Hesabım
    Ölüm Geçirmez
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    Ölüm Geçirmez

    <b>Ölüm Geçirmez</b>: Yönetmenin Sıkıcı Kurgusu!

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Grindhouse projesine oyun bozanlık karıştı. Güya 'İki Film Birden' mantığında iki orta metrajlı film izleyecektik. B-movie ve istismar sineması örnekleri gösteren 'Grindhouse' kültürü bizde yaygın olmadığı için olsa gerek, sahte fragmanlardan arındırılmış ve ikiye bölünmüş bir Grindhouse projesi izliyoruz. Yani 'bunların ikisi ancak bir film eder', 'ilkinde gerildim ama ikincisi çok eğlenceliydi' gibi 'keyifli' şeyler söyleme şansımız yok. Halbuki projeyi ikiye bölen zihniyet, en azından Türk izleyicisinin '2 Süper Film Birden' alışkanlığı olduğunu bilseydi, belki şişirilmiş tek film yerine, yağsız iki film alma şansımız olabilirdi. Ne iyi olurdu!

    Aslında, Quentin Tarantino da çaktırmadan bize iki film birden göstermeye çalışıyor. Dublör Mike’ın farklı bölgelerde geçen sadist serüvenleri iki farklı hikayede karşımıza çıkıyor. İlkinde Dublör, yerel bir Dj ile arkadaşlarından oluşan bir kız grubunu, ölüm geçirmez arabasıyla adeta havaya uçuruyor ve sadece burnu kanayarak olaydan sıyrılıyor. İkinci öyküde ise benzer bir kız arkadaş grubunu kült bir arabayla test sürüşü yaparken izliyoruz. Dublör bu defa bu grupla eğlenmeye karar verince, bir güzel dersini alıyor.

    Ölüm Geçirmez’in ilk hikayesi tam anlamıyla 70’lerin istismar filmlerinin izinden gidiyor. Klasik 'manyak' seri katil filmlerine özgü, tekinsiz gece atmosferi, klostrofobik mekan, ıssız ve karanlık yollar, kısa kaçamaklar ve bir dolu klişe filmden eksik olmuyor. Üstelik filmin görüntü yönetmenliğini de üstlenen Tarantino, ortalama görüntü çalışmasıyla ve arızalı, kekeme kurgusuyla bu duyguyu güçlendiriyor.

    Fakat daima senaryolarıyla övülen (ve övünen) Tarantino, hikaye boyunca izleyiciyi çok da cazip olmayan diyaloglarla ve tekrar eden görüntülerle (plaklar) oyaladığı için izleyici ister istemez, Dublör’ün bir an önce harekete geçmesini arzuluyor. Müthiş çarpışmayı gördüğümüzde ise, hınzır sinemacının amacı ortaya çıkıyor. Filmin öncesinin ucuz ve retro atmosferini bir anda dağıtan, iyi çekilmiş, rahatsız edici bir çarpışma karşılıyor izleyiciyi. Tarantino’nun adeta sinema tarihinin ünlü çarpışma sahnelerine meydan okuduğu, istismar filmlerinde pek görme imkanı bulamayacağımız türde 'klas' bir kaza bu!

    Bu sahnenin ardından, daha 'Tarantinesk' olan ikinci hikaye başlıyor. Yönetmen, ikinci hikaye için istismar sineması klişelerini kısmen güncelliyor ve bu defa olay örgüsü ve diyalogları daha tanıdık gelmeye başlıyor. Fakat Dublör’ün ünsüz 'yıldızlara' bulaşmasının ardından gelen uzun takip ve kovalamacalar bile bu bölümü sıkıcı olmaktan kurtaramıyor. Tarantino’nun ilk hikayede bir tişört resmiyle hatırlattığı Russ Meyer’ın kulaklarını çınlatan final tüm filme noktayı koyuyor ve filmin dudak ısırtan katili Dublör Mike, kararlı kız grubu tarafından nakavt ediliyor.

    70’lerin istismar filmlerine ilgi duyan, Midnight Movies gibi belgeselleri ağzı sulanarak izleyen, az bulunur çalışmaları toplayan fragman DVD’lerini takip eden b-movie meraklısı izleyicilerin Ölüm Geçirmez’den keyif alacaklarına şüphe yok. İlk hikaye ciddi ciddi belli anlarda o filmlerin atmosferini yakalamayı başarıyor ve başarılı bir 'taklide' dönüşüyor. İkinci hikaye ise yönetmenimizi eski formuna döndürmeye çalışıyor. Tarantino ilk hikayenin temsil ettiği sinemanın bir anti-tezini sunuyor ve çok sevdiği intikamcı kadın filmlerine göz kırpıyor. Ucuz Roman’ın pulp romanları tersyüz eden avangard tavrından eser yok tabii ama yine de Tarantino kendi tarzını ortaya koyuyor.

    Fakat bu iki saatlik eğlencenin ciddi bir problemi var: Yıllarca yapımcı kurgusuyla gösterilen bir film, nihayet 'Yönetmenin Kurgusu' yapma şansına erişen bir yönetmenin eline geçmiş gibi. Üstelik bu yönetmen elindeki fazla malzemeyle filmine yeni değerler kazandıracağına fazla inanmış gibi. Bu haliyle, iki serüvenli yapısına rağmen ağır ve hantal bir film var karşımızda. Üstelik diyaloglar eski Tarantino metinlerinin çok gerisinde. Keyif aldık almasına, ama keşke 'istismar edilmiş' yapımcı kurgusuyla ve Robert Rodriguez’in filmiyle birlikte izleyebilseydik. Belki o zaman, 'işte bu ikisi süper bir film eder' diyebilirdik. Galiba, bir istismar filmini 'Yönetmenin Kurgusu' ile tanımak biraz sıkıcı. Türün doğasına aykırı!

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top