"i recently read jonathan nolan's screenplay adaptation of the book, and although i read it in confidence i can safely say that it is an extraordinary and brilliant script. if chris nolan does go ahead and make the prestige, i have no hesitation in predicting it will be his finest movie since memento. i hope that whets the appetite of mr nolan's many admirers, as it whets mine!" christopher priest
"jonathan nolan ın kitabımdan uyarladığı senaryoyu okudum, zaten iyi bir şey olacağından emin olmama rağmen, rahatlıkla söyleyebilirim ki bu senaryo sıradışı ve dahiyane. eğer christopher nolan bu yolda devam eder ve the prestige i çekerse, memento dan bu yana çektiği en iyi film olacağından eminim. umuyorum ki bu film tüm nolan hayranlarının beklentisini karşılar, ha keza benimkini de.. "
şimdi gördüğümüz üzre senaryonun uyarlandığı romanın yazarı christopher priest gayet iyi niyetli bir beklenti içerisinde film hakkında yorumunu yapmış zamanında. ama ben mementodan beri çektiği en iyi film midir değil midir, tartışmasını gerekli görmüyorum. zira following ve memento nolan kardeşlerin tümüyle kendilerine ait filmleri olarak başka bir düzlemde kendi aralarında;batman begins, insomnia ve the prestige** de aynı şekilde birlikte düşünülmelidir, illa karşılaştırılacaksa. ödüllü bir sci-fi romanı olduğunu duyduğum the prestige bu filmin esin kaynağı olarak duruyor. tıpatıp bir eşleştirme yok yani roman ve film arasında. jonathan nolan romanda onlarcası varolan science fictional fikirlerden bir tanesini ele alarak senaryolaştırmış, yeni karakterler eklemiş, kendi imzasını atmış daha doğrusu.
6 yıllık bir uğraş sonucu bu film meydana gelmiş , herhangi bir set veyahut ışık düzeni kullanılmamış/gerek duyulmamış
, o izlediğimiz elektrik dalgalı sahneler dışında da hiç bir görsel efekt yok imiş bu filmde. (aslında orda da efekt katmicaklarmış ama tehlikeli olabilir diye yapmamışlar) yani ne demeye getiriyorum , bu film nolan ın en sevdiği ve en iyi becerdiği şeyi "kurgu"yu bir illüzyon olarak ön plana çıkarmak için elinden geleni yapmış. sinema bir gözbağıdır benim olayım da kurgudur diyor chris nolan. bunu filmin başında dikkatle bakıyor musunuz repliğiyle de tasdiklemiş oluyor, ve hatta sinema ve illüzyonun temel ilkelerinin aynı olduğunu (inandırıcılık, aldatma, eğlendirme vs ) da ifade ediyor bir röportajında.
film, dönemi yansıtmada oldukça başarılı. tesla ve edison ilişkisini, sinemanın daha yeni yeni peydah olduğu daha kitlelere hitap edemediği zamanlarda halen en önemli gösteri sanatı olarak görülen sihirbazlık mesleğindeki sonu gelmez rekabetleri, bilimin yeni yeni parladığı zamanlarda hala büyücülük kültünün zihinlere hakim olduğunu (victoria dönemi) vs. başarıyla birarada sunuyor film. ve bunu yaparken "bilim öyle ya da böyle zarar verir" gibi klişe savlara kör göz parmak şeklinde yer vermiyor film, taşıdığı alt metinleri kurgusuyla "anlayana" aktarıyor. bu yüzden birden fazla izlenmesi gerekiyor ki filme tümüyle vakıf olunabilsin. zaten nolan "günümüzde sinema seyircileri sinema diline ister istemez hakim oluyıor, onları yanıltmak için oldukça çalışıyorum" kabilinden kelamlarda bulunuyor, seyirciyi aldatma üzerine kurulu bir film yani bu . kaçırdığımız bişiler var, vaat bölümü dönemeç bölümü ve prestij bölümünü izledik ilk defasında, şimdi bi kez daha gidip işin tricklerine bakmadan rahat edemicem sanırım ben.
hangi borden langford düğümü attı , bilmediğini söylerken gerçeği söylüyordu fakat niye kardeşine sormadı, borden tesla yı nerden tanıyordu , ikizi acaba gercekten ikizi miydi yoksa borden de mi teslanın aletine girmişti (bu mümkün değil tabi evet) , yok öyle değilse "tesla sadece bir yöntem benim numaram o değil " gibi bir replik nerden çıktı, agnier borden in gizlice sahnenin altına indiğini görmedi (filmin sonunda ve başında) o halde kaybolduktan sonra neden ortaya çıkmadı gibi gibi sorulara mahal veren filmdir bu ayrıca.