Hesabım
    Sherrybaby
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Sherrybaby

    Hangimiz Mükemmeliz ki?

    Yazar: Zeren Somunkıran

    Kadınlar günü için hazırladığımız Beyazperde.com'un Favori Aktrisleri yazısı ile ilgili kendi dünyama damgasını vurmuş hangi aktristi yazmam gerektiğini düşünürken Julliette Binoche isminde karar kılmakta çok zorlanmasam da, özellikle son dönemlerde beni hayli etkileyen bazı isimlerin kafamı karıştırmadığını da söyleyemem. Skandal filminde izlediğim, cümle alemi zaten oyunculuklarına çoktan hayran bıraktırmış Cate Blanchett ve Judi Dench’in ders verircesine üstün performansları; Peter Greenaway’in Aşçı, Hırsız, Karısı ve Aşığı filmindeki unutulmaz Georgina Spica karakteri ile hafızalara kazındıktan sonra, neredeyse Kraliçe Elizabeth’ten bile daha iyi Kraliçe Elizabeth olan Helen Mirren’in Kraliçe’deki performansı, son dönem neredeyse oynadıkları filmlerin bile ötesine geçen bir hayranlık uyandırdı bünyemde. Bu filmler hakkında durup düşündüğümde, sürekli olarak bu oyuncuların adeta şov yaptıkları bazı sahnelerin durmaksızın gözümün önünde belirmesine engel olmam mümkün değil.

    Benzer bir etkiyi, Sherrybaby’deki rolü ile Maggie Gyllenhaal’ın da uyandırdığını söylemeliyim. Sekreter’de kendisini iyiden iyiye belli eden oyunculuğuna, kısa bir süre önce sinemalarımıza konuk olmuş olan senenin en özgün yapımlarından Lütfen Beni Öldürme’deki dikbaşlı, sevimli, savaş karşıtı aktivist pastacı Ana Pascal rolünün eklenmesi, Sherrybaby’de zirve yapan performansının asla tesadüf olmadığını gösteriyor.

    Türkiye’de ilk olarak !f İstanbul Film Festivali’nde gösterilen filmde, Sherry karakteri ile gerçekçiliğin doruklarında dolaşan bir performans çizen Maggie Gyllenhaal, unutulmazlar arasına kesinlikle giriyor. Asla sempatik ve iyi olmak gibi bir derdi olmayan son derece sıradan ama tam da bu nedenle sahiciliğini hissettiren karakteri ile Sherry’yi olabilecek en gerçekçi hali ile beyazperdeye taşıyan bu ismin, filmin önüne geçtiğini söylemek de yanlış olmaz.

    19 yaşında bir uyuşturucu bağımlısı iken uyuşturucu alacak parayı bulabilmek için hırsızlık yaparken yakalanan Sherry, üç sene sonunda şartlı olarak salıverilir. Hapiste olduğu süre boyunca kızı Alexis’e kendi kızları gibi bakan kardeşi ve eşi, kızı ile sıfırdan bir hayat kurabilmek için dönen Sherry’yi çok da sevgi dolu karşılamazlar. Şartlı tahliyenin özgürlüğünü zorlayan koşulları, kızına bakabilmek için düzenli bir iş bulabilmek konusunda yaşadığı sorunlar, kardeşinin eşinin kızı Alexis’i kendisinden uzaklaştırmak için sergilediği davranışlar, Sherry’ye özgür yaşamın hapistekinden çok daha fazla prangalarla dolu olduğunu hissettirecektir. Kızına karşı beslediği güçlü sevginin yanında zaaf ve zayıflıklarla da bezeli bir karakteri olan Sherry’nin, uyuşturucudan medet ummadan ayakta kalabilmesi oldukça zor olacaktır.

    Bu noktada, senenin yine en keyifli filmlerinden biri olan Tepetaklak Nelson’daki Dan ile Sherry’yi karşılaştırmamak elde değil. Her iki filmi de festivalde arka arkaya izlemiş biri olarak ikisinin biraraya geldiği bir filmden nasıl bir sonuç çıkardı diye düşünmeden edemedim. Dan’in herbiri binbir zorluk içinde hayatlar süren öğrencilerine özgür düşünceden, varoluştan, değişimin öneminden bahseden sıradışı genç öğretmen hali ile çelişen uyuşturucu bağımlısı olduğu okul dışı yaşamını, Sherry’nin içinde bulunduğu durum ile karşılaştırmamak mümkün değil. Anneliği ve çocuklara olan sevgisi söz konusu olduğunda mükemmele varan bir yapıya bürünen, hayata karşı dirençli durmaya çalışırken sürekli tökezleyen Sherry ile Dan ikilisinin birlikte olacağı bir filmde, ya birbirlerine tutuna tutuna ’temiz’ kalmaya çalışmalarını, ya da esaslı bir dibe vuruş öyküsünü izlerdik muhtemelen.

    Film, Sherry’nin içinde bulunduğu durumun ezikliğini sürekli olarak vurgulamaktansa dengeli bir yaklaşım sergiliyor. Ne Sherry’nin tarafını tutabiliyorsunuz, ne de elinizi ve gönlünüzü tamamen Sherry’nin üzerinden çekip ondan nefret edebiliyorsunuz. Kızına kavuştuğu o özlem kokan sahneden sonra yeni ve temiz bir hayat kurabilmek için adeta bir ’melek’e dönüşeceğini beklerken istediği işi alabilmek için iş veren adama vücudunu sunması ile bir anda umut dolu beklentilerine ilk çalımını atabiliyor. Ama işte tam da bu noktada Sherry’yi anladığınızı hissediyorsunuz. Anlamakla hak vermek arasındaki o ince çizgide anlamak tarafında atılan fazladan bir adım... Ahlakçı olun ya da olmayın, insan yapısının zaaflarla dolu olduğunu kim inkar edebilir ki?

    Karakterine bu derece dengeli bir mesafe tutturan yönetmen ve senarist Laurie Collyer, bu hikayeyi en yakın çocukluk arkadaşlarından birinin yaşadıklarından çok etkilenerek yazdığını belirtiyor. Maggie Gyllenhaal’ın muhteşem performansına ek olarak yönetmenin de başarılı bir çalışma çıkardığını söylemek mümkün. Özellikle filmin ilk açılış sahnesi olan, Sherry’nin özgürlüğünün ilk dakikalarını yaşadığı otobüs yolculuğu sırasında, başarılı müzik kullanımı ve mizansen ile film daha ilk dakikalarından sizi içine alıveriyor.

    Maggie Gyllenhaal ile herhangi bir filminde henüz tanıştınız mı tanışmadınız mı bilemem ama eğer tanışmadınızsa Sherrybaby’nin çok doğru bir tercih olduğu kesin; tanıştınız ise bilin ki, şimdiye kadar görüdüklerinizden çok daha etkileyici bir Maggie Gyllenhaal var karşınızda. Bana gelince... Henüz en favori aktrisim olmayı başaramamış olsa da bundan sonraki Gyllenhaal performanlarını merakla bekleyeceğim kesin.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top