Tabiatın Kucağında Uyuyan İnsan McCandless... İlk önce şununla başlayayım; İnsanın hayata bakış açısını değiştirebilecek yapımlardan biri bana göre belkide en başta olanı.. Beton yapılar arasına sıkışmış insanoğlunun paradan başka birşeyi düşünmediği düşünmek istemediği daha güzel nasıl anlatılabilir..!! McCandless 20.yy eleştiren insan peki 21.yy görsen acaba nereye kaçmak isterdin..? Hiçbir zaman veremeyeceği bir cevap.. Normal olarak şuanda yaşayabilirdi ancak başına o talihsiz olay gelmeseydi.. Emile Hirsch.. Kademe atladığı bir film olarak görüyorum o zaman 22 yaşında olmasına rağmen.. Bir filme daha oyunculuk bakımından daha neler verebilirdi ki.. Gerçekten çok başarılıydı.. Etkileyici bir oyun çıkarmanın ötesinde, kendisini hikayeye çok iyi oturtmuş ve izleyenlere karakterin özelliklerini, gerçekleştirdiği bu kaçışın nelerden kaynaklandığını anlatmada kendine düşen görevi layıkığla yerine getirmiş.. Fiziksel olarakta bu film için acaip derecede kilo vermiş.. Tabiatta geçirdiği zamanda, bir ara sanırsam antilop sürüsüne yaşlı gözlerle baktığı yüz ifadesi ve tam bir başka hayvanı vuracağı zaman arkasından yavrusunu görünce vazgeçtiği sahneler harikaydı bana göre.. Başrol oyuncusundan girmişken filmdeki oyunculardan biri Kristen Stewart\'la ilk tanıştığım film idi.. Yönetmen ve Müzikler.. Aktör ve yönetmen Sean Penn bu filmde ustaca bir iş çıkarmış.. Müziklere gelicek olursak tek kelime ile Eddie Vedder.. Klişe ama gerçekten süperdi yaptığı her müzik.. Orjinal şarkı ödülüde kazandı film.. Ayrıca film Belgesel tadındaydı.. Harika doğa olaylarıyla, konu iyice harmanlanmış işte film budur denilecek halini almıştı.. Gerçekte yaşanması insanın hüzünlenmesine neden oluyor ancak sanatsal açıdan filmin çekilmesi çok iyi.. Son sahne filmin en can alıcı noktası.. Halen izlemeyenler için tavsiyem bu filmi mutlaka izleyin.. Gerektiği kadar bu gerçeklere kulak verin.. Mükemmel görüntüler eşliğinde değişik bir yolculuğa çıkmaya ve birkaç defa daha izleyeceğiniz bir yapıma hazır olun.. 8/10..!! ***Mutluluk sadece paylaşıldığında gerçektir...
Gerçek bir hikayeden alınmış olması filmin etkileyiciliğini kesinlikle arttırıyor bunu bilerek izliyorsunuz ve daha bir inandırıcı oluyor.Bazı yerleri sıkıcı olsada,değişik bir arayış içinde olan maceraperest bir gencin öyküsünü güzel bir şekilde yansıtmış sean penn.Belki de birkaç kez izlenip,değişik dersler çıkarılması gerekiyordur.Ama şu kesin ki hayatın anlamını sorgulayan felsefi ve iyi bir film..
Şu birşeyler amaçladığımız ve o amaç için didinip durduğumuz, kendimizi doğayı ve mutluluğu unuttuğumuz şu dünyada aslında yaşamanın o kadar da zor olmayacağını, güzelliği parada şöhret ve kariyerde değilde doğallıkta aramamız gerektiğini anlatan bir film.
Bazı filmler sizi kendine aşık eder,bazıları da hayatınızı ''öncesi ve sonrası'' diye ikiye böler.Hangi kategoriye girdiğini belirtmeye gerek yok herhalde.Bazen kelimeleri kullanmaktan korkarsınız,anlatmaya çalıştığınız şeyin hakkını veremeyecek olduğunuzdan...
Yolu olmayan ormanlarda mutluluk vardır, Yalnız yürünen deniz kıyısında sevinç, Kimsenin bilmediği topluluklar vardır derin denizlerde, Tınısında da müzik, İnsanları sevmiyorum diyemem, ama doğayı daha fazla... [Lord Byron]
Onları mezun oldukları okulun önünde görüyordu. Babasının ve annesinin okulun önünde görüyordu. Mezun olmak ve evlenmek üzereler. Yanlarına gidip dur demek istiyorum. Çocuklarınıza kötü şeyler yapacaksınız, hatta ölmek isteyeceksiniz. Onların yanında gidip onlara lütfen yapmayın demek istiyordu. Ancak bunu yapamazdı, yaşamak istiyordu...
spoiler: Annesi ve babası onun hayatı için her şeyi düşünüyordu. Eğitimi; okuyacağı üniversite, alacak yeni araba... Oysa onun istekleri bunlar değildi. Kitaplarla beraber iç dünyasına yolculuk etmeyi daha çok seviyordu. Tostoy ve Jack London gibi... O aşırı korumacı bir aileden ve para odaklı bir dünyadan uzaklaşmak istiyordu. Okumak, sistemin içerinde çalışmak, evlenmek ve mutsuzluklarını çocuklarına yansıtmak ona göre değildi. Sistem para odaklıydı... Bu hayatın gerilimi eve yansırdı. Evde şiddet dolu bir tiyatro içerisindeydiler; oyuncular hem yargıç hem de sanıktı... Anne ve babası ilk milyon dolarını kazandıktan sonra daha açgözlü oldular. Bir ara boşanmaya bile karar vermişler sonra vazgeçmişlerdi. O sırada inanılmaz bir soru sormuşlardı: “Biz boşanınca hangimizde kalmak istiyorsunuz?” Bu onu ortadan ikiye ayırmıştı. 'Keşke boşansalardı' diye düşünmüştü.
Üniversite parasını hayır kurumlarına bağışlayıp batıya doğru ilerlemeye başladı. Karşılaştığı insanlar ona ilginç bilgiler verir. Biri ona avlanmayı öğretir. Biri ona akıl verir, biri ona bilgelik verir. Hatta evlat edinmek isteyen bir yaşlı adama bile rastlar...
Küçükken anne ve babasının kavgalarını, fiziksel şiddetlerini hatırlıyordu. Anne babasının arasında problemlerin yükünü kardeşiyle beraber taşıyordu. Lise çağlarında başka birilerinden aile sırlarını öğrenmişti. Babası annesi ile tanıştığında evli olduğunu öğrendiğinde dünyası başına yıkılmıştı. Hem de bir çocukları varmış. Anneleri o zamanlar bir metres konumundayken onun karısı olup onun suçuna ortak olmuştu. İlk çocuğunu da reddetmiş olan babasına öfkeliydi. Ailede herkesin ait olma hakkı vardı. Yarım kardeşinin dışlanması, belki de onun da kendisini dışlamasıyla sonuçlanıyordu.
Tüm seyahatlerin sonunda kuzeye ve daha kuzeye gitti; Alaska’ya. Orada terk edilmiş bir otobüs buldu. Bu otobüste tek başına ancak yalnızlık hissetmeden yaşadı. Mutlu olmak için insanlara ihtiyacı yoktu, Tanrı her yerdeydi. Artık kaçtığı medeniyet tarafından zehirlenmeyecekti...Kaderi ne olursa olsun, o yaşamı, yaşayarak ölümü seçmişti. Doğanın içinde, doğa ile bir...
Eğer insan hayatının mantık tarafından yönetildiğine inanırsak yaşama ihtimalini yok etmiş oluruz.
İnsanı şehir hayatından soğutan,insanın hayatta gerçekleştirdiği şeylerin (iş,aile vs.) aslında planlanmış,kurgulanmış bir senaryo olduğunu gösteren bir film ve aslının bu olmadığını bu filmle birkez daha görmüş oluyorum.Sonun ise beni biraz yıktığını söylemek zorundayım,sinemasal anlamda değil yanlış anlamayın,konu olarak.Çok etkileyici bir yapım.Birkaç gün aklımdan çıkmaz sanırım.
ilk kez bu tarz bir flim izledim flimde extrem hic bir sey fakat flim size o kadar güzel geliyorki bir ara hic bitmese die bekledim... flimin sonu gercekten cok etkileyici .. flimi izledikten sonra arama moturuna bu ismi yazın gorsel olarakda aratın Chris McCandless... o benım icin artık bir efsane.. 10 / 9
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.