İyi Yürek

Amerika’ya ilk İngilizce filmini çekmeye giden Avrupalı sinemacıları ikiye ayırabiliriz. Anlaştığı stüdyonun tartışmalı remake projesini çekmeye gidenler ilk grubu oluşturuyor; tür sinemasında kendisini ispat eden sinemacıların önüne remake projeleri konuyor ve genellikle sinemacı kendi kavramlarını, takıntılarını ve Avrupalı kimliğini işin çok fazla sokmadan bekleneni vermekle yetiniyor. İkinci grupta ise dünya festivallerinde dikkat çektikten sonra Amerika’da film çekme şansı yakalamış sinemacılar var, bunlar giderken sinemalarını da yanlarında götürüyorlar ve yeni mekanın yarattığı koşulların filmin önüne geçmesine engel oluyorlar. İşin özü; değişmiyorlar, sinemalarından taviz vermiyorlar. Şüphesiz kimse İzlanda sinemasının parlak ismi Dagur Kari’nin Amerika’ya gidip ’retro’ bir korku filmi çekmesini beklemez herhalde. Ama doğrusu kimse onun Amerika’ya gitmesini de beklemiyordu. Kısa