Hesabım
    Kefaret
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    Kefaret

    Aşk ve Gurur’dan Sonra...

    Yazar: Ali Ercivan

    Farkında olmayanlarınız için hemen söyleyeyim: Kefaret'in bu yılın İngiliz Hasta'sı olduğuna dair yorumları önümüzdeki birkaç ay boyunca sık sık duymanız olası. Evet, beklenmedik bir başarı olan Aşk ve Gurur (Pride & Prejudice) filminin yönetmeni Joe Wright'ın yeni filmi Kefaret, halihazırda bu yılki Oscar yarışının favorisi konumunda. Onu yerinden edebilecek bir film çıkacakmış gibi de gözükmüyor.

    Kefaret, modern İngiliz yazar Ian McEwan'ın 2001 tarihli romanından uyarlanmış bir film. Senaryoyu kaleme alan Christoher Hampton, Tehlikeli İlişkiler (Dangerous Liaisons) filmiyle Oscar kazanmış bir senarist. Meraklısı onu Carrington gibi yönetmenlik denemelerinden de hatırlayacaktır. Ian McEwan'ın sinemaya uyarlanması zor bir yazar olduğunu söylemek gerek öncelikle. Ve ortaya çıkan iş de, bütün bu Oscar muhabbetine rağmen, pek alışıldık türde bir dönem filmi değil.

    1935 yazında, İngiliz taşrasında başlıyor film. Bir tek gün boyunca bir grup insanın hayatlarını kökünden değiştirecek olaylar dizisine şahit oluyoruz. Coşkulu, heyecanlı ve dünyayı anladığına inanmış 13 yaşında bir kız olan Briony, yanlış yorumladığı bir olaya şahit oluyor odasının penceresinden. Ablası Cecilia ile evin hizmetkarlarından genç delikanlı Robbie arasındaki bir gerginliği, cinsel içerikli bir yakınlaşma zannediyor. Ve bu yanlış anlaşılma, Cecilia ile Robbie'nin hayatlarını mahvedecek bir dizi sonuç doğuruyor.

    Film, temelde Briony merkezli olarak ilerleyip, onun vasıtasıyla Cecilia ile Robbie arasındaki ilişkinin gelişimini anlatıyor. Birbirlerine karşı hissettikleri ama aralarındaki sınıf farkından dolayı hep içlerine attıkları aşkı ilk kez o günün ilerleyen saatlerinde ifade edebiliyor iki genç. 1935 yılındaki o gün yolları ayrılan ikilinin tekrar bir araya gelme çabalarını, İkinci Dünya Savaşı boyunca takip ediyoruz. Briony, filmdeki üç ayrı dönemde üç ayrı oyuncu tarafından canlandırılıyor. 13 yaşındaki haline hayat veren çocuk oyuncu Saoirse Ronan, bunların içinde en ağırlık kazanan isim. Ve Ronan'ın bu yıl Oscar'a Yardımcı Kadın Oyuncu dalında aday gösterilmesi de kaçınılmaz.

    Briony'nin savaş sırasındaki gençliğini ise bir başka genç İngiliz oyuncu, Romola Garai canlandırıyor. Bu yıl içinde François Ozon'un ilk İngilizce filmi Angel'ın da başrolünde karşımıza çıkacak olan bu isim, önümüzdeki yıllarda adını sık duyacağımız genç oyunculardan biri. Ve kapanışı, günümüzde geçen sahnelerde Briony'i canlandıran usta oyuncu Vanessa Redgrave yapıyor. Filmin duygusal olarak en vurucu, göz yaşlarımızı akıtan kısmında onunla baş başayız.

    İşte kabaca, işin bütün popüler bilgi kısımları bunlar. Fakat karşınızda klasik bir ağlatıcı bir aşk filmi olduğunu düşünmeyin. Kefaret'i, filmin son sahnesinde misafir oyuncu olarak da yer alan Oscar ödüllü yönetmen Anthony Minghella'nın filmlerinden (İngiliz Hasta, Soğuk Dağ) ayıran en temel unsur, modern bir anlatıma sahip olması. Wright'ın önceki filmi Aşk ve Gurur da aynı sebeple takdir görmüştü ama burada biraz daha ileri gidiyor genç yönetmen.

    Anlatının kendisinin adeta ana tema olduğu bu filmde, daktilo seslerini sık sık enstrüman gibi kullanan Dario Marianelli'nin müzikleriyle, yaratıcı kurgusu ve görüntü yönetimiyle, şiirsel bir dil yakalıyor Wright. Yeri geldiğinde, bu uğurda söz konusu tüm sinemasal araçları seyirciye hissettirmekten de kaçınmıyor. Klasik sinemanın, tüm bu teknik elemanları seyirciye fark ettirmemek ilkesini yerle bir ediyor. Önemli olanı, duygusunu seyirciye geçirebilmek olarak belirlemiş yönetmen. Ve örneğin karakterlerimiz tüm yaşananları geri alabilmeyi dilediğinde, Haneke-vari perdedeki görüntüleri geri sarma numaraları yapacak kadar da ileriye gidebiliyor.

    Bu denli oyunlu ve kendine dikkat çeken bir üslubun tercih edilmesi boşuna değil. Biçimin, filmin içeriğiyle gayet uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü Kefaret anlatının kendisi hakkında bir film, yukarda da söylediğim gibi. Yaptığı çocukça hatanın boyutlarını kavradığında, kefaretini yazarak, öyküsünü anlatarak ödemeye çalışan bir kadınla ilgili bu film. Gerçek hayatta düzeltemediği yaşamları, anlatısında düzelterek affedilmeyi dileyen bir kadın. Yüzüne acı oturmuş, belli ki kendi kendisini yalnızlığa mahkum etmiş bir kadın. Okuyucunun veya bu durumda izleyicinin anlayışını dileyen ama yaptığı hatanın kefaretini ömrü boyunca ödemesinin mümkün olmadığının farkında bir kadın. İşte bu, Briony'i sinema tarihinin en trajik karakterlerinden biri yapıyor ve Kefaret'i de aynı ölçüde acı bir film.

    Yazıyı bitirmeden önce kısaca popüler bilgilere de dönersem, Cecilia rolündeki Keira Knightley'in bu filmde çok fazla gözükmemesine şaşırabilirsiniz. Robbie rolündeki James McAvoy ise filmin en güçlü taşıyıcısı. Narnia Günlükleri: Aslan, Cadı ve Dolap'ındaki Mr. Tumnus rolüyle dikkat çektiğinden bu yana neslinin en yetenekli oyuncularından biri olduğunu zaten birkaç kez ispatlamış olan aktör, kendisine muhakkak Oscar adaylığı da getirecek olan bu performansıyla yıldızlaşıyor.

    Kolay bir film olduğunu söyleyemem ama yılın kesinlikle en iyi filmlerinden biri Kefaret. Yavaş yavaş yılın önemli yapımları sinemalarımıza gelmeye başlıyor artık. Bunun da ilk görülmesi gereken filmlerden biri olduğunu unutmayın. Hele ki iflah olmaz romantikler için.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top