Hesabım
    Yazı Tura
    Yazı Tura
    24 Eylül 2004 Sinemada | 1s 50dk | Dram
    Yönetmen Uğur Yücel
    |
    Senarist Uğur Yücel
    Oyuncular: Mizgin Kapazan, Erkan Can, Kenan İmirzalıoğlu
    Üyeler
    4,1 688 Puanlama, 119 Eleştiri
    Beyazperde
    4,0
    Puanım :
    0.5
    1
    1.5
    2
    2.5
    3
    3.5
    4
    4.5
    5
    İzlemek İstiyorum

    Özet

    3 ayrı görsel ve kültürel atmosferde geçen, birbirine dolanmış iki ayrı hikayenin harmanı bu fimde, Göremeli futbolcu Şeytan Rıdvan ile İstanbullu Hayalet Cevher’in tek ortak yanı vardır; birlikte yaptıkları askerlik. Güneydoğu’da birlikte çatışmış, kader arkadaşlığı yapmışlardır. Rıdvan’ın da, Cevher’inde sivil hayat için farklı hayalleri vardır. Farklı toplumsal değerlerle büyümüş bu iki Türkiyeli insan hayatın içine dönerler dönmesine, ama artık aynı insanlar değildir onlar: Mayın tarlasında bacağını kaybetmiş olan Rıdvan, Göreme’deki futbol sahasına ancak boynu bükük çıkacaktır. İstanbul’daki karmaşaya artık sağ kulağı olmadan gelen Cevher’i ise yine büyük bir üzüntü beklemektedir. Depremde göçük altında kalan babasının acı anısı. Usta oyuncu Uğur Yücel’in yazdığı ve yönettiği bir film. 35mm yerine dijital çekilmiş. Zaten klasik bir sinema diline de sahip olmayan bir yapım. Yücel, izleyenleri rahatsız etmekten, filmden sonra da rahatsız etmeye devam etmekten çekinmediğini söylüyor.

    Beyazperde Eleştirisi

    4,0
    Çok İyi
    Yazı Tura

    Sağlam Adımla <b>Yazı Tura</b>

    Yazar: Ali Ercivan
    Uğur Yücel'in yönetmen koltuğuna ilk kez oturduğu İkinci Bahar adlı TV dizisinin ilk bölümünün ilk kez yayınlanışının hemen ertesi gününü çok net hatırlıyorum. Piyasada -en azından benim menzilimde bulunan- herkes facianın boyutlarını konuşuyordu. Fakat zamanla sadece dizi Türkiye'de bir fenomene dönüşmekle kalmadı, Yücel de yönetmenlik görevini sürdürdüğü müddet içerisinde elindeki malzeme üzerindeki hakimiyetini artırarak bir yönetmen olarak kendini geliştirdi. Yine de o ilk bölümün anısı, Yücel'in ilk uzun metrajlı sinema filmini izlemeden önce zihnimde hala canlıydı.Öncelikle, lafı fazla dolandırmadan belirteyim, Yazı Tura iyi bir film. 1999 yılında, Güneydoğu'da yaptıkları askerlik görevleri sırasında bir mayın patlaması sonucunda sakatlanan iki askerin öykülerini ayrı ayrı ele alan film, bu iki gazinin topluma yeniden ayak uydurup hayatlarını toparlama çabalarını gerek gerçekçiliği

    Ekstra Videolar

    Savaşın Acı Yönünü Anlatan 29 Film 1:53
    Savaşın Acı Yönünü Anlatan 29 Film
    8.443 gösterim
    Öneriler

    Son Haberler

    İstanbul'u Yerle Bir Eden 5 Film!
    Haberler - Özel Dosyalar
    7 Şubat 2017 Salı
    Savaşın Acı Yönünü Gösteren 33 Film...
    Haberler - Gündemdeki Filmler
    Savaşın kahramanlıktan öte acı ve diğer gerçek yüzünü beyazperdeye yansıtan yapımları anımsamak istedik...
    10 Eylül 2015 Perşembe
    Türk Sineması Ödülü Seviyor
    Haberler - Gündemdeki Filmler
    Bir ödül de Yazı Tura'ya
    28 Kasım 2005 Pazartesi
    Portakal Uğur Yücel'e Soyundu!
    Haberler - Gündemdeki Filmler
    Altın Portakal 11 dalda Yazı Tura'nın oldu
    11 Ekim 2004 Pazartesi

    Oyuncular

    Mizgin Kapazan
    Rolü : efika
    Erkan Can
    Rolü : Firuz
    Kenan İmirzalıoğlu
    Rolü : Hayalet Cevher
    Bahri Beyat
    Rolü : Cemil

    İzleyici eleştirisi: sevdiler

    En iyi ve en faydalı yorumlar
    Ugur Tazegül
    Ugur Tazegül

    Takipçi 672 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    2 Ocak 2017 tarihinde eklendi
    KENAN İMİRZALIOĞLU VE OLGUN ŞİMŞEK' TEN 4 X 4 LÜK OYUNCULUKLAR AYAKTA ALKIŞLANIR 1999 yılının Nevşehir toprakları ve İstanbul’un yeraltı sofrasında yaşayan canlılarının hikâyesidir bu film. 41. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde; En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo ve En İyi Film ödüllerini kazanmıştır. Evet, Yazı-Tura’dan (2004) bahsetmek biraz geçmişe dönmek olacak fakat toplumsal yaralara parmak ...
    Devamını oku
    lelaina
    lelaina

    Takipçi 116 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    19 Şubat 2007 tarihinde eklendi
    bir sinema filmi..her şeyi ile. etkileyici bir sinema filmi..her şeyi ile..ve kendime hiç sormadığım soruyu sordurdu diye. hayatlar üzerinden oynanan bir kumarsa yaşattırılan, sonucu yazı ya da tura, ve hatta dik de gelse; aileleri için bir adları olan birilerinin hayatları ellerinden zorla alınırken, adları bir türlü konmayan birileri daha da güçleniyor.. topyekün bir yokoluşun sebebi olacaklarının farkında olmadan hem ...
    Devamını oku
    l-i-l-a-H
    l-i-l-a-H

    Takipçi 2.129 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    1 Aralık 2010 tarihinde eklendi
    Sert ve gerçekci bir dram...
    potasyum
    potasyum

    Takipçi 531 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    21 Mart 2012 tarihinde eklendi
    Filmin beni etkilemesinin belkide en büyük tarafi inanilmaz derecede sadeligi ve dogalligi.O son sahnede Cevher'in polislere dedikleri adeta bogazimi dügümledi.Cevher yazi,Ridvan tura dedi ama kim derdi paranin dik düsecegini ve hiç hesapta olmayan olaylarin gelisip hayatlarinin mahvolacagini.

    Fotoğraflar

    Teknik bilgiler

    Ülke Türkiye
    Dağıtımcı -
    Yapım yılı 2004
    Metraj uzun metrajlı film
    İlginç Detaylar -
    Bütçe -
    Dil Türkçe
    Görüntü formatı -
    Renk Renkli
    Ses formatı -
    Yapım formatı -
    Viza numarası -

    Bu Filmi Beğendiysen, Şunlara da Göz At:

    Bu filmi sevdiyseniz, şunlar da ilginizi çekebilir: : Yılın en iyi filmleri 2004, En iyi film: Dram, {Genre} türündeki en iyi filmler : 2004.

    Yorumlar

    • UGUR-TAZEG?L
      KENAN İMİRZALIOĞLU VE OLGUN ŞİMŞEK' TEN 4 X 4 LÜK OYUNCULUKLAR AYAKTA ALKIŞLANIR1999 yılının Nevşehir toprakları ve İstanbul’un yeraltı sofrasında yaşayan canlılarının hikâyesidir bu film. 41. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde; En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo ve En İyi Film ödüllerini kazanmıştır. Evet, Yazı-Tura’dan (2004) bahsetmek biraz geçmişe dönmek olacak fakat toplumsal yaralara parmak basan kült filmlerimizi tekrar tekrar hatırlatmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Hele ki ülkemizin içinde bulunduğu bu zorlu günlerde yapabileceğimiz tüm içsel değerlendirmeler; yüzeysel ve dogmatik görülerden az da olsa bizleri uzak tutarak, kalbimize aydınlık getirecektir. Yazımıza dalmadan, tüm insancıl tezleri gözden geçirerek, Şeyh Edebâli’nin düsturunu hatırlayalım: “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!”Film; dönem iç politikaları sonucu karşılıklı alevlenen Kürt Meselesi paralelinde, mağdur edilmiş insanların hayatları üzerinden ilerleyen bir hikâye üzerine kurulu. Aynı zamanda ötekileştirilen tüm topluluk ve fikirlerin yansımalarını da açıkça görebileceğimiz kült bir eser. Yıldırım Türker’in; “Yazı Tura’da; hayatın çoktan yenik düşmüş olduğu bir dünya tasvirini çizen görüntülerin kirliliği, seyirciye yoğun bir huzursuzluk armağan ediyor. “ dediği isabetli betimlemesi gibi, bulanık bir görüntü yumağı eşliğinde ve bir taşra otobüsünün görüş açısında kamaşarak açıyoruz gözlerimizi.Karlı bir yolda ilerleyen askeri aracın görüntüsü, az sonra gerçekleşecek çatışma sahnesiyle mevziisine giriyor. Şeytan Rıdvan (Olgun Şimşek) ile Hayalet Cevher‘in (Kenan İmirzalıoğlu) hayatlarının tamamen değişeceği o âna doğru yaklaştığımız sahnede, kamyondan aşağıya PKK ile çatışmak için inen ikilinin, öldürdükleri kişilerin aralarında gezdikleri sırada, bir kadın bedenine rastlamaları ile hikâyenin artık marşına basıyoruz. Bu beden; Rıdvan’ın çok önceden âşık olduğu, ailesinin Nevşehir’den Güneydoğu’ya göçmesi ile yolların ayırdığı kişiden başkası değildir. Kadının, ailesinin yaşadığı birçok hadisenin akabinde dağa çıkması, ne hazindir ki, zamanında âşık olduğu Türk’ün elinden vurulmasına uzanacak bir hikâyenin çıkmazına varacaktır. Rıdvan bu olayın anlık travmasında, bilinci kapalı bir halde mayınlı araziye atar kendini. Bu durumu farkeden Cevher’in onu durdurmaya yeltenmesi, Rıdvan’ın ölmesini engelleyecektir. Fakat bu kurtarış, Cevher’in bir kulağı ve de futbolcu olmaya çalışan Şeytan Rıdvan’ın bir bacağını kaybetmesine engel olamayacaktır. Geride, öldürülmüş bir Kürt kadını, bedenen ve manen ise kaybolacak bir Türk erkeği vardır. Kürt halkı ölmüş, Türk halkı ise yaralanmıştır.Güneydoğu’da yaşadıkları bu hadiseden sonra malulen gazi olarak erken terhislerini alan ve memleketlerine dönen Rıdvan ve Cevher için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Rıdvan’ın askere gitmeden önce evlenmek için sözleştiği kız, en yakın arkadaşı ile askerdeyken işleri pişirecek, kızın babasının da bacağı olmayan bir gaziye verecek bir kızı olmayacağından, kendisini intihara sürükleyecek olaylar; bir silsile şeklinde arka arkaya gelecektir. Bir gecenin karanlığında, meyhane çıkışı ettiği bir sokak kavgasından sonra, silahını şakağına dayayarak intihar edecek Rıdvan, hayatına son verecektir. Geride, Rıdvan’ın kalbi yaralı annesi, taşraya sıkışmış, şükretmeyi unutmuş, eksik hayatlar sürüsü içinde kalmış birçok yan hikâye elimizde kalacaktır. Kazanan sadece, “Vatan sağolsun!” edebiyatıdır. Bu savaşın oyuncakları, kimsenin umurunda olmayacaktır.Cevher’i ise başka trajediler beklemektedir. Tarlabaşı’nın; travesti, göçmen, yankesici, uyuşturucu satıcısı, mafya ve ötekiler ile dolu sepetinde, kırık çok sayıda yumurtadan sadece birisidir Cevher. Ne kadar dürüst bir yaşam sürmeye çalışsa da, ızdırabın içine çektiği bu karanlık dünyada, umuda yaslanacak, ona ait çok az dal parçası vardır. Uzun süre emek verdiği ve borçla açtığı tren garındaki büfesi ise 17 Ağustos Depremi ile yıkılacaktır. Hem de sevgilisi ile sevişmenin en doruklarında iken, belki de hazzın gölgesine sığınmak isteyen bir ülkenin, keyfinin kaçmasına delâlet olduğu bir anda. Deprem sonrasında, yıllar önce 6 – 7 Eylül olayları nedeni ile Türkiye’den kaçan Rum göçmeni anneliği ile tanışacaktır. Kısa süre önce de arka fonda Yunanistan ile Kardak Krizi atlatılmıştır. Kürt sorununda kulağını bırakan Cevher’in ‘milliyetçi midesini’ bulandıran bir Yunan analığı ve kardeşi de olmuştur sonunda. Ama kardeş kardeştir işte. Sevgili de sevgili. Sen ona ne kadar Yunan, Kürt desen de, o senin bir parçandır. Bir başka kabulleniş gerekliliği ise, kardeşliğinin eşcinsel olmasıdır. Hayatında ilk kez gördüğü kardeşi Teoman’ın hazin öyküsü, babalığının tecavüzü sonrası iliklerine işlenmiştir. Dedik ya, herkes yaralıdır ve herkesin eksik kalan bir hayatı vardır bu filmde. Nitekim kardeşini korumak için girdiği kavgada öldürdüğü bir sokak magandası yüzünden, devletin tutsağına düşecek olan Cevher, toplumsal katmanın en dibindeki yerini sağlama alacaktır. “Gaziyim ben” demesi polisler için hiç bir anlam ifade etmemektedir. Çünkü adalet vicdan muhasebesi yapmaksızın, iyi ile kötüyü değil; suçlu ile suçsuzu ayıran bir kurumdan ibarettir. Cevher ve Rıdvan bu hayata belki de en baştan teslim olmuşlardır. Tıpkı kendi sosyal katmanlarındaki çevreleri gibi.Vatan her daim sağ olurken, vatanı oluşturan tüm canlılar, doğal ortamlarından uzakta bırakılarak yaralanmış ve ölüme itilmişlerdir. Kendi hayâlini kurduğumuz ülkelerin çok uzağında, kalemle yazılan bir hikâyede, silgi ile basitçe silinebilecek, eksik kalanlardan ibaretizdir belki de. Herkesin eksindiği ve yarım kalmışlığı, kendi hayatının teşhiridir. “Sinema sağolsun!”“Ben İstanbul’lu Cevher. Hayalet Cevher. Hayatım makinalarla geçti. Trikotajda çalıştım, tornada çalıştım. Şimdi de elimizde ‘makina’ burada çalışıyoruz. Askerden dönünce çiçekçi dükkanı açıcam. Mis gibi kokacak hayat!”“Göremeli Şeytan Rıdvan. Futbolcuyukh. Esasında Fenerbahçeli Şeytan Rıdvan var ya? Oaa benzetirler beni. Askerden sonra Denizlispor’a transfer olacam. Ondan sonra Fenerbahçe olur mu? Olur. Kısmet! Hayır yani bizim de kendimize göre hayallerimiz var!”
    Back to Top