Hesabım
    Örümcek Kadının Öpücüğü
    Ortalama puan
    3,6
    13 Puanlama
    Örümcek Kadının Öpücüğü hakkında görüşlerin ?

    3 Kullanıcı yorumları

    5
    2 Eleştiri
    4
    1 Eleştiri
    3
    0 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Ugur Tazegül
    Ugur Tazegül

    Takipçi 672 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    3 Ocak 2017 tarihinde eklendi
    SİNEMA TARİHİNİN HAPİSHANE FİLMLERİ İÇİNDE EN İYİLERİNDEN 10/10

    Örümcek Kadının Öpücüğü, 1985 Brezilya – ABD ortak yapımı politik bir filmdir.

    Cinema Novo akımının önemli temsilcisi, Arjantin doğumlu Brezilyalı sinemacı Hector Babenco‘nun yönettiği filmin senaryosunu Leonard Schrader, Arjantinli yazar Manuel Puig‘in 1976’da yayımladığı aynı adlı romandan uyarlayıp yazmıştır.

    William Hurt ve Raul Julia muhteşem performanslarıyla sinemaseverlerden büyük beğeni aldılar.
    William Hurt ve Raul Julia muhteşem performanslarıyla sinemaseverlerden büyük beğeni aldılar.
    Başrollerinde William Hurt ve Raul Julia‘nın oynadıkları filmde W.Hurt eşcinsel-travesti rolünde, R. Julia ise Marksist bir gazeteciyi oynamaktadır.

    “Kader Bağlayınca” ile akraba
    “Örümcek Kadının Öpücüğü”; ikili çekişmeyi, ‘kaçış’ odaklı ‘hapishane filmi’ “Kader Bağlayınca”nın (“The Defiant Ones”, 1958) Beyaz Amerikalı-Afro-Amerikan kapışmasındaki etkileşime, umuda ve ‘el ele tutunma’ düşüncesine uzanan bir omurgayla inceler adeta. O zamanların Eisenhower’ın ırkçı politikalarına karşı Martin Luther King Jr.’ın çabasıyla yükselen siyahi alt kültürün, burada 70’lerin özgürlükçü ruhu ve çıkışa geçen eşcinsel hareketlerine denk geldiğini gözlemlemek mümkündür. Bunu yaparken aslında 70’ler Güney Amerika’sındaki ‘politik kargaşa’yı öykünün omurgasına yerleştirmek de bir sorumluluk yükler Babenco’nun eserine. Eşcinsel mahkumun özünde bir CIA muhbiri çıkması, bu gibi cinsel kimliklerin nasıl kimliksiz hale getirildiğini kanıtlar.
    Bunun yanında açılış sekansından itibaren Luis ile Valentin arasında ilişkinin ‘arka perdeler’ arasından sarılması manidardır. Adeta girizgahtaki 1.85:1’e uygun teleobjektif-normal objektif arasındaki kaydırma renk kullanımını da açığa çıkarır. Luis’in devreye girdiği anlarda sarı, yeşil, mavi gibi renk tonları, Marksist suçlu/eylemci Valentin’in kontrolü eline aldığı kısımlarda siyah-beyaz gölge oyunlarıyla yer değiştirir. Bu durum zamanla birbirine yaklaşıp yapıyı yerle bir eder, karmaşık süreç de bir aşk hikayesinin ya da bir umudun filizlenmesine kadar uzanır.

    Araya giren hayali film görülmeye değer
    Bir anlamda eşcinsel mahkumların “Alkatraz Kuşçusu” (“The Birdman of Alcatraz”, 1962) olarak anılabilecek Valentin, yüzündeki sıryıklarla, göbeğindeki yaralarla erkeksilik sembolüne dönüşür. Raul Julia, esmer mizacıyla onu kavrarken William Hurt’ün Luis’de sürekli bir şeyler anlatma sevdasındaki feminen halleri ‘turuncu saç tonu’ üzerinden bir temsil bulur. Böylece bir Almodovar, bir Amerikan hapishane filmi karakteri izleriz.
    Bunlar ana karakterinin adı Leni Riefenstahl’a gönderme yapma sevdasıyla Leni konan, ‘Nazi propaganda filmi’ görünümlü bir ‘film içinde film’le de sarılır. Luis Molina’nın adeta ‘Binbir Gece Masalları’ kıvamında bir bellek dışavurumuna dönüşen bu kısım, araya girişlerle hem Fassbinder’in filmlerinin plastik yapısını, hem pembe dizi estetiğini, hem de sessiz sinemanın turuncuya duyarlı siyah-beyaz peliküllerini akla getirir.

    Kesif siyasi eleştiri casusluk öyküsünün orta yerinden fışkırıyor
    Bunun içerisinde olanlar ise Hitler için yapılan bir destansı aşk hikayesine açılır. Yani hedef hem 70’ler Arjantin’indeki cunta rejimini, hem de 30’lu 40’lı yılların Almanya’sındaki faşist rejimi eleştirip genel olarak baskıcı siyasi düzenlere dil uzatmaktır. Bunlardan ilki Valentin’in gerçek hikayesinden, ikincisi ise Luis’in hayal gücünden ‘tanım’lar kazanır.
    Buna paralel olarak Werner isimli bir mahkumun, Werner Herzog’a ya da Fassbinder’in orta ismine veya Valentin’in Rudolph Valentino’ya denk gelmesi ise tesadüf değildir. Babenco’nun yapmak istediği Sonia Braga’nın ‘Örümcek Kadın’, ‘Marta’ ve ‘Leni’ karakterlerinden de görülebileceği üzere, eşcinsellik ruhuna uygun bir postmodern dünya yaratmaktır. Bunu ise aslında alt kültür geleneğine göre geliştirip önünü açtığı filmleri ve temaları belirler.
    Bu bağlamda hapishane içinde bir casusluk öyküsü devreye girerken, eşcinsel aşk bir casusluk geriliminin orta yerinden fışkırır. Güney Amerika zemininde bu renklerin, ‘alt açı’ ile yansıtılan hapishane ve üst açı ile görülen ilk hapishane anının devamında doğallaşması, birazcık düzen eleştirisinin köklerine inmeyi anlatır. Plastik doku da böylece sürekli boyanan ve badanaya ihtiyacı olan bir durumu ortaya koyar. Eleştirel gücü bir kademe yükseltir.
    “Örümcek Kadının Öpücüğü”, hapishane filmlerinin içindeki yeri bir tarafa eşcinsel sinema adına da önemsenmesi gereken bir eserdir. Babenco ise Fernando Meirelles’in “Tanrıkent” (“Cidade De Deus”, 2002) ile yeni jenerasyona uydurduğu, Brezilya sinemasındaki ‘gösterişli stil’ ve ‘sosyopolitik omurga’ odaklı geleneği kabul ettirir. Ancak bunu yaparken hafif teatral kaldığı hücre içi sekanslardan da zaman zaman çektiğini söylemeliyiz. Bu tökezleme de yönetmenin birey olarak fazla iz bırakmadan silinmesine yol açmıştır.
    kemerlee
    kemerlee

    Takipçi 693 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    25 Şubat 2012 tarihinde eklendi
    Aynı hücreyi paylaşan bir birinden tamamen farklı dünyalarda yaşıyan iki kişinin çatışmalarla başlıyan ama sevgi ve kabullenmeyle biten dostluklarının hikayesi.Devrimci Valentin hiçbirşeyin göründüğü gibi olmadığını Molinanın erkek vücuduna hapsolmuş bir kadın olduğunu yavaş yavaş öğreniyor. Filmin en iyi yanı William Hurtın muhteşem performansı, belkide sinema tarihindeki en iyi Quen performansı (Jaye Davidson kinden bile başarılı)
    10/7,5
    Jef---Costello
    Jef---Costello

    Takipçi 152 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    14 Eylül 2010 tarihinde eklendi
    unutulmaz bir dostluk hikayesi..bulursanız kaçırmayın..10/10
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top