Hesabım
    Melekler ve Şeytanlar
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Melekler ve Şeytanlar

    Melekler ve Şeytanlar

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Dan Brown hakkında ne derseniz deyin, eğlenceli kitaplar yazdığı kesin. Doksanlı yıllarda ilgi çekmeyen bir kaç gerilim romanı yazdıktan sonra Brown, 2000li yılların başında İsa'nın gerçek yaşamı ve Leonardo DaVinci arasındaki bağlantıyı inceleyen DaVinci Şifresi ile evrensel bir fenomene dönüştü. Brown'un başarısındaki sır yüzlerce yıldır bilinen komplo teorilerini nefes kesen gerilim paketine sarmalayıp yeniymiş gibi piyasaya sunmasında.

    Aslına bakarsanız Brown'un Robert Langdon'un etrafında dönen iki kitabı da her ne kadar gerçek yaşamdan alınmış ilgi çekici komplolarla döşenmiş olsa da, aslında gayet alışılagelmiş, otobüs durağında satın alınıp öylesine okunabilecek türde gerilimler. DaVinci Şifresi ve öncesinde yazılmış Melekler ve Şeytanlar, bazılarının yerden göğe sığdıramadığı edebi şaheserler değiller tabii ki, ama hızlı ve akıcı yazımı ve her bölümü heyecanla bitirmeyi bilen anlatım stiliyle gayet eğlenceli ve kolay okunan kitaplar oldukları kesin.

    DaVinci şifresinin milyonlarca satmasından sonra ne olursa olsun film versiyonunun gelmesi kaçınılmazdı. Haliyle kitabın sinema diline iyi uyup uymayacağı, bu kitaptan uyarlanacak her hangi bir filmin ne kadar para kazanacağı sorusunun altında yerle bir oluyor. DaVinci Şifresi'ni zorlama olmuş gibi uyarlayan prodüktör Brian Grazer ve yönetmen Ron Howard takımının film hakkındaki en büyük problemi de buradan kaynaklanıyordu işte.

    Bir kitap gayet sürükleyici ve hızlı bir yazıma sahipse bile o kitabı alıp olduğu gibi sinema diline aktarınca gayet yavaş ve sıkıcı bir film ortaya çıkabilir. İşte DaVinci Şifresi'nin film versiyonunun en büyük problemi buydu. Kitapta hayret uyandıran ve hızla sayfa döndüren açıklama diyalogları ekrana konuşan kafaların dakikalarca düz bir oyunculuk ile bitmek bilmeyen açıklamalara girmesi bir gerilim filminde olması gereken hızı bayağı bir kesiyordu.

    Robert Langdon'un Vatikan'ı din karşıtı yeraltı gizli bilim örgütü İlluminati'nin terörist tehditinden korumaya çalıştığı Melekler ve Şeytanlar'ın sinema uyarlaması da az çok benzer problemlerden yakınıyor. DaVinci Şifresi'nde olduğu gibi kitabın hayranlarını hayal kırıklığına uğratmamak için kitabın hikayesi, olduğu gibi ekrana aktarılmış. Bu da tekrar karakterlerin uzun uzun sayfalarca açıklamalar ve tarih derslerine girdiği tempoyu yavaşlatan sahnelere maruz kalacağımızı müjdeliyor.

    Fakat Melekler ve Şeytanlar'ın DaVinci Şifresi üzerindeki en büyük kozu, orijinal kitabın DaVinci kadar bilinmemiş olmasına rağmen en basitinden gerilim ve heyecan yaratmaktaki başarısı sayesinde çok daha eğlenceli bir hikaye ortaya koyması. İlk olarak hikaye, 24 dizinden bekleyebileceğimiz "gerçek zaman" tarzı bir sürükleyiciliğe sahip. İlluminati'nin dört saat içinde anti-madde adı verilen bombayı patlatmayı tehdit etmesinden sonraki dört saat içinde geçiyor hikaye. Ayrıca her saat başı yeni Papa favorisi bir Kardinal'in öldürüleceğini bilmemiz masaya bir değil, toplam beş "ticking clock" atıyor (Genelde gerilimlerde kullanılan, cinayete, bombaya vs. bilmem ne kadar zaman kaldığını baştan belirleyen, bu sayede heyecanı arttırmayı ümit eden anlatım numarasına verilen isim).

    Ayrıca Ron Howard'ın Vatikan ile beraber Roma'nın muazzam yapılarını bütün ihtişamıya göstermeyi bilen kamerası, filme görsel bakımdan bir artı daha koyuyor. Ayrıca DaVinci Şifresi'nden sonra bir kez daha Dan Brown'u uyarlayan Akiva Goldsman'ın senaryosu, ilk filmi felç eden uzun açıklama diyaloglarını bombanın patlamasına zaman kalmadığı için her daim koşu halinde olan karakterlere vermesiyle kolayca sıkıcı olabilecek sahneleri her ne kadar halen hikayenin akıcılığını yavaşlatsa bile en azından birazcık daha hızla sürüklemeyi biliyor.

    Melekler ve Şeytanlar, din ve bilim arasındaki çatışmayı yüzeyden inceleyen, bazen fazla didaktik bir kaç sahnesiyle bu sonu bitmek bilmeyen tartışmada bir çeşit aracı olmayı amaçlayan bir temaya da sahip. Fakat işin sonunda seyircinin rasyonel tarafını kapatıp içten içe koltuklarında gerilip eğlenebileceği bir gerilim filmi olmayı amaçlıyor Melekler ve Şeytanlar. Bu açıdan da gayet başarılı oluyor aslında. Ayrıca çaktırmadan seyirciye tarih ve sanat hakkında bir iki şey öğretmek de fena fikir değil.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top