10 ÜZERİNDEN 10 LUK BİR BAŞYAPIT
Cesar ve Altın Küre dahil çıktığı sene içinde sayısız ödüle layık görülen, yabancı dilde en iyi film kategorisinde Oscar ve Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışmış Vals im Bashir (Walt with Bashir – Beşir’le Vals) türünün tek örneği; uzun metraj, canlandırma bir belgesel film. O dönemde İsrail ordusunda görev yapan yirmili yaşlarında bir piyade olan yönetmen Ari Folman, 1982 Sabra ve Şatilla katliamını kendi bakış açısıyla anlatıyor.
Folman, 2006 yılında bir asker arkadaşıyla karşılaşır. Arkadaşı ona 1982 Lübnan Savaşı ile ilgili sürekli kabus gördüğünü anlatınca Folman o döneme dair hiçbir şey hatırlamadığını fark eder. Aynı gece kendisi de birkaç görüntü hatırlar ama ayrıntılar yoktur. Film, Folman’ın arkadaşlarıyla konuşmalarını, aynı dönemde Beyrut’ta olan gazeteci Ron Ben Yishai ve bir psikologla yaptığı görüşmelerini anlatırken zihninde olayları canlandırmaya çalışmasını da gösteriyor.
Her şeyden önce filmin tamamen Ari Folman’ın kişisel yorumu olduğunu belirtmek gerekiyor. Olayları kendi yaşadığı ve bildiği gibi anlatan senarist, oyuncu ve yönetmen Folman, İsrail yapımı bu filmle bir yandan kendi ülkesinin savaş politikasını eleştirirken diğer yandan Filistin halkına yapılan katliamda tek suçlunun kendileri olmadığını gösterme cüretkarlığında bulunarak samimiyetinden şüphe duymamızı sağlıyor. Lübnan Savaşı’ndan 40 yıl önce soyları kurutulmaya çalışılmış, adeta ezilmiş bir milletin başkalarının da desteğiyle süper güç haline geldikten sonra etki-tepki misali nasıl yakıp yıktığını, masumlara nasıl kıydığını zaten herkes biliyor. Vals im Bashir de, bir İbrani askerin kendi iç hesaplaşmasının yanında mensubu olduğu topluluğa yönelik tam manasıyla objektif gözükmeyen (ki zaten subjektif olduğu belli ama işin içine biraz masumiyet oyunu katılmış gibi) eleştirisi üzerine kurulmuş.
Filmde Folman’ın geçmişe dair olayları yavaş yavaş hatırlaması ve bunun için gösterdiği çabalarla heyecan dozu artıyor. Savaşın ilk günlerine dair anılar biraz havada kalsa da özellikle katliamın yaşandığı haftasonuna doğru ilerledikçe filmin çarpıcılığı hızlı bir ivmeyle yükseliyor. Hristiyan Falanjistler’in savaşa dahil olmasıyla birlikte bu ivme eğrisi tepe noktasına ulaşıyor ve filmin sonunda, bu katliamdan sonra çekilen gerçek görüntülerden oluşan birkaç on saniyelik sekans ile seyirci oturduğu yere çakılmış şekilde filmi sonlandırıyor. Kurgu olmasından ziyade belgesel olması sebebiyle her sahnesinin daha da etkileyici olduğu, bir de filmin animasyon tekniği ile yapıldığı düşünülürse Ari Folman’ın bu işten alnının akıyla çıktığını söylemek zor olmaz. Fakat yine de eleştirilebilir yönleri olduğunu hatırlatalım bir kez daha.
Filmin ekstralarında yer alan ve üç dakika süren, yine katliama ait gerçek görüntüler de Folman’ın seyirciye “Bu izlediğiniz şey bir filmden çok daha öte, bunlar gerçekler” dercesine yönetmen tarafından eklendiği anlaşılıyor. Yine Folman’ın kendi ağzından filmi ve yaşadıklarının bir başka yorumunu ekstra seçeneklerde dinleyebiliyoruz.
Filmin ismi, Ari Folman ile aynı taburda savaşa katılmış asker Shmuel Frenkel adlı askerin savaş sırasında öldürülen Lübnanlı politikacı Bashir Gemayel’in dev posterinin önünde, elinde tüfeği ile vals yaparcasına gelişigüzel ateş etmesinden esinlenerek konulmuş.
Vals im Bashir’i önemli kılan bir diğer yönü ise aslında animasyon tekniğinin seçilmesinden kaynaklanıyor. Folman, animasyon bir film yaparak hem rüyaları hem halüsinasyonları hem de film sırasında atlanmaması gereken pek çok önemli detayı kolaylıkla aktarabilmiş. Özellikle karakterler konuşurken arka planda yer alan ince ayrıntılar bu anlamda animasyon tekniğinin ne kadar iş görür olduğunun kanıtı. Yine filmde yer alan birkaç mizahi sahnenin yaratılması da ancak animasyon teknikleri ile var olabileceği için yönetmenin bu seçimine şapka çıkarmak gerekiyor.
Ustaca yazılmış bir senaryo, Max Richter tarafından bestelenmiş muhteşem müzikler ve harikulade bir kurguya eşlik eden görsel efektlerle Vals im Bashir, içeriğinin yanında teknik yönüyle de bir başyapıtın sahip olması gereken her şeyi barındırıyor. Suçlu olanın suçuyla yüzleşmesi, tarihini ve öz geçmişini kabullenmesi üzerine, dehşet verici ve çarpıcı bir şaheser bu film. Kesinlikle animasyon gözüyle bakılmaması gereken, sanatsal bir belgesel ve etkileyici bir yapım Vals im Bashir. Darısı, kendi yaptığı katliamlarla yüzleşmeyi bir gün öğrenecek olan halkımın başına…