Hesabım
    Küçük Denizkızı Ponyo
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    Küçük Denizkızı Ponyo

    Küçük Denizkızı Ponyo

    Yazar: Funda Sularöz

    Üniversite'de okurken bir arkadaşım elime birkaç film tutuşturdu ve ’’Bunları izle! Bu filmleri bize çocukluğumuzda seyrettirselerdi bambaşka bir hayal dünyamız olurdu.’’ dedi. Hayao Miyazaki ?yle bu vasıtayla tanışmıştım ve arkadaşımın ne kadar haklı olduğunu Miyazaki’nin filmlerini seyrettikçe anladım.

    Aslında Alplerde yaşayan kız ’Heidi’ dizisi ile Miyazaki'nin adını bilmeden çizgisini seyrediyorduk. Ama Isao Takahata bu çizgi dizinin yönetmen koltuğundayken Miyazaki, serinin sadece sahne dizaynı ve layout kısmıyla ilgileniyordu. Aslında önceleri, Batı dünyasında animasyon çılgınlarının dışında da pek bilinmiyordu. Ama Spirited Away (Ruhların Kaçışı, 2001) filmi En İyi Animasyon Oscar Ödülü'nü aldığında, Batı ve ardından tüm dünya gözünü Miyazaki harikalarına ’sonunda’ çevirdi. Öncesinde Japonya'da da, 1997 yapımı Princess Mononoke, Titanik vizyona çıkana kadar Japonya'daki en çok hasılat yapan film ünvanını elinde tutmuştu. Ve dengeleri değiştiren 2008 yapımı son filmi Küçük Denizkızı Ponyo'yla (Gake no ue no Ponyo-Ponyo on the Cliff), yine ustanın kendisi oldu.

    Küçük Denizkızı Ponyo kendi ülkesi Japonya'da, Kara Şövalye’nin (The Dark Knight ) vizyona girdiği zamanlarda onu tüm dünyada kırdığı rekorlara rağmen gerisinde bıraktırdı. Tokyo Anime ödüllerinde 5 ödül kazandı, 65. Venedik Film Festivali’nin ana yarışmasında yarıştı. Daha birçok başarıya imza atan film, bizde de vizyona girmeden önce Filmekimi ve Uluslararası Bursa İpekyolu Film Festivali ve 4. Uluslararası Avrasya Film Festivali programında yer aldı.

    Okyanusun derinliklerinde yaşayan, fakat insan olmak isteyen bir denizkızı, babasının krallığından kaçıp yüzeye çıkar. Burada 5 yaşındaki Sosuke ile tanışan küçük denizkızı, onunla arkadaş olur. Sosuke ona Ponyo adını verir ve kısa sürede ikisi de birbirlerine ısınır. Ama deniz hayatının da kuralları ve bedelleri vardır. Bir denizkızının yüzeye çıkması, okyanusun dalgalarını coşturup tisunamiye sebep olur ve ekolojik denge bozulur. Eğer Sosuke onu gerçekten seviyorsa her şey yoluna girecek, Ponyo da bir insana dönüşecek ve babası da onun yolundan çekilecektir.

    Film, diğer ’Miyazakiler'e oranla daha az detaylı, hatta mekan kullanımı çoğunlukla boş. Ama animasyon anlamında da tekniksel olarak daha karmaşık. Sulu boya tekniği kullanarak animasyonlarını yapan ustanın 170.000 el çizimiyle en çok çalışma yaptığı filmi. Fakat Ponyo, 1988 yapımı Komşum Totoro’yu anımsatıyor. Usta az ayrıntılı ama çocuksu ruhu kuvvetli dünyasıyla, o döneme geri dönüş yapmış gibi. Ama yine de Ponyo’nun Miyazaki filmlerinin en şirini olduğunu da belirtmek gerekir.

    Ponyo aslında bildiğimiz Anderson'un hikayesi denizkızı Marmeid temeline kurulmuş. Tabi bir denizkızının, babasının krallığından kaçarak insan olmak için yaşadığı maceraları al, Miyazaki'nin öngörülemez dünyasına yerleştir. Bir de Batı’nın dayattığı kusursuz görünümlü karakterlerine karşı buradakiler, Miyazaki çizgisinde eğlenceli, daha bir ortalama insan gibi gözüküyor ya da daha olmayan bir ’şey’e benziyor.

    Filmin hikayesi Miyazaki’nin diğer tüm karakterleri gibi derinlikli oluşturulmuş Ponyo üzerine kurulmuş. Bu şirinlik abidesi kız çocuğu ile Sosuke'nın ilişkisi, arka plan bembeyaz olsun yine de etkilerdi. Ama okyanusun dibi tamamen renkli bir dünya. Hatta yer altının muhteşemliğine karşın okyanusun yüzeyiyle bir tezat oluşturulmuş. Yeri gelmişken belirtmeli ki, denizin üstünün çerçöple dolu olmasıyla Miyazaki, çevreci duruşuna dikkati çekiyor.

    Bu filmde tek sorun olarak tanımlayabileceğim olgu Ponyo’nun babası. Eskiden bir insan olan Fujimoto, nasıl bir evrim geçirdi de okyanusun içinde yaşayabiliyor, gücünü nereden alıyor bilemiyoruz. Dahası tansiyonun asıl sebebi olan bu karakterin ilk açılış sahnesindeki etkisi film ilerledikçe kaybolup anlamsızlaşıyor.

    Ama her şeyin mümkün olduğu Miyazaki dünyasında pek de sorguya meyil vermeden filmin büyüsüne kapılmamak imkansız. Teknolojiyi sonuna kadar kullanan Hollywood animasyonlarına karşın Stüdyo Ghibli, yine bir başyapıt çıkarmış. El çizimi karelerinse çocukluğumun çizgi filmlerini anımsatması yaşıtlarım ve büyüklerim için ayrı bir nostalji.

    Sonuç olarak izlerken ’’Ben seni yer, bitiririm’’ diye yerinizde hop oturup hop kalkacağınız karakterle, ortalama hayal gücünü fersah fersah aşan bir dünyada bir rüya, Ponyo. Miyazaki’nin bilinçaltımıza başka dünyaları göstererek rüyalarımıza yine bir armağanı var bu filmle.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top