Hesabım
    Arkadaşımın Aşkı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Arkadaşımın Aşkı

    Arkadaşımın Aşkı

    Yazar: Murat Özer

    Romantik komedilerin yapısı neredeyse 100 yıldır pek değişmiyor sinema dünyasında, ufak tefek sapmaları görmezden gelirsek tabii. Özellikle karşıtların (karakterlerin ve duyguların) birbirini çektiği gerçeğini sıkça kullanan romantik komediler, 'mutlu son'a ulaşmak için gereken çatışma noktalarını da hep bu karşıtlıklardan beslenerek sağlıyor. Örneğin 'kadın avcısı' bir erkekle 'mazbut' bir kadının mutluluğu birbirlerinde bulmasının gerçek hayattaki karşılığına çok az rastlasak da, romantik komediler bunu 'masalsı bir aşk'a çevirme ustalığını gösteriyorlar çoğu zaman. Kısacası, romantik komedileri gerçeklikten kopukluklarıyla 'modern masal' formunun sinemadaki yansımaları olarak görmek doğru olur diye düşünüyoruz.

    Romantik komediler değilse de komediler konusunda yetkinleşmiş bir isim olan Howard Deutch'un yönetiminde çekilen "Arkadaşımın Aşkı", klişelere sırtını dönmüş gibi görünmesine karşın, özellikle finale doğru yürüdüğü sahnelerde kendini klişelerin tuzağına kaptırıp sıradanlaşan bir romantik komedi izlenimi veriyor. 'Kadın avcısı' bir kahramanla (anti kahraman demek daha doğru olur) tanıştırıyor film bizi önce. Tank denen bu adam, 'nefret ettirme' potansiyelini kullanarak para karşılığı ilişkileri 'yoluna koyma' işi yapıyor, başarılı da oluyor çoğu zaman. Ondan koşarak kaçan kadınlar, sorunlu sevgililerinde arıyorlar teselliyi. Ama Tank'in en yakın arkadaşına da aynı muameleyi çekme isteği devreye girince işler tersine dönüyor. Arkadaşının abayı yaktığı kadına da benzer numaraları çekiyor, ama bu durum 'karşıtların birbirini çekmesi' prensibine takılıyor ve kendini sırılsıklam âşık olmuş halde buluyor kahramanımız...

    Dane Cook'un iyi bir seçim olduğunu söyleyebileceğimiz Tank karakteri, erkek denen yaratığın 'hayvansı' yanını açığa çıkarma konusunda belli ipuçları taşımasına karşın, bunu hikâyenin yarısına kadarki bölümde görebiliyoruz. Ondan sonra bu hikâyenin bir romantik komedi olması gerektiğini bilen senarist, 'canım cicim modeli'ne yöneltiyor kalemini ve anti kahramanını kahramanlaştırmak için elinden geleni yapıyor. Bu durum, filmi de 'melez' bir yapının içine hapsediyor ve 'ağzından küfür eksik olmayan' adamımızı 'süt dökmüş kedi'ye çeviriyor. Hâl böyle olunca, bin kez izlediğimiz entrikadan farklı bir yöne gitmesini beklediğimiz hikâye de dönüp dolaşıp binlerin içindeki yerini alıyor.

    "Arkadaşımın Aşkı"na az da olsa hoşgörüyle bakmamızın temel nedeni, Alec Baldwin'in canlandırdığı 'baba' karakteri sanıyoruz. Tank'in 'kadın avcısı' özelliğini nereden aldığını kanıtlayan bu karakter, filmin başından sonuna kadar 'tutarlı' çizgisini devam ettirebilen tek kahraman gibi duruyor. Onun göründüğü ve özellikle de konuştuğu sahnelerdeki tempo, filmin yavanlığının bir nebze olsun kırılmasını sağlıyor. Öte yandan Kate Hudson ve Jason Biggs'in inanmayan, dolayısıyla da inandırmayan kompozisyonlarının filmi aşağılara çeken unsurlar arasında öne çıktığını da söylemek gerek. Hudson'a Ahududu ödüllerinde 'en kötü kadın oyuncu' adaylığı getirmesine şaşmamalı buradaki performansının. Hak etmiş, hem de fazlasıyla...

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top