Hesabım
    Yukarı Bak
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Yukarı Bak

    Yukarı Bak

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Yukarı Bak, mükemmel bir film. Sadece mükemmel bir animasyon, veya mükemmel bir aile filmi değil, aklınıza gelebilecek her anlamda mükemmel bir film. Geçen senenin en iyi filmi Wall-E'den sonra kimin aklına gelirdi Pixar'ın bir kez daha aynı oranda heyecan verici, aynı oranda nefes kesici, aynı oranda yürekleri ısıtan bir şahesere daha imza atacağı? Diğer Hollywood stüdyoları gaz çıkaran hamsterları çocuk eğlencesi adı altında boğazımıza tıkıştırmaya uğraşırken Pixar, sadece aile sinemasının değil, sinemanın kurallarını yeniden yazıyor.

    Pixar'ın dehasının en önemli öğelerinden biri bilindik animasyon çerçevesinin dışına çıkarak türün bütün olanaklarını keşvetmesinde. Son yılların en içten aşk hikayesini iki "cansız nesne" robot arasında kurduktan sonra şimdi de animasyon sineması ele alındığında en alışılagelmişin dışında bir ana karakter ile karşı karşıyayız: Bembeyaz saçlı, cüce boylu, seksen yaşında huysuz bir adam. Carl Fredericksen, trajik bir olaydan sonra uzun zamandır planladığı yolculuğu gerçekleştirir ve Güney Amerika'nın ıssız Cennet Şelalesi bölgesine yelken açar. Carl'ı egzotik hedefine ulaştırmakla görevli aracı ise uçan balonlarla döşediği evidir.

    Yukarı Bak'ın hikayesi hakkında ne kadar az bilginiz varsa o kadar iyi. Carl'ın her aklı yerinde vatandaş gibi uçak bileti almak yerine neden balonlarla evini uçurmaya karar verdiğini, hedefi olarak neden Cennet Şelalesi'ni seçtiğini bilmeden gidin filme.

    Carl'ın istemeden yanında getirdiği saf izci çocuk Russell ile Cennet Şelalesi'nde geçen maceraları Indiana Jones'a taş çıkarak kadar heyecanlı ve nefes kesici. Aslına bakarsanız Indy 4 ile kendini aldatılmış hisseden seyirci için Yukarı Bak, ilaç gibi gelecektir. Özellikle Carl ve Russell'ın sırtlarında uçan ev ile maceracı gezgin Charles Muntz'un dahi köpeklerinden kaçtığı kovalamaca sahnesi, son zamanlarda gördüğüm en heyecanlı aksiyon sekansı.

    Fakat tabi Yukarı Bak'ın asıl sihri sadece muazzam maceralarında saklı değil. Bu sahnelerin bu kadar heyecan verici olmasının en büyük sebebi Carl'a ve macerasına verdiğimiz duygusal destek. İşte bu noktada filmin sinema okullarında öğretilmesi gereken, aynı oranda yürek ısıtan ve yürek burkan ilk perdesinden bahsetmek istiyorum.

    Tipik bir animasyon filmine oranla daha yavaş, karakter gelişimi odaklı ilerleyen ilk yirmi dakikada Carl ve aşkı Ellie'nin hikayesini izliyoruz. İkilinin çocukluğunu inceleyen muhteşem bir açılıştan sonra yaşamlarını tamamiyle görsel bilgilerle seyirciye aktaran dört dakikalık bir montaj izliyoruz. Bu montaj, sinema tarihinde izlediğim en etkileyici ve efektif montajlardan biri. Okuyucu arasında sinemada görsel hikaye anlatımını öğrenmek isteyen varsa bu montajı detaylarıyla incelemerini tavsiye ederim. İşte sırf bu dört dakika sayesinde Carl'ın yolculuğunu sanki kendi maceramızmış gibi umursuyoruz.

    Yönetmen Pete Docter'in (Annemin en favori filmi Sevimli Canavarlar'ın yönetmeni) yazar Bob Peterson ile kalema aldığı senaryo onlarca yılın dokunamadığı iki çocuk filmi klişesini sonunda yerle bir ediyor. İlk olarak nedense her aile filminin baştacı olan, gerçek bir çocuktan çok çocuk vücudunda bir yetişkini andıran "zıpır velet" klişesi. Yukarı Bak'ın Russell'ı yer yer aptalca şeyler söyleyen, yer yer yaşına uygun hatalar yapan "çocuk" gibi bir çocuk.

    Filmin yeniden yazdığı bir diğer klişe ise insan gibi konuşan, insan hislerine ve içgüdülerine sahip hayvanlar. G-Force'un insani olmalarını bırakın, etnik karakteristiklere sahip hamsterları daha geçen ay vizyona girdi. Yukarı Bak'ta ise Charles Muntz'un mekanik tasmalar aracılığla konuşturduğu köpekleri, insan duygularını ve isteklerini aktarmaktansa bir köpeğin beyninde oluşabilecek düşünceleri en basit ve gerçekçi biçimde ortaya koyuyor. Bu sayede filmin en komik sahneleri yaratılıyor. Kişisel favori köpek repliğim: "Seni tanımıyorum ama seni şimdiden seviyorum."

    Yukarı Bak hakkında incelenebilecek, tartışılabilecek çok daha fazla detay var aslında. Carl'ın muazzam ilk uçuş sahnesinden tutun da, Michael Giacchino'nun mükemmel müziğine kadar bir sürü hazine saklı Yukarı Bak'ta. Fakat bu hazineleri size basit kelimelerle tasvir etmem filmin görsel ve duyusal güzelliğine büyük bir saygısızlık. Wall-E ve Yukarı Bak ile Pixar, iki yıl üstüste yılın en iyi filmini hediye ediyor biz sinemaseverlere. Bu haftasonu kendinize bir kıyak yapın ve lütfen bu filme biletlerinizi alın. Bu modern şaheser yerine Oyuncu gibi bir saçmalığa bilet parası harcarsanız artık ne desem azdır.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top