Hayvan Krallığı eleştirileri

“Animal Kingdom”, yönetmen koltuğunda oturan David Michôd’un ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmi…

Avustralya’da yaşanmış gerçek polisiye olaylardan esinlenilerek yazılan ve daha sonra “Animal Kingdom” (2016 – 2018) isimli dizinin de temellerini oluşturacak olan bu sıra dışı filmin senaryosu, yönetmen David Michôd'a ait…

Dünya prömiyerini, 22 Ocak 2010’da Sundance Film Festivalinde yapan ve bu festivalde kazandığı “Dünya Sineması Jüri Ödülü” dâhil toplam 38 ödülü bulunan filmin, 7.3/10 (50.310 oy) ve 3.9/5 (29.684 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 8/10 (160 yorum) ve 83/100 (33 yorum) olan Rotten Tomatoes ve “Mutlaka İzlenmeli” özel etiketine de sahip olduğu Metacritic yorum ortalamaları oldukça etkileyici…

Ancak ne yazık ki, 5 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen filmin, 6,8 milyon dolarlık gişe hasılatı o kadar etkileyici değil…

Zira tam anlamıyla bir hayal kırıklığı...

Gelin isterseniz, dağıtım haklarını elinde bulunduran Sony Pictures Classics açısından, evdeki hesabın çarşıya uymadığı bu filme, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle biraz daha yakından bakalım…

Oyuncu kadrosu demişken de lafa, casting direktörü Kirsty McGregor’ın da büyük katkılarıyla oluşturulan kadroda, “bu uymamış” denilebilecek tek bir oyuncuya rastlamadığımızı söyleyerek başlamak isteriz…

Evet, kadrodaki herkes dersini çok iyi çalışmış ve ona göre de oynamış… Ama aralarında en iyileri hangileriydi diye soracak olursanız, hiç düşünmeden Jacki Weaver ile James Frecheville ve Luke Ford’un isimlerini verebiliriz…

Zaten ailenin annesini ve aynı zamanda patroniçesini de oynayan Jacki Weaver, bu roldeki performansı nedeniyle “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” kategorisinde Academy ve Golden Globes ödüllerine de aday gösterilmiş… Ancak, o yıl bu ödüllerin ikisini de evine, “The Fighter” (2010) daki performansı ile Melissa Leo götürmüş…

Kamera önündeki bu takdire şayan işçilik, dekor, kostüm, makyaj, müzik, ses, ışık, kamera ve kurgu gibi teknik unsurlarca da desteklenince ortaya son derece nitelikli ve arşivlik bir film çıkmış…

Şimdi tam da bu noktada, “Madem film, hem bu kadar nitelikli hem de arşivlikti… O zaman, ne oldu da 6,8 milyon dolarlık hasılat ile gişeye çakıldı?” diye bir soru sorabilirsiniz…

Haklısınız…

Evet, daha önce “Barton Fink” (1991) ve “The Purple Rose of Cairo” (1985) için yaptığımız yorumlarda da söylediğimiz gibi, maalesef nitelikli film demek her zaman çok iyi gişe yapan film demek olmadığı gibi çok iyi gişe yapan film demek de her zaman nitelikli film anlamına gelmeyebiliyor… Sinema tarihi, bunlara ilişkin pek çok somut örnekle doludur…

İşte tam da bu bağlamda, berbat gişesine rağmen “Animal Kingdom”, arşivimizin demirbaşları arasına girmeye hak kazanan önemli filmlerden biridir… Eğer halen izlemediyseniz, kendinize bir iyilik yapın ve son derece müthiş bir finale de sahip olan bu filmi mutlaka sizde izleyin deriz…

Keyifli seyirler,

Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 5 Eylül 2018 günü saat 01.07’de yazılarak paylaşılmıştır...