Hesabım
    Sıcak
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Sıcak

    Sıcak

    Yazar: Ali Ercivan

    Abdullah Oğuz, Mutluluk ile Türk sinemasının iyi yönetmenlerinden biri olduğunu kanıtlamıştı. Yeni filmi Sıcak'ı da bu yüzden merak ediyorduk. Yine bir roman uyarlamasına imza atmış Oğuz. Senaryoyu da romanın yazarı İbrahim Altun ile birlikte kaleme almış.

    Bencil bir adam olan Yusuf, hamile karısı Meryem ile beraber bir iş için Bozcaada'ya gitmektedir. Adaya vardıkları gece, şiddetli yağmur altında araba kullanırken, bir adama çarpıp ölümüne sebep olur. Başına dert almak istemediği için karısını da ikna eder ve cesedi gömerler. Fakat ne vicdan azabı ne de geride kalan izler peşlerini bırakmaz.

    Oyuncuların düzgün performanslar verdiği Sıcak'ta şaşırtıcı şekilde sadece Cem Özer sınıfta kalıyor. Sanki her sinema filminde aldığı övgüler ters bir etki yaratmış ve Özer bu kez aktörlüğünün fazlasıyla bilincinde, çok büyük oynamış. Ebru Akel ise beklediğimizden daha iyi ama zaten çoğu yerde poz veren bir plastik malzeme olarak değerlendirilmiş. Hazım Körmükçü kadronun en başarılısı.

    Abdullah Oğuz'un her zaman iyi sonuç vermeseler de çeşitli biçim denemeleriyle dolu rejisi, son derece etkili bir görüntü yönetiminin de katkısıyla, başarılı. Erken dönem Polanski filmlerini veya kimi Elia Kazan filmlerinin biçim denemelerini hatırlatan çok şey var Sıcak'ta. Ya da belki '60lar sineması başlığı altında toplayabiliriz filmin biçimciliğinin esin kaynağını.

    Ama. İşte dananı kuyruğunun koptuğu noktaya geldik. Sıcak'ın öyle arızalı bir senaryosu var ki, sayabileceğimiz her türlü pozitif niteliğini ehemmiyetsiz kılıyor.

    Filmin genel olarak diyalogları çok başarısız, çok yapay öncelikle. Girişte film birbirinden çok kopuk iki ayrı blok üzerinden ilerliyor. Hikayelerin kesiştiği noktaya kadar organik bir bağ kurulamamış bu iki, hatta üç blok arasında. Ama bu yine de mazur görülebilir bir eksiklik.

    Esas sorunlar, çok iyi çekilmiş kaza sahnesinin hemen ardından başlıyor. Karı koca, kurbanın cep telefonunu kapatmak veya parçalamak yerine yanlarına alıyorlar. Sesini bile kısmadıkları telefon her çaldığında da asapları bozuluyor. Telefonun uzun uzun çalıp, yönetmenin amaçladığı şekilde "vicdanın sesi" gibi üzerlerine çökmesine izin vermelerinde hiçbir mantık yok.

    Ve daha da anlamsız bir adım, kadın dayanamayıp telefona cevap verdiğinde gerçekleşiyor. Bir dizi tesadüf ve karakterlerin açıklanamaz davranışları sonucunda, Cem Özer tarafından canlandırılan Kazancı Niko her şeyi anlıyor, kazadan haberdar oluyor. Ama kurbanla arasındaki duygusal bağa rağmen, bilgilerini kimseyle paylaşmayıp manasız bir oyun oynamaya başlıyor.

    Film ardı ardına o kadar ciddi mantık ve dramaturji hataları içeriyor ki, Abdullah Oğuz'un nasıl olup da seyircisinin söz konusu noktalarda "Ama neden?" diye soracağını öngöremediğini anlayamıyoruz. Kalburüstü hiçbir seyircinin yiyip yutamayacağı problemlerle dolu Sıcak'ın senaryosu. Ve bütün bunların üstüne, iyi kotarılmış taraflarına rağmen filmi ciddiye almak artık mümkün olmuyor. Karakterlerin isimlerindeki dinsel referanslar da (ki artık klişe bile sayılamayacak kadar sıkmış bir trük olduğunu düşünüyorum) pek yerini bulmuyor.

    Sıcak, teknik açıdan başarılı ama zayıf senaryosundan dolayı bütününde başarılı olarak değerlendirilmesi imkansız; gereğinden fazla yavaş ilerleyen, netice itibariyle de hayal kırıklığı yaratan bir film...

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top