Hesabım
    Şimdi Bakma
    Ortalama puan
    3,0
    33 Puanlama
    Şimdi Bakma hakkında görüşlerin ?

    8 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    4 Eleştiri
    3
    0 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    3 Eleştiri
    0
    1 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Ilknur K
    Ilknur K

    Takipçi 1.236 değerlendirmeler Takip Et!

    1,0
    2 Ağustos 2007 tarihinde eklendi
    Eski filmlere her zamna bir saygım vardır. o dönemin şartlarıyla yapılan bir çok film benden geçer not aldı. ama bu film gerçekten normal basit bir dram filmi. gerilim ve korku adına hiç bir şey taşımıyor. süper oyuncular süper mekan ama berbat senaryo. işte herşeyin noktalandığı bu anlamsız filmi izlemenize bile gerek yok. hatta nasıl bu puanı almış ilginç.
    ozzy-badd
    ozzy-badd

    Takipçi 831 değerlendirmeler Takip Et!

    1,0
    6 Mart 2011 tarihinde eklendi
    Ne anlattığı belli olmayan , değindiği hiçbir şeyde başarı sağlayamayan bir filmdi .

    Ya ben filmden hiç bir şey anlamadım , ya da gerçekten ne anlattığı belli değil filmin :) .

    Açılış , sevişme ve son sahnesi büyük övgü almış filmin , niye almış onu da anlamadım . filmde sanki iyi bir şeyler aranmış ve tek elle tutulur şeyleri , sanki inanılmaz bir şeymiş gibi aktarılmış .

    Kurgusunu beğendim ve son sahnesinde hafif gerildim , başka hiçbir şey yok .

    10/2 .
    emreavcar
    emreavcar

    Takipçi 672 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    16 Mart 2005 tarihinde eklendi
    ...işte size sinema tarihinin en arıza, en ürkünç, en rahatsız edici filmlerinden biri. Neredeyse çeyrek asırlık bu film, bugün bile ilk kez izlendiğinde zamanında yarattığı etkiyi, rahatlıkla seyircisine verebilecek türden bir film. Daha o tüyleri diken diken eden giriş sekansında çocuklarını evlerinin bahçesinde oynarken kaybeden Baxter çifti, yaşadıkları bu korkutucu olayı atlatabilmek için bir süreliğine Venedik'e yerleşirler. Ancak karşılarına çıkan biri medyum iki kardeşin sözleri kafalarını karıştıracak, bu tatil hayatlarını ister istemez daha da rahatsız edici boyutlara ulaştıracaktır...Julie Christie ve Donald Sutherland'in eşsiz oyunculuklarından güç alan, Roeg'un Venedik şehrinin sokaklarını kullanımındaki başarısıyla etkisinin daha da arttıran film, daha ilk dakikasından başlayarak finale kadar seyircisini diken üstünde tutmayı başarıyor. 'Acaba şimdi biri mi ölecek, bişey mi olacak? gibisinden sorularla 110 dakikalık süresi boyunca seyircisine büyük tedirginlik veren bir film 'Don't Look Now'. Bir de Baxter çiftinin upuzun bir sevişme sahnesi var ki filmde, hem süresiyle hem de dokunaklılığı ile çok etkileyici. Kısacası sinema tarihinin en iyi korku filmlerinden biri. Finalinin etkisiyle de etkisinden uzun süre çıkamayacağınız bir yapım...(9/10)
    kadir503
    kadir503

    Takipçi 329 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    26 Temmuz 2008 tarihinde eklendi
    - Venedik'te Gizemli Bir Gezinti -İngiliz sinemacı Nicolas Roeg'in üçüncü uzun metrajlı filmi Don't Look Now. İlk iki filmiyle başarı yakalayan yönetmen, ikinci filminde yaptığı gibi başarısını yine bir üste taşımayı başarmış ve bu kült filmi yaparak. Don't Look Now, içerisinde birçok türü barındıran bir film. Başlı başına gizem ve dramı her sahnede görmek mümkün. Zaman zaman gerilim filmine de dönüşen film; bir korku filmini andırmıyor da değil. Filmin öyle bir açılışı var ki direkt olarak izleyeni, ekrana bağlıyor ve filmin içerisine sokuyor. Doğal güzelliklerle çevrili evlerinde Baxter ailesiyle tanışıyoruz. John Baxter(Sutherland) kilise de çekilmiş tuhaf resmi incelerken, kızları da dışarıda dolaşmaktadır. Bu resmi incelerken, tuhaf bir şekilde resmin üzeri kan olmaya başlar ve aynı zamanda kızları da dışarıdaki gölde boğulmaktadır. İşte burada gerilim başlar! Oldukça sinir bozucu bir açılışla tedirgin ediciliğin haberini de yönetmen Roeg yollar gibi. Bu sinir bozucu açılış sekansından hemen sonra bir lokanta görürüz. Baxter çifti yemek yemektedir, onlara oldukça tuhaf iki kadın aynı tuhaflıklarıyla onlara bakmaktadırlar. Laura Baxter(Christie)?ın tuvalette bu kadınlarla tanışmasıyla masaya dönüp bayılması bir olur. Bu iki kadın kız kardeş olup, biri kör ve medyumdur. Her hallerinden tuhaflıkları belli gibidir. Laura'ya ise kızlarını lokantada aralarında otururken gördüklerini söyledikten sonra Laura masaya döner dönemez bayılmıştır. Nicolas Roeg'in sesleri müthiş kullanımı oldukça basit bir bayılma ve masanın devrilme sahnesini bile gerilimi doruklara taşır. Baxter çifti kızlarının ölümünü unutmaya başlamış, Venedik'e John'un işi için gelmişlerdir. Bu iki kız kardeşle konuşmasından sonra bayılan Laura, hastanede uyandığında oldukça mutlu ve umutludur. Onda da bir tuhaflık olduğu ve o iki kız kardeşin onda bir etkilerinin olduğu kesindir. Kızının ölümünden ötürü kocasını suçlayan Laura, bu iki kadınla daha fazla görüşür, hatta medyumun girdiği transa da dahil olur. Aynı zamanda Venedik'te işlenen ve polisin çözemediği cinayetler de Baxter ailesinin iyice etkilemektedir. Baxter çiftinin İngiltere'de oğullarının kaza geçirmesi sonucu Laura'ya İngiltere'ye gider, John'da birkaç gün sonra onun yanına gidecektir. Zaten Venedik'te tuhaf bir şekilde sanki kimse onu istemiyordur. John ısrarla Venedik'te kalmaya devam ederken, tuhaf olaylar yine boy gösterir ve Nicolas Roeg izleyenlere müthiş bir final sunar.Don't Look Now'ın başarısında yönetmen Nicolas Roeg'in etkisi çok büyüktür. A'da Z'ye filmin hemen her sahnesinde, her detayında yönetmeni adeta hissederiz. Filmde büyük bir yönetmenlik performansı sergileyen Roeg, filmin kült statüsüne ulaşmasındaki payı büyük. Bir de filmdeki akıllara zarar ünlü sevişme sahnesi yer alır. Sutherland ile Christie'yi ?gerçekten? seviştiren Roeg, bu sahne için itinalı bir çalışma sergilemiş. Bu itinalı çalışmanın ürünü olarak da çok konuşulan, neredeyse filmden çok, unutulmaz bir sahne ortaya çıkmış. Film, daha ilk dakikadan itibaren ürperticiliği atmosferini oluşturuyor ve gizem hep izleyiciye arkadaş oluyor. Mekan olarak kullanılan Venedik'in tüm güzelliklerini başarılı bir sinematografiyle filmde bulurken, karanlık sokaklarının ürperticiliği de bu kenti sevip sevmemiz konusunda düşündürüyor. Roeg; kasvetli planlarıyla istediği atmosferi hemen yakalayıp izleyiciye istediği zaman gerilim istediği zaman da dram yaşatıyor. Bunda müziklerin katkısı gözden kaçmayacak cinste. Donald Sutherland ile Julie Christie'nin filmdeki uyumu ve çıkardıkları performanslar, özellikle Sutherland'in, filmin inandırıcılığını ve değerini artırıyor. Renklerin kullanımı de çok anlamlı. Kırmızı ağırlıklı tonlar, kanı hep yakınımızda hissetmemize neden oluyor.Göz kamaştırıcı Venedik manzaraları içinde tedirgin edici bir atmosferde, gizemli ve dramatik bir macera Don't Look Now? Polanski'nin ?apartman? üçlemesinden hoşlananların, tahminimce beğenmeleri kaçınılmaz olan ?Don't Look Now? hiç de göz ardı edilebilecek cinsten bir film değil. 70'lerdeki başarılı film bolluğu içinde biraz gözden kaçan bir yapım olsa da popüler filmlerden sıkılmış izleyiciler için biçilmiş bir kaftan görünümünde. - Don't Look Now {Şimdi Bakma} / Nicolas Roeg (1973) -
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.881 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    23 Eylül 2022 tarihinde eklendi
    Senaryosunu, Daphne du Maurier'nin aynı isimli bir kısa hikayesinden (1971) uyarlayarak Allan Scott ile Chris Bryant'ın yazdıkları ve Nicolas Roeg'un da yönetmen koltuğunda oturduğu “Don't Look Now”; insanı derinden etkileyen, "doğaüstü güçlere olan inanç" ile kabullenilmesi pek de kolay olmayan "ölüm" olgularının ana tema olarak kullanıldığı, psikolojik bir gerilim olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz, vizyona girdiği yıl sinema salonunda izlediğimiz bu filme; Julie Christie ile Donald Sutherland'in, "Last Tango in Paris" deki (1972) Marlon Brando ile Maria Schneider'ınki kadar etkileyici olan sevişme sahnelerinin "sansürlenmediği", 1080p formatındaki pırıl pırıl bir Criterion Collection Blu-ray'i aracılığıyla biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Laura (Julie Christie) ve John Baxter (Donald Sutherland) çiftinin küçük kızları Christine (Sharon Williams), erkek kardeşi Johnny'nin de (Nicholas Salter) gözleri önünde; içine kaçan topunu almak isterken, ailenin İngiltere'deki kır evlerinin yakınındaki gölet de boğularak hayatını kaybeder...

    Hikayenin bu kısmında, dikkatlerden kaçmayan husus; sanki bu beklenmedik kaza, birden kendisine malum olmuşçasına, John'un evden dışarıya fırlayarak doğrudan gölete koşmasıdır...

    ***

    Bu elim kazadan aylar sonra, bir hayli yıpranmış olan Aziz Nicholas Kilisesini restore ettirmek isteyen Piskopos Barbarrigo'nun (Massimo Serato) açtığı ihaleyi kazanarak; mimar olan John ile karısı Laura, oğulları Johnny'i İngiltere'de bırakarak Venedik'e giderler...

    Yemeklerini yedikleri restoranda Laura ile John; Heather (Hilary Mason) ve pencereler açıldığında aniden çıkan rüzgarda gözüne bir kum tanesi kaçmış olan Wendy Baxter (Clelia Matania) isimli, iki yaşlıca kız kardeşle karşılaşırlar...

    Telaşla söz konusu nesneyi, Wendy'nin gözünden çıkartmak amacıyla restoranın tuvaletini arayan kardeşlere Laura yardımcı olduğunda, kardeşlerden her iki gözü de görmeyen ama medyum olduğunu iddia eden Heather Laura'ya; restoranda kocasıyla oturduğu masada, ölmüş olan kızı Christine'i gördüğünü söylemesinin yanı sıra bu tespitini, Christine'in üzerindeki kırmızı renkteki kısa yağmurlukla güçlendirerek kanıtlama uğraşındaki Heather, onun çok mutlu olduğunu da belirtir...

    Duydukları karşısında iyice sarsılan Laura; yeniden masaya döndüğünde, fenalaşarak masanın üzerindekilerle beraber yere düşer...

    ***

    Deniz ambulansıyla, yakınlardaki bir çocuk hastanesine kaldırılan Laura kendine geldiğinde; restoranın tuvaletinde yaşadıklarını, John'a da anlatır...

    Bu durum başlangıçta, John'u biraz endişelendirse de; Laura'ya tebessüm ettirdiği için çok da üstelemeyerek kendi haline bırakıverir...

    ***

    Derken...

    Hastaneden ayrılan Laura ile John, bir motorlu tekneyle otellerine dönmekteyken; kanalın üzerindeki köprülerden birindeki polis, teknenin durdurularak güzergahının değiştirilmesini ister...

    Zira gittikleri yöndeki binalardan birisinde, bir cinayet işlenmiş olup polis dedektifleri kanıt toplamaktadırlar...

    ***

    Neyse...

    Bu olayın etkisini de kolaylıkla atlatan Laura kocasına; kendisini dua edip, kızı için mumlar yakabileceği bir kiliseye götürmesini söyler...

    Ve...

    İtalya'nın ünlü Rönesans mimar ve heykeltıraşlarından Antonio Rizzo'nun (1430 - 1499), 1490 yılında yaptığı "Madonna / Meryem" heykelinin de bulunduğu tarihi "Madonna dell'Orto" Kilisesine giderler...

    ***

    Durup dururken ortaya çıkan bu kilise ziyareti mevzusu; Piskopos Barbarrigo ile olan randevularına gecikmelerine yol açsa da ilk buluşma, restore edilmekte olan kilisenin önünde gerçekleşecektir...

    Bunlardan John'un teknik bir sunum da yapacağı ikincisi ise, mutabık kalındığı şekilde Piskoposun odasında olacaktır...

    ***

    Çok geçmez...

    Nihayet otellerine dönen Laura ile John, duş ve diş fırçalama fasıllarının sonrasında yataklarına uzandıklarında; karı koca olduklarını ve cinselliği, "oldukça zor ama bir o kadar da başarılı sevişme sahnelerinde", bir kez daha anımsarlar...

    Ardından da, akşam yemeği için yöneticiliğini Alexander'ın (Leopoldo Trieste) yaptığı otelin restoranı yerine bir başkasını tercih eden çifte kumrular; kentin yabancısının bakış açısından, tam anlamıyla bir labirenti andıran Venedik sokaklarında yola koyuluverirler...

    Laura'nın su içindeki kanal farelerinden ürkerek geri çekildiği bir an John'un gözüne, Christine'in üzerindeki yağmurluğun benzerini giyen bir çocuk ilişir...

    ***

    Ertesi sabah...

    John ile Laura, restorasyon sahasına gittiklerinde; John, Wendy ile Heather'ın kendilerini uzaktan süzmekte olduklarını fark eder...

    Ki sıkılarak, kilisenin yer aldığı meydandan yürüyerek uzaklaşan Laura'da, takipteki kız kardeşlerin ayırdına varacak ve Heather'ın ağzından; kocası John'un da, altıncı his biçimindeki çok özel bir ruhani yeteneğe sahip olduğu görüşünü duyacaktır...

    ***

    Yetmez...

    Bu kız kardeşlerle tanıştırmak gayesiyle Laura, John ile kendisi için bir seans da ayarlar...

    Böylelikle de biricik kızlarına, yeniden kavuşabileceklerdir...

    Fakat kapağı bir meyhaneye atacak olan John'u ikna edemeyen Laura, seansa tek başına katılmak zorunda kalır...

    ***

    Laura'nın Heather'dan edindiği bilgiye göre, Venedik'ten ayrılmadıkları sürece John'un başı dertten kurtulmayacaktır...

    O sebeple de John'un Piskopostan, en azından birkaç haftalığına izin almak suretiyle derhal İngiltere'ye dönmeleri gerekmektedir...

    Dakika 50...

    Fırsat bulup da bugüne kadar, her bir karesi özenle tasarlanmış olan bu sinema şaheserini izlememiş olan sinemasever dostları; mevcut gizemin de giderek arttığı, ters köşe sürprizleri bünyesinde barındıran, 60 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Keyifli seyirler,
    head-to-head
    head-to-head

    34 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    1 Şubat 2007 tarihinde eklendi
    Ya biz bu yorumu yapan arkadaşlarla aynı filmimi izledik acaba.Yani tamam film yapım tarihinide göz önüne alırsak gerçekten kayda değer ve izlenebilecek güzel bi film.Benim anlamadığım işin koku tarafında.Gelmiş geçmiş en iii korku en rahatsız edici en ürkütücü film falan yazmışlar bunu ilginç buldum.Korku adına bişi beklemeyin ama gerçekten film mükkemmel.Unutmayın kaderden kaçılmaz.
    kurtadam181
    kurtadam181

    2 değerlendirmeler Takip Et!

    1,0
    20 Mayıs 2007 tarihinde eklendi
    Bu filmin neresinde korku var anlamadım doğrusu.Ayrıca bu film ne anlatıyo bize o da meçhul..
    Başı ve sonu hariç sıkıcı konuşmalar, klişe beğenmedim..
    adnan zeylan
    adnan zeylan

    1 değerlendirme Takip Et!

    0,5
    25 Kasım 2018 tarihinde eklendi
    tüm zamanların en kötü filmleri arasında 1.olur,eminim,ne konusu belli,ne yapım amacı belli,vaktinizi boşa harcamayın,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top