Hesabım
    Kong: Kafatası Adası
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Kong: Kafatası Adası
    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Kong: Kafatası Adası, türü bakımından tatmin edici olduğu kadar pek bir orjinalliği ve özelliği olmayan bir mega bütçeli fantezi/aksiyon, fakat bağımsız sinemadan gelen yönetmen Jordan Vogt-Roberts’ın ve yapımcıların hakkını vermek lazım: En azından kendilerinden ne tarz bir film beklendiğini biliyorlar, artısız ve eksiksiz bir biçimde bunu seyirciye sunuyorlar. Otuz-kırk yıl önce Lucas/Spielberg blockbuster döneminin popüler kültürde patlamasından beri 1950li yılların ucuz ve yalapşap olduğu kadar bol aksiyonlu ve canavarlı B-filmleri, kocaman bütçeli, pahalı film yıldızlarıyla dolu, son dönem özel efektlerle yaratılmış gişe filmlerine dönüştü. Zamanın iki kuruşluk bilim-kurgu/fantezi filmleri yüzlerce milyon dolarlık markalar oldu artık.

    O dönemlerde ucuz ve aptal olarak bilinen, bahtsız bir figüranın bariz bir canavar kostümü giyip bikinili kızların peşinden koştuğu ‘Creature feature’ denilen  canavar filmleri alınıp Hollywood’un A-listesine uyarlanınca yapımcılar haliyle daha oturaklı ve prestijli, epik bir havaya sahip filmler yapmak istiyor. İşte bu yüzden Peter Jackson’un King Kong’u üç saatlik romantik bir destana dönüşüyor, 2014 yapımı yeni Godzilla filmi ise özel efekt gösterişçiliği yerine süspansa önem veren, devasa dinozor/kertenkele bozması bir yaratığın şehirleri darmadağın ettiği bir konu teklifini fazla ciddiye alan bir film olarak karşımıza çıkıyor.

    Kong: Kafatası Adası ise iyisiyle ve kötüsüyle eski usül bir B-tipi canavar filmi sunuyor. Karakterlerinin ne kadar çabuk unutulur ve tek boyutlu, konusunun ise ne kadar bayat olduğunun farkında olacakki, en az her on dakikada bir King Kong ve benzeri devasa canavarların kafatası adasında kaybolmuş bir grup asker ve bilimadamına saldırdığı uzun aksiyon sahneleri izliyoruz. Vogt-Roberts ve ekibi, bu tarz filmlerde insan karakterlerini kimsenin umursamadığını, seyircinin ormanları ve dağları yerle bir ederek birbirleriyle kavga eden canavarları görmeye geldiğinin farkında. İşte bu bakımdan filmin ekibi, Hollywood’un eski B-filmleriyle Japonya’nın Godzilla gibi canavarlardan oluşan Kaiju filmlerinin ruhunu bir araya getirmeyi başarıyor. Orjinal 1933 yapımı King Kong ile eski Godzilla filmlerinin konu ve karakter bakımından hafif olduğu kadar canavar efektleri ve aksiyon ağırlıklı yaklaşımını sevenleri tatmin edecektir.

    Bu tarz filmlerin Hollywood versiyonlarında genelde süspans yaratmak için filme ismini veren yaratığı neredeyse ilk bir saat boyunca ya görmeyiz, ya da bütün olarak gösterilene kadar gizemli yakın çekimlerle bazı detayları görürüz. Bu, Spielberg’in Jaws’dan beri hemen her blockbuster yönetmeninin taklit ettiği bir görsel yaklaşım. Fakat Kong: Kafatası Adası, kozunun Kong’un kendisi olduğunu biliyor ve bu efsanevi dev gorillayı ilk iki dakika içinde, açılış jeneriği bile başlamadan parlak ve geniş bir açıyla gösteriyor. Film daha adamakıllı başlamadan amacının gizem veya süspans değil de, özel efekt eğlenceliği olduğunu gayet açık bir biçimde seyirciye sunuyor.

    Türe getirilen bu tradisyönel yaklaşım, King Kong’un bu versiyonunun tasarımında da kendini belirtiyor. Karakterin 2005 versiyonundaki daha gerçekçi maymun tipi yerine 1933 yapımı orjinal ile Kong’un Godzilla’ya karşı savaştığı Kaiju filmlerindeki gibi iki ayak üzerinde yürüyen, daha fantastik ve canavarımsı bir görünüme sahip. İnsanları çerez gibi yiyen, Kafatası Adası’nı kaplayan devasa sineklerin ve sürüngenlerin tasarımları da bu eski B-filmlerinin geyik havasını son dönem CGI efektlerle birleştirmeyi başarıyor.

    Fakat diğer yandan bu tip filmlerin eksik tarafları da olduğu gibi aktarılıyor Kong: Kafatası Adası’na. Mesela bu filmlerde senaryo çok zayıf olur, ve varolmasının sebebi bir avuç insanın canavarlar tarafından yendiği bir sahneden diğerine olabilecek en tembel biçimde atlamak için bir mazerettir neredeyse. Kong: Kafatası Adası, yüksek bütçesine rağmen bu senaryo eksikliğini hissettirmiyor değil. Bir grup bilimadamının bu esrarengiz adayı araştırmaya gelmesi etrafında oluşan senaryonun bu karakterlerin teker teker yenmesi veya ezilmesi etrafında yaratıldığı kesin, yani bu bakımdan pek bir derinlik beklenmemeli. 1973 yılında geçen hikayede Vietnam savaşını yeni kaybetmiş askerlerin bu devasa yaratıklara karşı olan savaşı kaybetmemeye ant içtikleri bir sosyopolitik paralel kurulmaya çalışılıyor, ama biraz havada kalıyor.

    Bu derinsizlik karakterlere de kayıyor. Filmin kadrosunda Oscar’lı Brie Larson, Tom Hiddleston, ve Samuel L. Jackson gibi prestij isimler var, fakat canlardıkları karakterler bu tarz filmlerin klişe şablonları olmaktan öteye gidemiyorlar. Bir tek İkinci Dünya Savaşı’ndan beri Kafatası Adası’nda hapis kaldığı için kafayı yemiş bir askeri canlandıran John C. Reilly, senaryo bakımından karakterine pek bir derinlik verilmese de kendine özgü egzantrik performansıyla akılda kalmayı başarıyor. Kong: Kafatası Adası, ‘Nerede o eski canavar/Kaiju filmleri?’ diyenleri ve durmayan aksiyonu tatmin edici bir senaryo ve karakterlere tercih edenleri sevindirecektir.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top