Hesabım
    Özgürlük Yürüyüşü
    Ortalama puan
    3,7
    20 Puanlama
    Özgürlük Yürüyüşü hakkında görüşlerin ?

    4 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    2 Eleştiri
    3
    2 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    KaliteTAKİP
    KaliteTAKİP

    Takipçi 873 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    14 Ağustos 2015 tarihinde eklendi
    Dr. Martin Luther King, Jr. (d. 15 Ocak 1929, Atlanta, Georgia; ö. 4 Nisan 1968, Memphis, Tennessee) bir Afrikalı-Amerikalı Baptist papaz ve Amerikan yurttaş hakları hareketi önderi.

    Dünya genelinde şiddet karşıtı ve ırksal eşitlik görüşleriyle tanınmaktadır ve 1964 yılında Nobel Barış Ödülü'nü kazanmıştır. Ayrıca, 1977 yılında, ölümünden 9 yıl sonra, eski ABD başkanı Jimmy Carter tarafından Başkanlık Özgürlük Ödülü'ne layık görülmüş ve onuruna Martin Luther King Günü kutlanmaya başlanmıştır. King'in en bilinen ve etkili konuşması "Bir Hayalim Var"'dır.

    Abd dünyaya barışı götürmek vaadiyle tutuşurken daha kendi ülkesinde sadece derisinin rengi nedeniyle insandan sayılmayan, vatandaş sayılmayan siyahiler asıl Amerikanın gerçek yüzünü göstermektedir. Daha şimdilerde bile siyahi vatandaşlar hala zulüm görmekte, polisler tarafından orantısız güç uygulanmaktadır.

    Film ile ilgili ise biraz ağır ilerliyor. Ama takip etmekte bir sıkıntı yaşamıyorsunuz. Fazla sıkmıyor yani. Filmde daha ağırlıklı olarak tamamen gerçeğe yakın bir film çekilmek istenmiş bu çok belli. Bazı yerlerde özellikle ses kayıtlarını, belgelerini, tarihi ve saati de olmak üzere belirtmişler. Oyuncu seçimleri de çok doğru seçimler olmuş. Özellikle David Oyelowo tam isabet olmuş. Martin Luther King i kendisi olsa ancak o kadar olurmuş. Bundan sonraMartin Luther King denince aklıma direk David Oyelowo gelecek. İnandıkları dava uğruna savaşan insanların güzel bir biçimde anlatılmış hikayesi. İyi seyirler...
    Burak H.
    Burak H.

    Takipçi 121 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    4 Şubat 2015 tarihinde eklendi
    Martin Luther King… Tüm dünya bu ismi onun vermiş olduğu anti-faşist mücadelesi ile duydu. Şiddete karşı ‘şiddetsizlik’ (pasif direniş) ilkesini savunarak sergilediği eylemlerde, vurguladığı, daha doğrusu hissettiği barışçıl, demokrasiden yana, özgürlükçü fikirleri, asırlar boyunca ezilen ırklardan biri olan siyah derililerin onurunu kurtarmasına yardımcı oldu. Tıpkı Gandhi gibi, Mandela gibi halkının özgürlük arayışında düşmana karşı takınan tavırda “şiddetsizlik” ilkesini savunmak, yüzyıllardır şiddete karşı şiddet ilkesini savunan dünyalar savaşının yarattığı aklın ilgisini çekmeyi başardı. Bu şiddet dışı, sessiz eylemlerinde gerek Gandhi, gerek Mandela, gerekse Martin Luther King’in bildiği bir şey vardı ki, o da insanlara “utanma” duygusunu hatırlatmak! İnsanın özü itibariyle ırksal ayrımlara gerek olmadığının altını çizen King, eşitliğin, kardeşliğin, barışın savunucusu olarak yaşamaya çalıştı hep. Siyah ırkın tıpkı beyazlar gibi oy kullanma hakkının olduğunu, toplumsal yaşamda söz sahibi olmaları ve düşüncelerini özgürce ifade edebilmeleri gerektiğini; yani tümüyle bir ‘insan’ gibi yaşamaları doğrultusunda verilecek bu haklı direnişte, siyahilerin özgürlüğü için önemli pay elde etti. Aynı zamanda baptist papaz olan King, tanrıya olan inancını hak ve özgürlükler ile barışçıl çarelerle aramaya çalışmış bir aktivistti. Zaman zaman İncil’den ayetler okuyarak, insanlığın eşit yaratıldığını her fırsatta söyleyecek kadar da dindardı. Bu noktada inandığı değerler, ona bu düşünce savaşında ilham kaynağı olacak ve umudunu hiçbir zaman yitirmeyecekti. Bu en insancıl, haklı mücadelesinde ölümü bile göze alacak kadar da gözü pek biriydi. Hayat hikayesiyle, 60’lı yılların Amerikasına damgasını vuran Martin Luther King haricinde dönemi senaryoya uyarlayan Paul Webb kaleminden, Ava DuVernay yönetmenliğine uzanan bu tarihsel filmin yapımcıları ise geçen sene (2014) Oscar’da en iyi film seçilen 12 Yıllık Esaret’in yapımcıları. Selma (Özgürlük Yürüyüşü), bu sene Oscar yarışında en iyi film kategorisinde yarışacak.
    cmalgac
    cmalgac

    Takipçi 57 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    3 Kasım 2016 tarihinde eklendi
    Konunun diğer filmleriyle karşılaştırınca işleniş tarzı neredeyse aynı, oyunculuklar neredeyse aynı ama bu sefer öne çıkarılan dönemsel karakterler farklı. Film kendini bir şekilde izletiyor, zaten böyle bir drama gözünüzü kapatamazsınız. Sırf konusu için izlenmeliyken, izleyende yarattığı duygular için bunu çok daha güçlü belirtebilirim. Mutlaka izleyin, zaman kaybetmiş olmazsınız.
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.883 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    10 Haziran 2021 tarihinde eklendi
    Senaryosu Paul Webb tarafından yazılan “Selma”, yönetmen koltuğunda Ava DuVernay’ın oturduğu biyografik bir drama…

    Prömiyeri, 11 Kasım 2014’de AFI Fest’de (American Film Institute Festival) yapılan ve 9 Ocak 2015 tarihinde Amerika’da vizyona giren filmin, 7.5/10 (87.876 oy) ve 4.1/5 (50.000 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 8.5/10 (312 yorum) ve 80/100 (52 yorum) olan Rotten Tomatoes ve “Mutlaka İzlenmeli” etiketine de sahip olan Metacritic yorum ortalamaları son derece etkileyici…

    Yine de isterseniz, 20 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve 66,8 milyon dolarlık bir hasılat rakamına ulaşmış olan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle birde biz inceleyerek yorumlayalım, ardından da puanlamaya çalışalım…

    Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce birer Academy ve Golden Globes’un da dâhil olduğu toplam 59 ödülü müzesine götürmüş olan bu filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…

    Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, üç maymunu oynamak yerine, ne pahasına olursa olsun insanların gerçekleri duymasına aracılık eden özgür ve bağımsız medya ile yargı bağımsızlığının demokrasinin olmazsa olmazları (sine qua non) olduğunu bir kez daha gözler önüne seren bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…

    Evet, Dr. Martin Luther King, Jr.’ın (David Oyelowo) liderlik ettiği “Selma” direnişinin hikâyesi gerçekten de çok iyi aktarılmış sinemaya…

    Öyle ki, o günlerde yaşanan hemen her şey, neredeyse hiçbir detayın atlanılmadığı bir belgesel lezzetiyle sunulmuş izleyiciye…

    Tabii böyle olunca da, o tarihlerde yaşanmış olan bu olaylar karşısında dönemin ABD Başkanı Lyndon B. Johnson’dan (Tom Wilkinson) FBI direktörü J. Edgar Hoover’a (Dylan Baker), Alabama Valisi George Wallace’dan (Tim Roth) Malcolm X’e (Nigel Thatch) kadar, adı geçen herkesin görüş ve davranış biçimini de öğrenmiş oluyoruz filmde…

    Ama bize göre, olayların akışı içindeki en önemli sınav, olayları polisin uyguladığı orantısız şiddet dâhil eksiksiz olarak bütün dünyaya duyuran medya ve kendisi de Alabamalı bir beyaz olan Yargıç Frank Minis Johnson (Martin Sheen) tarafından verilmiş…

    Ki, yine bize göre, Başkan Johnson’ı harekete geçmek zorunda bırakan da aslında medya ve Yargıç Johnson’ın bu tutumları olmuş…

    Ve zaten bu nedenle de, özgür ve bağımsız medya ile yargı bağımsızlığının varlığını demokrasinin olmazsa olmazları (sine qua non) olarak tanımlamıştık yukarıda…

    Şimdi tam da bu noktada, “Ne yaptı bu medya ve yargıç da, yorumunuzda birden herkesin önüne geçti?” diye bir soru sorabilirsiniz…

    Elbette bizim yanıtımız da, “İzleyin de görün” den başka bir şey olamaz…

    Şu ana kadar “spoiler” vermeden kısa bir fragman tadında sıralamaya çalıştıklarımızı toparlayarak kısaca bir özetleyecek olursak; “Selma”nın, kadrosunda “Fear the Walking Dead” (2015 - 2021 ) (Colman Domingove) ve “Westworld” (2016 - 2021 ) (Tessa Thompson) gibi dizilerden fırlayarak gelen oyuncuların da bulunduğu, tarih meraklıları için çekilmiş 128 dakikalık görsel bir sunuma dönüşen eli yüzü düzgün bir film olduğunu söyleyebiliriz…

    Fakat ne yazık ki bu film, “Birdman or (The Unexpected Virtue of Ignorance”) (2014), “Boyhood” (2014) ve “The Theory of Everything” (2014) gibi filmlerin ve oyuncularının (Eddie Redmayne) birlikte aday oldukları “En İyi Film” ve “En İyi Erkek Oyuncu” kategorilerindeki ödülleri silip süpürmeleri nedeniyle hem Academy hem de Golden Globes’da “En İyi Film Müziği” ödülleri ile yetinmek zorunda kalmış…

    Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda da olduğu gibi yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…

    İlk önerimize gelince:

    O hakkımızı da bu kez; Amerikan ırkçılık tarihinin Malcolm X ve Dr. Martin Luther King, Jr. gibi önemli figürlerinin başat aktörler oldukları dönemlere ilişkin filmlerini izlemeyi seven dostlara, “Bu filmi de izleme listenize dahil etmeyi unutmayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…

    Sonuç olarak, Amerikalı eleştirmenler gibi herhangi bir günah çıkartmak problemimizde olmadığı için kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu filme yönelik önerimiz de, eğer halen izlemediyseniz olumsuz puan ve yorumlara aldırmadan “bir şans da siz verebilirsiniz” şeklinde olacak…

    Keyifli seyirler…
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top