Hesabım
    Bornova Bornova
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Bornova Bornova

    Bornova Bornova

    Yazar: Murat Özer

    Erkekler dünyasının 'tekdüzeliğini' (ya da karmaşıklığını) ameliyat masasına yatıran ilk uzun metrajlı filmi "Made in Europe"la (aslında ilk uzun metraj demek doğru olmaz bu yapım için) özellikle geçen yılki Adana Altın Koza Film Festivali'nde öne çıkan İnan Temelkuran'ın ikinci filmi "Bornova Bornova", aynı izlek üzerinden yola çıkarak bir kez daha erkekler dünyasının 'çatışma noktaları'na doğrultuyor yönünü.

    Yitip gitmeye yüz tutmuş 'mahalle abiliği' kavramı üzerinden hareketle için için kendini yiyen erkek egemen Türk toplumunun anatomisini çıkaran film, hayatla bağlarını netleştirememiş olmanın getirdiği iki arada bir derede kalmışlıkla mücadele eden 'genç adam'ın yazgısına ayna tutuyor. 'Kötü örnek' olurken, bir yandan da 'iyilik timsali' havası yaratma çabasındaki bir 'abi'nin, çömezi üzerinde yarattığı etkinin yansımalarını izliyoruz hikâyede. Kendini bulma, tanıma konusunda herhangi bir 'adım'ına rastlayamadığımız bu çömezin, bir yandan da 'platonik aşk'ın açmazlarında yaptığı patinajlarla da genişleyen hikâye, 'kumar' tadında yaşanan hayatların üst üste aldığı darbelerin ışığında kendine bir yol çizmeye çalışıyor.

    İnan Temelkuran, belli ki bildiği ve tanıdığı bir çevrenin dinamikleri üzerinden hareket ederek oluşturmuş filmin atmosferini. Mahalle koşullarını, erkeklerin bu koşullar içinde kapmaya çalıştığı köşeleri, genç kızların hayattan beklentilerinin yarattığı düş kırıklıklarını, 'zafer çığlıkları' atan kaybedenlerin umutsuzluklarını ve her geçen an büyüyen 'tehlike'yi bildiğini çok iyi hissettiriyor yönetmen bu filmiyle. Bir tür 'sınav'a soktuğu karakterlerinin ipini hiçbir zaman elinden bırakmıyor, onları istediği (inandığı) yöne doğru koşturmayı başarıyor. Erkekler arasındaki 'jargon'a hakim görüntüsü, hikâyenin gerçeklik duygusunu körükleyen ve izleyici üzerindeki etkisini artıran unsurların başında geliyor. Genç sinemacı, bilmediği denizlerde boğulmaktansa tanıdığı derede arınmayı tercih ediyor, bunu da sinemaseverlerin damarına basarak yapıyor.

    Hikâyedeki 'keskinlik'ten güç alan görsel denge de filmi taçlandıran unsurlar arasında sayılabilir rahatlıkla. Anlattığı şeyin ağırlığı altında ezilmeyen bu görsellik, hikâye anlatırken sinemayı unutmamak gerektiğini de hissettiriyor bizlere. Kelimeleri iyi seçen, diyaloglara özel bir önem veren Temelkuran, bu özelliğini destekleyen görsel elemanlara da açıyor kapısını ve 'küçük numaralar'la sinemasını zenginleştirmeyi biliyor. Sinemayı 'gerçeğin aynası' olarak kabul ettiğini net olarak gösterirken, bunu 'yavan' bir stile tutsak olmaktan özenle kaçırıyor, görselliğin içeriğe hizmet etmesi gerektiğini vurguluyor. Önceki filmi "Made in Europe"ta da birlikte çalıştığı görüntü yönetmeni Enrique Santiago Silguero'nun bunda büyük payı var kuşkusuz. Öte yandan tartışmasız bir kurgu becerisi de kendini gösteriyor filmde. Yönetmenin yaratmaya çalıştığı (ve bizim de hissettiğimiz) atmosferi, dağınıklığa teslim olmayacak biçimde kurgulayan Erkan Tekemen, makinenin ilk andan son ana kadar tıkır tıkır işlemesini, sağa sola yatıp dengesini kaybetmeye açık hikâyenin çizgisinden sapmamasını sağlıyor.

    Ve... Özel bir paragraf da oyunculara açmak gerekiyor bu filmde. Antalya'da Altın Portakal alan Öner Erkan ve Damla Sönmez'e mükemmelen eşlik eden Kadir Çermik, 'abi' rolünde filmin temposunu belirleyen bir karakter çalışması içine giriyor ve seyirciye bir tür 'yabancılaşma' duygusu yaşatırken germeyi de başarıyor. Son zamanlarda sinemamızda gördüğümüz en iyi 'kötü adam' kompozisyonlarından birine imza atan Çermik, tekdüzeliğe mahkûm olma riski taşıyan hikâyeyi dallandırıp budaklandırma görevi de üstleniyor. Hayatla ilgili 'karar'ını verememiş 'genç adam'da bizi bir değişim/dönüşüm performansıyla yüzleştiren Öner Erkan ve genç bir 'femme fatale' olmanın üstesinden gelerek erkeklerin dünyasını altüst eden karakterine derinlik katan Damla Sönmez de filmin duygusunu şahlandırmak gibi zor bir işin altından başarıyla kalkıyorlar.

    Başka bir yönetmenin elinde bambaşka bir filme, belki bir düş kırıklığına dönüşecek "Bornova Bornova", İnan Temelkuran'ın alçak gönüllü tavrının da etkisiyle iniş ve çıkış anları net biçimde belirlenmiş, anlatılanın yoğunluğunu zedeleyecek 'çıkıntılıklar'dan arındırılmış, erkeklerin dünyasını deşifre ederken 'mesafesini' de korumayı başarmış, 'kadınsı' bakışı törpülemekten de özenle kaçınmış sağlam bir 'yeni sinema' örneği sonuç olarak. Yeni bir sinemacı kuşağının gümbür gümbür değilse de usul usul geldiğinin de en 'doğru' örneklerinden biri bu film.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top