Hesabım
    Çifte Soygun
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    1,5
    Kötü
    Çifte Soygun
    Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

    Birbirinden habersiz, biri profesyonel diğeri acemiliğin dibine vurmuş iki ayrı hırsız çetesi aynı bankayı aynı saatte soymaya kalkışırsa ne olur? Üstüne üstlük bankanın o sıradaki müşterilerinden biri fazlasıyla takıntılı, detaycı bir hesap dâhisiyse işler ne kadar sarpa sarabilir? Rob Minkoff'un yönetmenliğinde kotarılan ve geride bıraktığımız senenin komedi-suç karışımı yapımlarından olan Çifte Soygun iyi değerlendirildiğinde ve eğer havanızdaysanız seyirciyi güldürme kapasitesi olan bir orta kıvam hikâyeye sahip.

    Rob Minkoff ismi Hollywood büyük yapımlarıyla anılmasa da yönetmeni, 1994 çektiği ve efsane klasikler arasına giren Aslan Kral ve Stuart Little serisiyle tanıyoruz. Fakat yönetmenin animasyonlarda gösterdiği kalburüstü çizgisini gerçek oyuncuların işin içine girdiği kurgusal komedilerde yakaladığını söylemek zor. Örneğin yine fantastik bir komedi olan Perili Köşk The Haunted Mansion'ün hem seyirciler hem de eleştirmenler gözünde notu bir hayli düşüktü.

    Bu hafta ülkemizde oldukça gecikmeli olarak gösterime giren Çifte Soygun filmine dönecek olursak, iyi işleyebilecek bir hikâyenin maalesef ucuz güldürü hilelerine heba edildiğini söylemek mümkün. Güneş gözlükleriyle banka soymaya kalkışan ve aranan suçlular listesinde ancak son 10'a giren amatör suçlular Reçel (Pruitt Taylor Vince) ve Fıstık Ezmesi (Tim Blake Nelson) bol sakarlıklarıyla profesyonel ekibin planlarını ilk andan itibaren altüst ediyor. Bu alışılageldik güldürünün ortasında ise Patrick Dempsey'in canlandırdığı takıntılı ve üstün hesap yeteneğine sahip Tripp karakteri duruyor. Tripp bir yandan veznedar Kaitlin'e (Ashley Judd) yakınlaşmaya çalışırken diğer yandan da ipuçlarını birleştirip iki soygun girişimi arasında bir bağ kurmaya ve olayın gerçek yüzünü ortaya çıkartmaya çalışıyor.

    Patrick Dempsey 2005'ten bu yana rol aldığı Grey's Anatomy dizisiyle ülkemizde dahi hatırı sayılır bir hayran kitlesi edinmiş olsa da, karizmatik yüzünün popülerliğini aynı ölçüde sinema kariyerine geçirdiğini söylemek zor. Gelin Benim Olacak, Sevgililer Günü gibi hızla tüketilebilecek romantik komedilerde görmeye alıştığımız Dempsey, "takıntılı bir hesap dâhisi" gibi geliştirmeye açık bir karaktere daha fazla şey katabilirdi. Bakalım Dempsey şeytanın bacağını ne zaman, hangi filmle kırıp çapkın-aşık adama geçmeyen gerçek bir karakter oynayacak, merakla bekliyoruz.

    Filmin geride kalan ama aslında ikinci başrolü olan Ashley Judd ise bu filmde neden var olduğunu dahi bilmiyormuş gibi orada. Veznedar Kaitlin'in karakter ve oyunculuk performansına dair herhangi bir ışık yok, ta ki ters köşesini görene kadar. Filmin sürprizini bozmamak için daha fazlasına girmeyeceğim ama yakın zamanda televizyon ekranında Missing* dizisi ile de karşımıza gelen Ashley Judd oyunculuk performansı açısından inandırıcılığına günbegün kaybediyor.

    Sonuç olarak karşınızda sulandırılmış bilmece-bulmaca kurgusu olan, sakarlıklar, aksilikler komedisiyle güldürmeyi hedefleyen ve tecrübeli senaristlerinin aralara serpiştirdiği esprilerle de bunu yakalayan vasat bir film var. Çok kötü değil ama çok da iyi değil. 87 dakika eğlenmekten başka tercihi olmayanlar için...

    *Missing dizisine dair yorumu için Hande Kara'ya teşekkürlerimle.

    twitter:@duygukocabay

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top