Hesabım
    Bohemian Rhapsody
    Ortalama puan
    4,3
    221 Puanlama
    Bohemian Rhapsody hakkında görüşlerin ?

    24 Kullanıcı yorumları

    5
    12 Eleştiri
    4
    8 Eleştiri
    3
    3 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Deniz O.
    Deniz O.

    Takipçi 170 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    8 Şubat 2019 tarihinde eklendi
    80’li yıllarda ergenliğe giren bir genç olarak o da Rock’n Roll müziğin etkisinde kaldı. Bir şarkıcıyı ve grubu dergilerden takip ederdi. Duvarlarını posterler süslerdi. Sadece müzikleri değil, onların özel hayatlarını da bildiğini düşünürdü. Bazılarının müzikleri harika olsa da grup üyelerine karşı çok da olumlu duyguları olmazdı. Hele bir tanesi vardı ki, dillere destan: Eski moda bir bıyığı, garip garip kıyafetleri, ilginç sahne şovuyla eşcinsel bir İngiliz... Şimdi onun öldüğü yaştaydı. Kendisi için yolun yarısı sayılabilecek bir yaşta ölmüştü.

    Gerçek adını sonradan öğrenecekti: Farrokh Bulsara... İngiliz olmasına İngilizdi ancak Zanzibar’da doğmuş, farsi hint’li olduğu için ailesi anavatanlarından sürülmüştü. Evet eşcinselliği de doğruydu ancak bir zamanlar bir kız arkadaşı vardı ve hatta ona evlenme teklifinde bulunmuştu. Bir zamanlar bıyıksız ve uzun saçlıydı...

    Bu kişi bilinen ismi Freddie Mercury, Queen grubunun solisti. Onu tanımadığı gibi grup üyelerini, aralarındaki dengeyi, onların katkılarını hiç bilmiyordu. Tüm bu hit parçaların ardında bir sürü hikaye ve çalışma vardı. Seyirci ile inanılmaz bir bağ kuruluyordu. Belki kendi gibi dışlanmış kişilere hitap edebiliyor. Şarkı sözleri, cesur davranışı, olduğu gibi olması, kendilerini ifade edemeyen milyonları etkiliyordu.

    Yazının tamamı TuvaletKağıdınaNotlar.com da...
    Ankarali0606
    Ankarali0606

    Takipçi 81 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    14 Kasım 2018 tarihinde eklendi
    Queen ve Freedie Mercury'nin hikayesi oyunculuklar çok iyiydi filmin sahneleri özellikle çok iyi çekilmiş son sahnede we ateş the champions'u yaşıyor gibiydim Queen sever biri olarak müzikal ve görsel açıdan beni tatmin etti we will rock you parçasının doğuşu vb. Şeyler felan harikaydı
    Gokhan O
    Gokhan O

    Takipçi 41 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    7 Kasım 2018 tarihinde eklendi
    Film oldukça güzeldi ancak Freddie'nin aşkları süre, kalite ve duygu bakımından yeteri kadar işlenmemiş. Özellikle Jim Hutton'a vurgu yapılıp film sonuna kadar görürülmeliydi.
    Mert H
    Mert H

    Takipçi 1.254 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    30 Ocak 2019 tarihinde eklendi
    Gerçekten çok zevk alarak izlediğim bir film oldu ve tek kelimeyle muhteşemdir. Hikaye geçişleri çok hızlı olsa da oyuncuların karakterlere çok iyi oturduğunu söyleyebiliriz. İzlerken çok heyecanlandım ve fazlasıyla etkilendim.
    martinscorsese
    martinscorsese

    Takipçi 125 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    13 Eylül 2019 tarihinde eklendi
    Başarılı bir biyografi filmi, müzikle ilgilenenler mutlaka izlemeli. Ama benim gibi çokta ilgili olmayanlarda filmden zevk alacaktır.
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.873 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    27 Temmuz 2021 tarihinde eklendi
    Senaryosu, hikâyesini de Peter Morgan ile birlikte yazan Anthony McCarten’a ait olan “Bohemian Rhapsody”, yönetmen koltuğunda Bryan Singer’ın oturduğu biyografik ve otobiyografik ögeler de taşıyan müzikal bir drama…

    55 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve prömiyeri, 23 Ekim 2018’de The SSE (Wembley) Arena da yapıldıktan sonra 2 Kasım 2018 tarihinde vizyona giren filmin gişe hasılatı, 21 Ocak 2019 itibarıyla 802,5 milyon dolar…

    Şu ana kadar 2 Golden Globes ödülü alıp, 5 kategoride Academy, 7 kategoride de BAFTA ödülüne aday olan bu filmin, 8.3/10 (196.068 oy) ve 4.4/5 (17.265 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 6.1/10 (341 yorum) ve 49/100 (50 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamalarının ortaya koyduğu tablo oldukça ilginç…

    Zira ilk değerlendirmemizi, bu sonuçları dikkate alarak yapacak olursak; karşımızdakinin, sıradan sinema izleyicisi ile profesyonel film eleştirmenlerini beğeni konusunda karpuz gibi ortadan ikiye bölen bir film olduğu yargısına varabiliriz…

    O nedenle gelin isterseniz, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bu filmi bir de biz mercek altına alarak incelemeye ve ardından da puanlamaya çalışalım…

    Ancak oyunculara ve özellikle de herkesin ayılıp bayıldığı Rami Malek’e geçmeden filmde anlatılan hikâyeye ilişkin birkaç şey söyleyelim…

    Bunun için de ilk olarak filmin senaristi Anthony McCarten’ın 17 Kasım 2018 tarihli New Zealand Listener’da yayınlanan bir söyleşi de, “Brian (May) ve Roger (Taylor), burada bir belgesel değil de bir film yaptığımızı anladılar ve o yüzden de dramatik bir etki yaratmak için bazı olayların tarihsel sıralamasını değiştirmemize izin verdiler” dediği bilgisini paylaşalım…

    Bu bir…

    Freddy gerçekte, (kadın arkadaşı) Mary Austin (Lucy Boynton) ile gruba katıldığı ilk gece tanışmadığı gibi (erkek arkadaşı) Jim Hutton’da (Aaron McCusker) kesinlikle filmde anlatıldığı şekilde onun evindeki bir partide hizmetçi / garson olarak çalışmamıştı…

    Savoy Hotel’de kuaförlük yapan Jim Hutton ile Freddy Mercury ilk kez bir gece kulübünde karşılaşmışlardı…

    Bu da iki olsun…

    Üçüncü ve son (daha varda uzatmamak için son dedik) olarak da…

    Freddy Mercury’nin bizzat kendisi, HIV virüsü taşıdığını filmde anlatıldığı şekilde 1985’deki “Live Aid” konseri öncesinde değil de 1986 – 1987 yılları arasındaki bir tarihte öğrenmiş, grubun diğer üyeleri de 1989’a kadar bu hastalığın farkına varamamışlardı…

    Şimdi gelelim filmin kendisine ve Rami Malek’in performansına…

    Evet, iyi oynamış…

    Oynarken de, Freddy’nin seslendirdiği şarkılara güzel ayak uydurmuş…

    Ancak, müzikleriyle King Crimson, CCR, ELP, Moody Blues, Deep Purple, Led Zeppelin, The Who, Yes, Pink Floyd, Jethro Tull, Santana, Black Sabbath ve Uriah Heep gibi efsane toplulukları dinlerken tanıştığımız ve neredeyse bütün albümlerini babamızdan aldığımız harçlıklar ile vinyl 33’lük LP plak olarak arşivime kattığımız Queen ve Freddy Mercury kesinlikle bu değildi…

    Peki, neydi?

    Bunu anlayabilmek için, özellikle de Rami Malek’in filmdeki sahne performansına bayılanların, öncelikle içinde filmdeki “Live Aid” konseri mizanseninde de icra edilen “Bohemian Rhapsody”, “Radio Gaga” ve “Hammer To Fall” gibi parçalarında yer aldığı “Queen: Rock Montreal & Live Aid” (2007) ile “Queen Hungarian Rhapsody - Live in Budapest '86” (2012) konserlerinin kayıtlarını dikkatle izlemelerini öneririz…

    Elbette bulabilirseniz Queen’in diğer konser kayıtlarını da izleyin…

    Fakat bilhassa bu iki konserde (aslında tabii ki Londra, Montreal ve Budapeşte olmak üzere üç) ısrarcı olmamızın en önemli nedeni, bu konserlerin görüntülerinin 1080p formatında ve kolaylıkla temin edile biliniyor olmasından dolayı…

    Eğer Queen’in bu ve buna benzer konser kayıtlarını filmden önce izlemiş olsaydınız, Freddy'nin piyanosunun üstündeki Heineken bira şişesini ve piyano başındaki sahne mikrofonu alışverişlerini önceden görmüş ve biliyor olduğunuz için bu filmin öyle çok da ayılıp ayılıp bayılınılacak bir şey olmadığını hemen fark edecektiniz zaten…

    Nasıl mı?

    İzleyin, göreceksiniz…

    Bütün bu yazdıklarımızdan sonra, kimilerinin; “Ne yani şimdi sen, gişeye 800 küsur milyon dolar gömenlerle bu filme bir çuval dolusu ödül verenlerden daha mı iyi biliyorsun bu işleri?” dediklerini duyar gibi oluyoruz…

    Elbette ki, hayır…

    Biz hiçbir zaman her şeyin en iyisini bildiğimizi iddia etmedik…

    Bu filmi de, yine her zamanki gibi kendi dağarcığımızdaki bilgiler ile harmanlayarak yorumlamaya çalıştık…

    Bunu da sırf, bu filmi Freddy Mercury’nin gerçek yaşam öyküsü zannedenler ile filmdeki sahne şovlarını gerçek Queen konserlerinden bihaber bir biçimde baygınlık geçirerek izleyen kitleyi uyarmak (ve uyudukları derin uykudan uyandırmak) amacıyla yaptık…

    Umarız bir gün, tek derdi (bu filmde olduğu gibi hikâyesi ve senaryosu ciddi yanlışlarla dolu olup) Freddy’i sömürerek sırtından çuvallar dolusu para kazanmak değil de, yaşanan olayları gerçekte yaşandığı gibi anlatmak isteyen biri de çıkar da, biz de adam gibi bir Freddy Mercury biyografisi izleriz…

    Sonuç olarak, 134 dakikalık süresine rağmen sıkılmadan izlediğimiz bu film için puanımız 3 önerimiz ise, bol kepçe puan ve yorumların gazı nedeniyle büyük beklentilere girmeden “bir şans verip izleyin” şeklinde olacak…

    Keyifli seyirler,

    Son bir not:
    Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 24 Ocak 2019 günü saat 01.14’de yazılarak paylaşılmıştır...

    Halbuki 72. BAFTA Ödülleri 10 Şubat 2019, 91. Academy Ödüllerini kazananlar ise, 24 Şubat 2019 akşamı belirlenmiştir...

    Lütfen bu bilgileri dikkate alarak okuyunuz yorumumuzu...
    Sarp Baran
    Sarp Baran

    Takipçi 137 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    3 Eylül 2020 tarihinde eklendi
    Oyunculuklar muhteşem hele ki Rami Malek gerçekten çok iyi performans sergilemiş. Osvar heykelciğinide kapmıştı zaten. Filmi genel olarak beğendim hoş film olmuş. İzlemenizi tavsiye ederim. 7.8/10
    Deniz S
    Deniz S

    Takipçi 3 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    18 Ekim 2019 tarihinde eklendi
    BOHEMİAN RHAPSODY İNCELEMESİ;


    Bohemian Rhapsody’yi ilk izlemeye gittiğimde  Queen yada Freddie Mercury hakkında pek bilgiye sahip değildim. En ünlü parçalarını bilir, çok severek dinlerdim tabiki. Sinemalara bir Queen filmi geldiğini duyduğumda inanılmaz bir heyecan ile seyretmeye gittim.
    İlk izleyişimde konuya biraz fransız olduğumdan ve Queen’i çok sevdiğimden dolayı salonu filmi inanılmaz beğenerek terkettim.
    Hatta o kadar beğendim ki ikinci ve üçüncü defa da seyretmeye gittim sinemalara.
    Fakat bu sefer önceden çokça araştırma yapmış, grup ile ilgili sayısız bilgi edinmiştim.Karakterleri tanıdıkça oyuncuların başarısı karşısında harika bir zevk duydum. Fakat filmde yapılan kronolojik hatalar ve senaryo yazılımındaki şaşmalar beni şok etti.Öyle ki bazı kostümler bile yanlıştı.Bu yüzden bu film hakkındaki iyi, kötü tüm düşüncelerimi sizinle paylaşmak istedim.
    Senaryo
    Film kimin biyografisi?
    Filmin kapağı ve kapakta yazan yazıdan da anlayacağınız üzere bu film bir Freddie Mercury biyografisi. (olmaya çalışmış)
    Madem bir Mercury biyografisi yapıyorsun, biz neden sadece Queen’e katıldığı zamandan (24 yaş) Live Aid konserine kadarki kısımı (38 yaş) izliyoruz? Ne önceden yaşıyor olduğu Zanzibar ile alakalı, nede Aids sonucu ölümü ile alakalı hiç bir sahne göremiyoruz filmde.
    Diyelim ki bu aslında bir Queen biyografisi.Onu da diyemiyoruz.Çünkü diğer grup üyeleri ile ilgili hiç bir bilgi almıyoruz. Hatta John Deacon’ın (bas gitarist) gruba nasıl katıldığını bile göremiyoruz ve öğrenemiyoruz filmde. Eğer çok büyük bir Queen fanı değilseniz filmden çıktığınızda Freddie dışında hiç bir isim hatırlamadan çıkacağınıza eminim.
    Doğruları ve yanlışları bir kenara bırakarak senaryoyu inceleyecek olursam, benim için herşey çok hızlı oluyor. Hatta öyle ki, bazı çok önemli detayların üzerinde hiç durulmamışken ya da çok az durulmuşken (John Deacon’ın gruba katılışı yada Jim Hutton) bazı konular üzerinde gereksiz fazla durularak izleyiciyi sıktığı zamanlar oluyor filmde (Marry Austin).

    spoiler: Kronolojik/Kostümsel/Hikayesel Hatalar/Eksikler Freddie’nin Marry ile tanışması; Çok büyük bir detay olmasa bile her şeyden bahsetmek istediğim için bununda altını çizeceğim. Freddie, Marry ile Marry’nin çalıştığı mağazada tanışıyor. Freddie’nin gruba katılışı; Filmde gece gündüz barlarda müzik dinlemeye giden özgür ruhlu Freddie’nin bir grup arayışında olduğunu görüyoruz. Yazmış olduğu şarkıları barda dinliyor olduğu grubun üyelerine takdim etmek istiyor ve gittiği anda solistin grubu terk etmiş olduğunu öğreniyor. İlk önce dişleri ile ilgili bir güzel sataşıldıktan sonra müthiş sesini ortaya koyarak grubun yeni solisti oluyor. Gerçekte ise; Freddie zaten çoktan grup üyeleri ile arkadaş hatta Tim Staffell ile (solist) ev arkadaşı. Gruptan ayrılan solist çıktığı anda otomatikman Freddie girmiş zaten gruba. Freddie’nin grup ismini ve logosunu buluşu; Öğrenciyken tasarım okumuş olan Freddie’nin belki de en önemli detaylardan biri olan logo tasarımını neye dayanarak yaptığı hakkında hiç bir bilgi verilmiyor filmde. Oysa logodaki dev Anka kuşu Brian’ı, iki yandaki aslanlardan hırçın olan Roger’ı, utangaç ve çekingen duran John’u , yengeç de Freddie’yi temsil etmekte. Kostüm hataları; Freddie’yi konu alan bir filmde de kostüm hatası yapılmaz ama yahu! Kertenkele ceketten tutun partide giyidiği kıyafete kadar bir sürü kostüm hatası yapılmış filmde.Beni en çok üzen parti sahnesinde Freddie’nin o muhteşem siyah ceketinin altına giydiği o ikonik siyah beyaz kareli taytını, sahnede giydiği bordo deri pantolon ile değiştirmiş olmaları. Neden! O partiden Freddie’nin sayısız fotoğrafı hatta video klipleri var, ne giydiği gayet açık ve net. Zaman şaşmaları ve diğer hatalar; Filmde Queen ilk albümünü kaydederken ‘’seven Seas Of Rhye’ın’’ kayıtlarını duyuyoruz.Gerçekte ise ‘’Seven Seas Of Rhye’’ ilk albümde sadece enstrümantal olarak kaydedilmiştir ve ikinci albümde sözlerle birleşip Queen'in ilk hit parçası olmuştur. Filmde Roger Taylor'ın yazdığı “I’m In Love With My Car” sadece espiri konusu olsa da gerçek hayatta bu şarkı grupta birçok dengeyi bozmuştur. Çünkü 45’lik plaklarda Bohemian Rhapsody'nin b-side’ıdır ve hiç kimse o şarkı için 45'liği almasa da gelirleri Bohemian Rhapsody ile ortak bölünmüştür. Yani Freddie ve Roger paraları paylaşmak durumunda kalmışlardır. Filmde Live Aid öncesi Freddie Mercury'yi gruba tekrar geri dönme şartı olarak John Deacon bundan sonra yazılacak tüm şarkıların yazarının şahsi değil Queen olarak yazılmasını şart koşuyor. Gerçekte ise böyle bir olay söz konusu değil. Live Aid'den sonra çıkan 1986 tarihli ‘’A Kind Of Magic’’ albümünde hep beraber bestelenen ‘’One Vision’’ şarkısı hariç tüm şarkılar yine şahsi olarak kartonete yazıldı. Hatta Deacon/Mercury ortak yapımı ‘’Friends Will Be Friends’’ bu albümde. Ama grubun son iki albümü 1989 tarihli ‘’The Miracle’’ ve 1991 tarihli ‘’Innuendo’’da tüm şarkıların yazarına Queen yazılmıştır. Bunun sebebi Freddie’nin o yıllarda hastalığı sebebi ile gruba katkıda bulunamamış olması. Çoğu şarkı grup üyeleri tarafından yazılmış, Freddie seslendirmiştir. Freddie’nin hastalığı , Freddie’nin katkısız kaldığı düşünülmemesi adına bu yol ile saklanmıştır. ‘’We Will Rock You’’, Queen’in en hit ve en ikonik şarkılarından birisidir. 1977’de çıkan “News Of The World” albümünün en iyi şarkılarından biri olan ‘’We Will Rock’’ You’yu filmde sahnelerken Rami’ye bir güzel 80’ler bıyığını yapıştırmışlar, altına da bordo deri pantolonu giydirmişler! Oysa We Will Rock You, Freddie’nin o muhteşem beyaz tulumu ve tamamen bıyıksız o güzel yüzü ile 1977 de sahnelenmişti. Filmde 1974 de çıktıkları konserde Rami(Freddie) “Fat Bottom Girls’ü seslendiriyordu. Fakat “jazz” albümünün piyasaya çıkış tarihi 1978. Freddie’nin gözleri? Bizim kara kaşlı, kara gözlü seksi Freddie’miz ne ara mavi gözlü olmuş anlamadık, filmde Rami’ye bir lens takmak yapımcılara zor gelmiş. Grup dağılıyor? Filmde beni en çok sinir eden sahnelerden biri olan, Freddie’yi tam olarak bencil biri gibi gösteren grubun dağılma sahnesinden bahsetmek istiyorum. Queen grubu asla dağılmadı. Kısa bir süre ara verdikleri doğru. Hot Space albümünden sonra kariyerleri biraz sarsılan grup önce Roger Taylor ile başlamak üzere teker teker solo albümler çıkarma kararı almışlar(Deacon hariç). Freddie ’nin ilk solo albümü 1985 de yayınlanmıştır. Freddie Mercury grubun sesi olmasına rağmen Brian May ve Roger Taylor'dan sonra solo albüm işlerine girmiştir. ve uzun yıllar boyunca röportajlarında pop, disco müziğe ilgisinin olduğunu ve Queen dışında bunu bir noktada yapmak istediğini hep söyler. Fakat grupla kopuş, birleşme gibi bazı yoğun duyguları seyirciye keskin biçimde aktarabilmek adına bu hadise de biraz abartılı biçimde işlenmiş. Jim Hutten; Jim Hutten üzerinde gerçekten çok az durmuş film. Ki böyle başarılı bir oyuncu seçilmişken(Aaron McCusker).Jim aslında bir garson değil kuafördü. Freddie ile bir barda tanıştılar ve Freddie’nin ona söylediği ilk cümle “How big is your dick?” idi. Jim, Freddie’yi reddetti. Bir kaç ay sonra tekrar bir restorantta karşılaştılar ve çıkmaya başladılar. Freddie gay olduğunu ailesine hiç söylemedi. Freddie’nin teşhisi; Grubun tekrar birleşmesi demişken, Rami(Freddie)’nin anlamsız acıtasyon hareketleri aklıma geldi. Filmde Live Aid den bir süre önce Freddie’nin AIDS kontrolüne gidişini ve teşhis konulduğunu görüyoruz. Freddie’nin Live Aid’e çıkma kararı almasının AIDS oluşu ile ya da başka bir şey ile alakası yoktu. Freddie’ye AIDS teşhisi Live Aid den 3 yıl sonra 1987 de konuldu. Sanıyorum filmi Live Aid de bitirdikleri için AIDS olayını sıkıştırma kararı almışlar? LIVE AID; Son olarak, kasıtlı olarak yapılmış olsa da, maalesef Live Aid de aslında 6 şarkı seslendiren Queen’den sadece 4 şarkı dinleyebiliyoruz. We Will Rock You zaten filmde yer aldığı için Live Aid’den kesildiğini düşünüyorum. Fakat ‘Crazy Little Thing Called Love’ın bahsi nasıl geçmez filmde, anlamış değilim. (Tüm Live Aid tüm şarkıları ile çekilmiş aslında fakat filmde kesilmiş.)

    CAST;
    Tüm bu karmaşayı bir tarafa bırakıp castı incelemek istiyorum. Çünkü bu eleştiri çoğunlukla pozitif yönde benim için.
    Rami Malek;
    Nereden başlasam!?
    Ben Rami Malek’in Müzede Bir Gece’sini izlediğimden beri büyük hayranıyım. Egzotik görünümüyle ve muhteşem oyunculuğu ile insanın aklından çıkmayan bir aktör bence. Mr.Robot isimli tv dizisinde o kadar etkileyici ve başarılı bir oyunculuk sergilemişti ki. Kendimi diziden alamıyordum.
    Bohemian’da Rami’nin oynayacağını ilk duyduğumda hem heyecanlandım hem de şaşırdım. Çünkü dış görünüşündeki farklılıklar nedeni ile bi sürü eleştiriye mahsur kalacağından emindim. Ki bazı, Freddie’yi sadece bıyığından ibaret sanıp o görünüşü ile tanıyan ve kişiliği hakkında hiç bir bilgisi olmayan bir çok izleyici için Rami kötü bir seçim olmuştu.
    Ben buna katılmıyorum. Freddie’nin sahnedeki müthiş özgüvenli, maskülen ve etkileyici görüntüsünün yanı sıra gerçek yaşantısındaki utangaç ve feminen kişiliğini kusursuz yansıtmış. Rami’nin izlediğim sayısız röportajından sonra rahatça söyleyebilirim ki; Freddie’yi yalamış yutmuş bu adam! Her konserini, her röportajını her videosunu izlemiş, kitaplarını okumuş...
    Rami’nin Beni en çok etkileyen sözü şu olmuştu;
    -Freddie’yi en iyi tanımanın yolu videolarını izlemek değil, şarkılarını dinlemek. Yazmış olduğu her şarkı sözünü dinlediğinizde Freddie’nin benliğinin derinlerine iniyorsunuz.
    Rami’nin Freddie’ye benzerliğinden etkilenmeyi beklemeyin. Hatta make up dalında Oscar’a aday bile olmadı zaten. Çünkü tipler üzerinden çok uğraşılmamış(gerçi bazı oyuncular hiç makyaj gerektirmeyecek kadar çok benziyor zaten asıl karakterlere)
    Beni şok eden ilk kısım Rami’nin Queen grubu ile ilk sahne aldığı (Keep Your Self Alive) sahne oldu. Hareketlerinden tutun mimikleri ve sesi, çok etkileyiciydi.
    Kesinlikle eklemek isterim ki; filmde hiç bir canlı performans sahnesinde Freddie Mercury’nin sesi kullanılmıyor.
    Rami Malek ve Marc Martell (ses taklitçisi) in sesi mix yapılarak bir Freddie sound u oluşturulmuş.
    Ki bu Rami’nin Oscar’a aday olması için büyük bir sebep olmuştur diye düşünüyorum.
    Uzun lafın kısası, bu rol Rami’ye verildi ve Rami yapabileceği en iyi performansı sergiledi. Her mimiğinde Freddie’yi öyle güzel hissettirdi ki, her bakışımda duygulandım. Bunca hata ve eksiğe rağmen bu filmi ayakta tutan en en büyük etkendi Rami Malek.
    Joseph Mozzello
    Joseph Mozzello’nun küçümsendiğini ve yeterli ilgiyi göremediğini düşünüyorum. John Deacon 20 yıldır dondurulmuştu film için çıkarttılar ve kamera karşısına koydular deseler inanırdım. John ile tıpatıp aynı olan dış görünüşünün yanısıra, karakterinin kusursuz benzerliği, gerçekten Johnu aramızda hissettirdi.Her mimiği her bakışı el hareketleri vs... gerçekten muhteşem bir iş çıkartmış.
    Gwilym Lee
    Dış görünüş benzerliği olarak sanırım cast’ın bir numarası Gwilym olmuş. Saçı başı, hareketleri, o sorumluluk sahibi,
    mükemmelliyetçi ruh hali...dibine kadar Dr.Brian May.
    Ben Hardy
    Maalesef cast içinde beni tek hüsrana uğratan Ben oldu.Kötü oynamış demek gelmiyor içimden çünkü sonuçta rol ona verilmiş ve o da elinden geleni yapmış. Fakat bence en başta Ben’i bu rol için almak çok yanlış bir seçim olmuş.
    Roger taylor yakışıklı (güzel) bir adam değil. Sadece çizdiği imaj dolayısı ile çok karizmatik, seksi ve “bad boy” görüntüsünün altında aslında oldukça özgüvensiz ve şirin bir adam.
    Filmde Freddie dışında hiç bir karakteri derinlemesine tanımamıza fırsat verilmediğinden her grup üyesinin dış görünüşüne göre cast oluşturulmuş. Roger’a da gitmişler gerçek yaşamında model olan bebek yüzlü Ben Hardy’yi koymuşlar..hiç oldu mu allah aşkına, cılız denebilecek kadar zayıf ve minyon Roger’ımızı bir mayo modelinin canlandırması?
    Ben , diğer cast üyelerinin aksine Hardy’nin bakışlarında Roger’ı bulamadım maalesef.
    Hasan Akif Aycibin
    Hasan Akif Aycibin

    Takipçi 99 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    26 Ocak 2020 tarihinde eklendi
    Bir biyografi filmiydi. Hiç ilgi duymadığım bir grubun, hiç ilgi duymadığım bir adamın, -Freddie Mercury'nin- anlatıldığı filmdi. Filmden sonra bu kararım değişti. Aynısı "Amadeus" filminden sonra Mozart ve klasik müzik için de olmuştu. İzlediğim filmler, hayatta bazı şeylere ilgi duymama yaradığı için film izlemeyi çok seviyorum. Gelelim filme; Filmi çok başarılı buldum. Rami Melek Freddie'yi canlandırdı desek az demiş oluruz, gerçekten Freddie olmuş adam. İnanılmaz bir performans sergilemiş. Bu seneki Oscar'ın en büyük favorilerinden biri olduğunu düşünüyorum. Freddie, eski hayatını düşünmek istemeyen, kafasında eski hayatını silen, sahnelerde deli dolu olan ve biseksüel bir karakter. Bu karakteri Rami Melek iyice çözümleyip, izleyicilere kusursuza yakın bir şekile sunmuş. Bu kararı vermede gerçek Queen grubunun konserini izlediğimde karar verdiğim, tıpkı aynısı gibiydi. Filmin ilerlemesi gerçekten iyiydi. Kurguyu iyi buldum. 1970'de hiçbir işi olmayan Freddie'yle başlayan hikaye, Queen grubunun Afrika'daki aç insanlar için 1985'deki verdiği müthiş konserle son buluyor. Bu 15 yılda Queen grubunu nasıl kurduklarını, çok farklı ülkelerde turnelere gittiklerini, Freddie'yle gruptaki diğer kişilerin aralarının bozulduklarını ama sonunda yine bir olup konser verdiklerini anlatıyor. Görüntü yönetmenliği de iyiydi. Kameraların iyi kullanıldığını düşünüyorum. Sanat yönetmenliği de iyiydi, o zamanki dönem iyi yansıtılmış. Yakın bir dönem olsa da dünya son yüzyıllarda çabuk değişiyor. Filmde dramatik sahneleri de çok beğendim. Freddie'nin babasıyla sonlarda olan konuşmasında "İyi düşünceler, iyi sözler, iyi eylemler" demesi çok güzel bir sahneydi. Aynı şekilde Freddie'nin AIDS hastalığını yakalanması ve sonunda ölmesi de hüzünlendirici sahnelerdendi. Film gerçekten de beni etkiledi. Hikayenin güzel olması ve sıkmadan ilerlemesi de sürükleyici yapısını korumuş filmin.
    Biyografik ve müzikal, hikayeyi ve özellikle de Mercury'i iyi anlatan bir film olmuş.
    Filme verdiğim puan= 9
    Mustafa K.
    Mustafa K.

    Takipçi 6 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    7 Kasım 2018 tarihinde eklendi
    5 Kasım 2018 tarihinde Beyoğlu Grand Pera Cinomo, salon 1'de 22:00 seansında izlediğim, kah güldüren kah hüzünlendiren, iki saatliğine beni ergenlik günlerime geri döndüren olağanüstü film. Ne yazıkki ilk kez gittiğim Cinemo Grand Pera'nın ses düzeni ve salonu bu film için oldukça yetersizdi. Tekrar daha iyi bir salonda seyretmeyi düşünüyorum açıkçası. Ne kadar tarafsız olabilirim bilmiyorum ama Queen / Freddie hayranı yada sıkı bir dinleyicisi iseniz 10/10, değilseniz 8/10 puanı hak ediyor sanırım Bohemian Rhapsody filmi. Tarihin gelmiş geçmiş en büyük müzikal etkinliği olan live aid konserine gerçekten katılmış gibi hissettiriyor olması bir yana, Freddie mercury ile aynı zaman diliminde yaşamış olmaktan dolayı ne kadar şanslı olduğumu anlamama sebep olması bile yeter filmin. Tmam filmde şöye olsa daha iyi olmaszmı dedirtecek bazı şeyler yok değil, ama herkesin farklı versiyonu içinde biz Brian Singer'ın kendi versiyonunun en iyi çekilmiş halini izliyoruz. Brian Singer'in en büyük başarısı orada, o zamanda yaşıyormuşuz duygusunu seyirciye geçirmesi.

    Dikkat bundan sonraki bölümler spoiler içerir. Filmi seyrettikten sonra okuyunuz

    Filmde sanırım öykü örgüsünü akıcı kılmak için gerçek yaşamdan farklı anlatılmış bir kaç küçük olayı açıklamakta yarar gördüm.

    1)Freddie Mercury'nin Queen'den önceki Smile isimli grupta yerini aldığı vokalist aslında onun kolej arkadaşı ve Freddie'yi grup üyeleri ile tanıştıran da o.

    2) 1980'de Madison Square Garden konserinde söyledikleri "We will Rock You" filmde sanki konserden hemen önce bestelenmiş gibi. Gerçekte ise şarkı o tarihten 3 sene önce 1970 yılında yayınlanan "News of the World" albümünde yer almaktadır.

    3) Filmde grup Freddie Mercury'nin solo albümü çıkarmasından dolayı dağılma tehlikesi geçirmiş gibi anlatılıyor. oysa gerçekte bütün grup üyelerinin hepsi en azından bir kere bağımsız işler yapmayı denemişler. üstelik grubun solo albüm çıkaran ilk üyesi Freddie değil, iki kere albüm çıkaran Roger Taylor'dır.

    4) Filmde "Live Aid" konserinden önce grup üyeleri uzun süre bir arada çalışmamışlar gibi anlatılmasına karşın gerçekte ise son turnelerini sadece bir kaç ay önce tamamlamışlar.

    5) Filmde Freddie Mercury AIDS olduğunu 13 temmuz 1985'te gerçekleşen Live Aid konserinden kısa süre önce öğrenmiş gibi anlatılıyor. Oysa gerçek yaşamda bu kötü haberi konserden iki sene kadar sonra, 1987 yılında alıyor.
    tosun_pasa
    tosun_pasa

    31 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    17 Kasım 2018 tarihinde eklendi
    Fredie Mercuryi neredeyse hiç dinelmedim. Ama film kesinlikle çok iyi. Bryan Singer uzun zaman sonra çok iyi iş çıkartmış. Eşcinsel karşıtları hariç herkes filmi beğenecektir. Hatta onlar bile beğenebilir.
    Fhrttngules
    Fhrttngules

    9 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    9 Nisan 2020 tarihinde eklendi
    Şu yorumu bırakmak için yazıyorum. Filmi izledik ve açıkçası beğendik. Siteye girip beyazperde eleştirmeninin yorumunu da okumak istedim.Karşılaştığım yorum Ege Kozak 'a aitti ve üyelerin "çok iyi" eleştirisine karşılık beyazperde eleştirmenimiz "geçer " not vermeyi lütfetmiş.Yahu arkadaş tamam çok film izlemiş olabilirsin.Filmin kurgusunu,oyunculuklarını,çekim tekniğini biz sıradan izleyiciden önce fark edebilirsin de,eyvallah.Ama her izlediğim ve üyelerin de beğendiği böyle filmlere "eh işte" demek ne kadar doğru.Yani biraz dolaştığın o gökyüzünden aşağıya in de bizlerin açısından da bak.Yani sana kalsa hiç klasikler dışında hiç film izleyemiycez arkadaş.Hayır madem o kadar iyisin "Git bir mükemmel film yönet de senin istediğin gibi bir film nasıl olurmuş bize göster. "demezler mi adama?
    Umut Ercalli
    Umut Ercalli

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    2 Kasım 2018 tarihinde eklendi
    Bir queen hayrani olarak bastan sona soluksuz izledigim kimi zaman gulduren kimi zaman duygulandiran bir basyapit...mutlaka izlenmesi gereken tv basinda cekirdek citleyerek harcanmamasi gereken ender filmlerden birtanesi...koca bir mucevher 2 saate ancak sığar...saygilarimla
    Mehmet10balkan
    Mehmet10balkan

    2 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    1 Aralık 2018 tarihinde eklendi
    böyle bir film bizim ülkemizde bu mahalle bakkalı kafalı dağıtımcılar ve sinema salon sahipleri yüzünden ancak bu kadar izlenmiş. Film müthiş çekimler süper söylenecek çok bir söz yok olur da bir yerde salon bulursanız girin izleyin.
    Tanyeli
    Tanyeli

    2 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    7 Aralık 2018 tarihinde eklendi
    Çok iyi bir film. Kesinlikle sinema salonunda izlenmesini tavsiye ederim, konser kısmının içindeymişçesine hissetmek çok güzeldi.
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top