Hesabım
    Yaşam Savaşı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Yaşam Savaşı

    Dramatik çıkış noktasının kabuğunu kırmış umut dolu bir film...

    Yazar: Funda Sularöz

    Kimi bilmez bile yaşam savaşı verdiğini. Yer, içer, güler, ağlar, uyur. Kimileriyse onları hayatta tutmak için kendi hayatını durdurur. Parisli bohem çift Romeo ve Juliette'in kaygısız ve aşk dolu hayatları oğullarının hastalığıyla değişir.

    Romeo ve Juliette'in ilişkileri ilk görüşte aşkla başlamıştır. Shakespeare'in ünlü tragedyasının baş karakterlerinin adlarını taşıdıklarını ilk öğrendiklerinde, bu durum için söyleyebilecekleri tek şey, "o zaman berbat bir kaderi paylaşıyoruz," olur. Nitekim çocuklarının doğumundan itibaren olaylar başlar ve Adam'da yolunda gitmeyen bir şeyler olduğu anlaşılır. 18 aylık oğullarında beyin tümörü çıkmıştır ve genç çift kendilerini onu kurtarmaya adar.

    Dışarıdan baktığımızda hikaye bir hayli trajik duruyor ve temelde film bu noktada bilindik hastalık hikayelerinden ayrılıyor. Film ne tam olarak bir dram ne de komedi olsa da, genç çiftin çocukları için verdikleri bu savaş her evresiyle umut ve kararlılık dolu. Kimi zaman konuşan, kimi zaman susan, bazen eğlenen, bazen ağlayan bir film olarak Yaşam Savaşı (La guerre est déclarée) 'nın karakterleri, biri çözüldüğünde diğerine omuz olarak bizlere canlı, dinamik bir hikaye sunuyor. Romeo'nun ,"Neden bu bizim başımıza geldi?" sorusuna karşılık, "Çünkü biz bunun üstesinden gelebiliriz," repliği filmin özeti olsa gerek.

    Film daha masalsı ve romantik başlamasına rağmen, hastalığın ortaya çıkmasıyla gerçekliğin boyutları devreye giriyor ki bu da 2003'te Amerika'nın Irak'ı istila ettiği zamana denk geliyor. Filmin yönetmeni, senaristi ve başrol oyuncusu Valérie Donzelli ve filmdeki partneri Jérémie Elkaïm'in sahip oldukları çocukları Gabriel Elkaïm'in de başına bu olayların gelmesi filme otobiyografik tadlar katıyor ve gerçeklik hissi Yaşam Savaşı'nı daha etkileyici kılıyor.

    Fransa'nın 2012 Oscar adayı seçilen ve Cannes Eleştirmenler Haftası'nın açılış filmi olan Yaşam Savaşı, 2011 Paris Cinéma İzleyici Ödülü, Blogcular Ödülü, 2011 Cabourg Büyük Ödül gibi ödüllerin yanı sıra 2011 Film Ekimi'nde Türk izleyicisiyle buluştuğunda da eleştirmenler tarafından olumlu yorumlar almıştı. Fransız Yeni Dalgası'ndan esintiler taşıyan filmde özellikle müzik kullanımı bir hayli etkileyici. Karakterlerin ruh hallerine göre değişen müziklerin yanı sıra Romeo ve Juliette'in farklı mekanlarda birbirlerine söyledikleri şarkı sahnesi, çekim tekniklerinin etkileyiciliğiyle de akıllarda kalıyor. Yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi Queen of Hearts'da da bir anda benzer bir şekilde hislerin müzikle ifade edilmesine bakılırsa, yönetmen müziği ifadenin gücü olarak görüyor. Bununla birlikte, 3 anlatıcının olduğu filmde anlatıcılar kimi zaman hikayenin hızlanmasına yardımcı olurken, kimi zaman da bir anda ortaya çıkmalarıyla rahatsız edici olabiliyorlar.

    Sonuç olarak, dramatik çıkış noktasının kabuğunu kırmış umut dolu ve daha başından sonunu bildiğiniz bu filmi –fragman bunu bize söylüyor- izlerken bir taraftan eğlenip bir taraftan da gözyaşları içinde kalma ihtimaliniz yüksek.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top