Hesabım
    Suç Şehri
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Suç Şehri

    Manzarası pek güzel ama meselesi eksik…

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Bir kadın cesedinin bulunmasıyla başlayan ve meselesini kadının gizemli ölümü etrafında kuran hikayelere en çok dizilerden alışığız. David Lynch’in muazzam dizisi Twin Peaks, Laura Palmer isimli genç bir kızın cesedinin bulunmasıyla (uçmaya) başlar. Zamanı ileriye, bugünlere alırsak; Amerikan ve İngiliz/Fransız versiyonları çekilen Bron/Broe (The Bridge) dizisinde de benzer bir başlangıç karşımıza çıkıyor. Fakat bu dizinin henüz başlarında cesedin sadece bir kadına ait olmadığının ortaya çıktığını ekleyelim. Bir kadının gizemli ölümü ve ansızın cesedinin bulunması bir toplumdaki cinsiyete dayalı ayrımcılığı ve politik açmazları deşifre eden güçlü bir metafora dönüşebiliyor.

    Çizgi roman uyarlaması Largo Winch serisi ve Anthony Zimmer ile Fransız Sineması'nda Hollywood’a yakın stilize bir aksiyon tarzı oturtmaya çalışan Jérôme Salle de çoksatan bir romandan uyarladığı Suç Şehri'ni dövülerek öldürülmüş bir kadın cesedinin bulunmasıyla açıyor. Yer Güney Afrika, farklı ırkların bir arada yaşadığı, beyazlar ve siyahlar arasındaki çatışmanın sadece görünürde ortadan kalktığı, siyahların hayatta kalabilmek için çetelerde illegal işlerle meşgul olduğu gergin topraklar.

    Küçük yaşta babasını kaybeden, ölümün beyaz nefesini daima ensesinde hissetmiş, yaşadığı travmatik olaylar nedeniyle annesiyle mütevazi bir hayatı tercih etmiş ‘yaralı’ Ali (Forest Whitaker) ve karısı tarafından terk edilmiş, oğlunun saygısını yitirmiş, çareyi içkide bulmuş kafasına göre yaşayan ve kafası kıyak bir polis olan Brian (Orlando Bloom) varlıklı bir spor adamının kızının ölümünü araştırmaya başlarlar. Araştırmaları onları alemin en tehlikeli çetelerine götürür, burada bir polis arkadaşlarını kaybederler hatta. Daha sonra olayın arkasından, çılgın bir komplo teorisini andıran ve ilaç şirketlerinin işin içinde olduğu ırkçı bir senaryo çıkar.

    Yönetmen Suç Şehri'nde önemli rolleri iki büyük oyuncuya dağıtmış. Biri tahmin edeceğiniz gibi, beyazperdenin en etkileyici aktörlerinden biri olan Forest Whitaker. Diğeri ise tabii ki Orland Bloom değil; Güney Afrika'nın etkileyici manzaraları… Yönetmen Güney Afrika'nın ilgi çekici mimari yapısını, sonsuz gibi gözüken sarışın kumsallarını etkileyici bir şekilde kullanmayı başarıyor. Doğrusu filmin en dikkat çekici yanı olarak mekan seçimleri ve bunları iyi değerlendiren görüntü çalışması öne çıkıyor. Fakat Forest Whitaker sık sık aklı geçmişe düşen travmatik karakterini derinleştirmek için elinden geleni yapsa da, yüzeysel senaryonun kurbanı oluyor. Yine de serseri polis klişesine hiçbir orijinallik katamayan Orlando Bloom'dan çok daha iyi olduğunu itiraf etmek gerek.

    Suç Şehri elindeki tüm imkanlara rağmen suçun derinine, köklerine uzanmaktan kaçınıyor. Halbuki üst sınıftan beyaz bir kadının ölümüyle, sadece siyahlar ve beyazlar arasındaki adaletsizliğe değil, sınıfsal meselelere de değmeyi başarabilirdi. Bu konularda sadece kitabın sunduğu olay örgüsü kadar sözünü söylüyor. Bu sözleri derinleştirmekten uzak duruyor. Filmi izlerken aklıma yakın zamanda Bir + Bir dergisinde polisiye edebiyata dair okuduğum bir söz geldi: ‘’Bir toplumda cinayet romanlarının sayısı artmaya başlamışsa, orada mutlaka evde oturup öldürülmeyi bekleyen bir burjuva vardır.''

    Kracauer'e ait olan bu tespit, cinayet ve polisiye türlerindeki sanat eserleri ile sınıfsal meseleler arasındaki ilişkiyi çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Bu eserleri daha çok burjuva sınıfından bireylerin verdiğini de hatırlatırsak, burjuvazinin suç hikayeleriyle günah çıkardığını, bir tür itirafa soyunduğunu, alt sınıftan gelebilecek tehditlere hazırlık yaptığını söyleyebiliriz. Yani siz Güney Afrika'da varlıklı bir beyaz kadının ölümünü sinema filmi yapıyorsanız ve bu ölümün altından siyahlara dönük fantastik bir komplo çıkıyorsa, Hollywood tarzı stilize bir filmden fazlasını vermeniz gerekir. Bu haliyle maalesef tehlikeli bölgelerin cennet kumsallarına yapılan aşırı güvenli turistik geziler gibi kalıyor.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top