Hesabım
    Ferdinand
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Ferdinand

    Savaşma, sev!

    Yazar: Burçin Aygün

    Animasyon filmler diyarının artık birbiri ile yarışan, sadece görsellik ve mesajları ile değil, içerdiği zeka dolu espirilerle de parladığı günümüzde öne çıkmaz zor iş. Oyuncak Hikayesi gibi efsaneler ile bambaşka bir seviyeye ulaşan tür, Sevimli Canavarlar ve Buz Çağı benzeri yapımlarla da büyük küçük herkesin gözbebeği haline geldi. Kayıp Balık Nemo’nun da yüreklerde özel bir yere sahip olduğu animasyonlar günümüzde ise bir ileri, bir geri diyerek yola devam ediyor. Arada bir vizyona giren oldukça başarılı yapımları saymazsak, Hollywood’un alışıldık ‘seri üretim’ mantığı bu janra için de belaya dönüştü.

    Nitekim az önce de dediğim gibi, sinema salonlarına uğrayan ve şaşırtan filmler de mevcut. Bunlardan taze bir örnek ise şu an vizyonda olan Ferdinand. 1936 tarihinde basılan aynı adlı bir çocuk kitabından uyarlanan film, hem mesaj vermeye gayret eden hem de bunu didaktik bir havaya bürünmeden, eğlenceli bir dille yapan bir hikayeye sahip. Ancak önemli bir fark var. Orijinal kaynak, şiddet, kavga ve ayrımcılık konusunda çok daha sert ve akılcı bir söyleme sahipken, beyazperdede izlediğimiz versiyonu biraz daha ‘yumuşak’. Pek tabii bir çocuk kitabından, Saramago romanlarındaki eleştirel dili beklemek olmaz ancak o yıllarda bile boğa güreşleri üzerinden çocukları bilinçlendiren bir eserin filminden bahsediyoruz. Aradan geçen onlarca yıl ve daha bilinçli bir insanlık sözkonusu iken, daha pembe bir tablo biraz yavan kaçıyor.

    Hikaye bizi Ferdinand adında küçük bir boğanın hayatına buyur ediyor. Babası ve diğer boğa arkadaşları ile birlikte güreşlere hazırlanmak için beslenen ufaklık, diğerlerinin aksine şiddete tamamen karşı. Çiçekler, doğa ve diğer dost hayvanlar ile mutlu bir hayat geçirmek isteyen Ferdinand, babası bir gün güreşten geri dönemeyince çareyi kaçmakta buluyor. Şans eseri küçük bir kızla tanışıyor, o ve çiçekçi olan babasının yanında yepyeni bir yaşama adım atıyor. Hızla büyüyen boğa, sahip olduğu güç ve ürkütücü heybetine rağmen iyiliğinden hiçbir şey kaybetmiyor. Çok sevdiği insan arkadaşı Nina ile mutlu mesut geçinip giderken, günlerden bir gün çiçek festivalindeki bir kaza yüzünden kendini başka bir çiftlikte buluyor. Öfkeli ve vahşi zannedilen boğa, güreşlere katılması için Nina’dan uzakta, kurtuluşunu arıyor.

    Filmin hikayesi ve ilerleyişi büyük sürprizlerden uzakta, işin suyunu çıkartmadan ufaklıklara gerekli mesajları ileten, daha fazlasını yapma şansı varken güvenli sularda kalmayı tercih etmiş. İnsanların ne derece kötü ve güvenilmez olabileceği, öte yandan şiddet olmadan da yaşanabileceğini gösteren Ferdinand’ın serüveni, Nina’nın enteresan köpeği, çiftlikteki Keçi Lupe, üç absürd kirpi, ukala atlar ve önünü zor gören bir başka dost ile sürükleyici bir şekilde ilerliyor. Lupe, dostumuza bir bakıma hocalık yapıyor, Ferdinand ise buradan nasıl ‘hep birlikte’ kaçabileceklerine dair planlar yapıyor. İşin özünde ise ‘olduğun gibi kalmak ve şiddet karşıtlığı’ yatıyor.

    İlk üç Buz Çağı ile Rio ve Rio 2 animasyonlarına imzasını atan deneyimli isim Carlos Saldanha’nın yönetmenliğini yaptığı çalışma, sadece küçükleri değil, eğlenmek isteyen büyükleri de memnun edebilir cinsten. Hatta bazı küçük göndermeler daha çok onlara yönelik. Ayrıca daha önce beraber çalıştığı Thomas Cardone sayesinde, görsel açıdan da oldukça tatmin edici bir animasyon sunmuş Saldanha.

    Gözünü biraz korkak alıştırmış ve Buz Çağı gibi adını tarihe yazdırabilecek karakterlere (Sid desek?) sahip olmasa da, Ferdinand eğlenmek isteyen her yaştan sinema izleyicisine hitap eden, keyifli bir izlencelik.

    burcinaygun@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    • Mina D.
      Çok ama çok beğendik hem duygulandık hemde çok güldük sadece o atları pek anlam veremedim )))
    • Arzu Arslan
      Bu animasyona ufaklık için gittik ama ondan çok biz eğlendik diyebilirim. Espriler o kadar yalın ve güzel ki filmin içine alıyor insanı farkına varmadan. Yer yer çok iyi dersler veriyor.. İnsanları bu zamanda ne kadar duygusuzlaştığını hatırlatıyor.. bir daha gitmek istiyorum,tadı damağımda kaldı.
    Back to Top