Hesabım
    Şeflerin Savaşı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Şeflerin Savaşı

    Yemeğinizi doğal mı kimyasal mı alırsınız?

    Yazar: Banu Bozdemir

    Yemekle ilgili filmlerin sinemaya çok yakıştığını düşünüyorum. Hem yemek yapmanın etrafında dönen rutin mutfak (doğrama, sos tatma, tabak hazırlama ve tava cızırdatma vs) hareketlerinin hem de iyi yemek yapmanın kalbe uzanan çetrefilli öykülerinin çok keyifli olduğunu düşünüyorum. Şeflerin Savaşı’nı izlerken aklıma yakın tarihli iki film geldi, benzer unsurları da var filmlerin. İki ay önce izlediğimiz The Hundred Foot Journey / Aşk Tarifi çatışan mutfaklar üzerine çok keyifli bir filmdi. Fransız ve Hint mutfağının kapışmasıyla başlayan iki mutfağın kaynaşması ve aşkıyla bitiyordu. Gerçekten de tencerenin sıcaklığının ortama yaydığı buharı hissediyor insan bu sosla tatlandırılmış filmlerde.

    Fransız yapımı Le Chef /Şeflerin Savaşı başrolüne Jean Reno’yu taşıyarak geleneksel mutfakla moleküler (kimyasal) mutfak dediğimiz tarzın çekişmesine göz atıyor. Yemek sanatına inanılmaz meraklı Jacky ile yıldız şef Alexandre Lagarde’ın atışması, birlikte hareket etmesi ve ikisinin de ortak zafer duygusuna ulaşmasına hizmet eden film Fransız komedisinden de eksik kalmıyor. Özellikle de ağızdan azot çıkaran moleküler yemek kısmında.

    Yemek yemenin geleneksel tadı ile teknolojik karışımlı tatsızlığını karşı karşıya getiren film iki adamın burnunun dikine giden hayat yolculuklarına da katıyor seyirciyi. Bu anlamda da Jon Favreau imzalı Chef / Şef filmine benziyor, zira oradaki Carl Casper da istediği yemeği yapmak için uzun yollar kat etmek durumunda kalıyor ve başarıyı da hayat bulduğu yollarda yakalıyor. Hepsi de azim hikayelerinin başarılı birer parçası olmaya aday filmler!

    Filmin konusu üzerinde hafifçe dolanırsak; Jacky yemek konusunda inatçı olduğu için restoranlardan kovulur ve bir yerde boyacılığa başlar. Hamile karısına yalan söylemek uğruna boyasını yaptığı yaşlılar evinin mutfağına dadanır, sonra da yolu şef Alexandre Lagarde ile kesişir. Film işte bu kesişme anından sonra ikilinin yaşadıklarını anlatıyor. Yaşlılar evinin mutfağının aşçılarını da ekibe katan ikilinin kimyasal mutfağa göz kırparak geleneksel kalma savaşı filme güzel bir tat katıyor.

    Neredeyse yemek filmlerine ait tüm ritüelleri kullanan film iyi yemek yapmanın yollarından birinin iyi bir alışveriş noktasından geçtiğine değiniyor. Restoran sahibinin şef Alexandre’yı bitirme çabalarına direnen bu anlamda da tıkır tıkır giden filmlerden biri Şeflerin Savaşı.

    Mutfakta yaşanan savaşın kısmen yemek yemeye gelen müşterilere de yansıdığı, yemek eleştirmenlerinin es geçilmediği, televizyonda yapılan yemek programının da olduğu bir film olmuş Şeflerin Savaşı. Yemek filmlerinin içinde yanda mutlaka bir aşk da pişer yavaştan. Burada da çok yanda kalsa da bir aşk yeşeriyor, Jacky’nin yemek yapma azmi gelenekten geleceğe uzanan bir yemek filmi ortamı yaratıyor. Özellikle de hap yemekler geleceğin yemek alışkanlıklarına dair ufak eleştiriler içeriyor elbet ve filmin komedisi de buradan çıkıyor. Sonuçta bir yemek temalı film izlemek diğer filmlerle benzer temalar içermesine rağmen hiç rahatsız etmedi, ilgiyle izlenebilecek bir film bence. Jean Reno’yu sakin bir rolde görmek güzeldi, ona eşlik eden Michaël Youn da iyi bir performans sunuyor.

    twitter.com/BanuBozdemir

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top