Hesabım
    Bir Zamanlar New York
    Ortalama puan
    3,1
    12 Puanlama
    Bir Zamanlar New York hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    DENİZ.H
    DENİZ.H

    Takipçi 44 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    10 Haziran 2014 tarihinde eklendi
    Ewa Cybulski (Marion Cotillard) ve kardeşi Magda ülkeleri Polonya'yı terk ederek Amerika'nın yoluna düşerler. Ellis Adasına geldiklerinde kardeşlerden Magda hastalanır ve ada'da kalır. Kardeşi Ewa'da gemideki sözde ahlaksız davranışlarından dolayı suçlanır, Amerika'daki tek akrabası olan Teyzesine ulaşamayınca sınır dışı edilmek istenir. Sınır dışı edilecekler arasında beklemekteyken kadın satıcısı olan (sonradan öğreniyoruz) Bruno (Joaquin Phoenix) tarafından, rüşvetle sınır dışı edilmekten kurtulur. Bir süre Bruno'nun yanında kalan kadının kardeşinin hastane masraflarını karşılaması gerekmektedir. Bruno tarafından hayat kadınlığı yapması istenir. Başka çaresi olmayan kadın, Bruno'nun teklifini kabul etmek zorunda kalıyor. Kadını gördüğü ilk günden kadına aşık olan Bruno, onu elinde tutmak için her şeyi yapmaya hazırdır. Bruno'nın kuzeni Orlando, kadına ilgi duymaya başlayınca Bruno'nun planları bozulmaya başlar.

    Polonya, 18. yüzyılda elinde bulunan topraklara yeniden hakim olmak isteyince 1920 yılında Ukrayna'ya saldırır. Ukrayna ve Sovyetler ile savaş halindeki ülkeden Polonya'lılar kaçmaya başlar. Ellis Adası, 1892 yılından itibaren Amerika'ya girmek isteyen göçmenler için bir tür nakil bölgesi vazifesi kurmuştur. Hasta olan kardeşini Ellis adasından kurtarmaya çalışan Polonya'lı kadının, ülkesindeki savaştan kaçarken daha büyük bir savaşın içine düşmesidir The Immigrant/Göçmen.

    1920'ler gösterişli hayatların yanında fuhuş, kumar, kaçakçılık; polis, suçlu ya da mafya, siyaset dostlukları içerisinde ülkeye yeni gelen çaresiz insanlar ve onların sistem tarafından sömürülmesi. Kendini buna akıntıya kaptıranların yanında, ters yöne kürek çekenlerin de olduğu, debisi yüksek bir nehir. Akıntıya karşı koyan genç bir kadın, aşk ve para kazanma arasındaki tercihi, duygular üzerinden kölelikle kendine bağlama yolunu seçen Bruno. Kardeşini adadan kurtarmak için her şeyi yapmaya hazır bir kadına duyulan his aşk mı? Durdurulamayan yeni bir tutku mu?

    20'lerin havasını, filmdeki sarı ışık tonu ve kadınların giyim şekilleri ile bize yansıtan yönetmen, bizi heyecana ya da öfkeye sokmuyor. Oldukça durağan bir şekilde, filmi seyrediyorsunuz. Kadının çaresizliği adeta size yansıyor, hiçbir sahne sizi şaşırtmıyor. Monotonluk içerisinde ilerleyen filmde konuşmada yok. Oyuncular adeta her şeyi gözleri ve mimikleri ile anlatıyor.

    Oscarlı oyuncu Marion Cotillard, eski/tarihi filmler için Nicole Kidman'dan sonra en çok uyum sağlayan isim. Zayıf ve hüzünlü halini mükemmel oyunculuğu ile birleştirebilen nadir oyunculardan. Joaquin Phoenix, her türlü karaktere girebilen, benim Gladyatör ile tanıdığım müthiş oyuncu ile Fantastik ve bilim-kurgu filmlerinden görmeye alıştığımız Jeremy Renner'ın, filmdeki kısa oyunculuğu birleşince ortaya şahane oyunculuklar çıkıyor. Filmin konusunun ve işleniş biçiminin çok ta tatmin edici olmaması, oyunculukları biraz gölgelese de kendini izlettiriyor.
    Göçmen benden 6,4 puan alıyor.
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top