Hesabım
    Transformers: Kayıp Çağ
    Ortalama puan
    4,1
    635 Puanlama
    Transformers: Kayıp Çağ hakkında görüşlerin ?

    43 Kullanıcı yorumları

    5
    12 Eleştiri
    4
    6 Eleştiri
    3
    11 Eleştiri
    2
    9 Eleştiri
    1
    5 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Poan
    Poan

    8 değerlendirmeler Takip Et!

    1,0
    11 Aralık 2023 tarihinde eklendi
    Kötü. Sam gitmiş bı ona sevindim ama gelen karakterler Sam'den beter. Kötüydü, izlerken saçlarımı yoldum.

    Ve romeo ve Juliet yasası 💀 sadece bunu söylerim başka da bir şey demem artık
    tersköşeli
    tersköşeli

    Takipçi 52 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    7 Ağustos 2023 tarihinde eklendi
    bu tarz yapımları ozellikle görsel şöleninden ötürü seviyorum. iyi seyirler
    Ugur Tazegül
    Ugur Tazegül

    Takipçi 672 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    18 Nisan 2017 tarihinde eklendi
    SERİNİN EN İYİLERİNDEN BİRİ 4 X 4 LÜK BİR AKSİYON FIRTINASI

    Kadim dostumuz Optimus Prime, bir kez daha düşmanlarıyla savaşıyor ve biz de onun savaşı sayesinde onunla birlikte insanların gelişebilecek iyi varlıklar olduğuna dair inancımızı tazeliyoruz.

    Transformers: Age of Extinction, serinin dördüncü filmi olarak, dolu dolu senaryosuyla, 2 saat 45 dakika süren aksiyonuyla, orijinal öyküsüyle serinin heyecanını ve tansiyonunu daha da yukarı taşıyarak üstüne düşeni yapıyor. Sinema tarihinde yerini almış serilerden birisinin de Transformers olduğunu söyleyebiliriz artık. Tabi ki film bittiğinde salondan çıktıkları andan itibaren beşinci filmi tartışmaya başlayan hayranları için serinin devamı çoktan merak konusu.

    Hollywood’da son 10-15 yıldır başlayan; masallardan, çizgi filmlerden ya da çizgi romanlardan uyarlanmış filmlerde (Oz büyücüsü, Batman üçlemesi, Örümcek Adam serileri, Peter Pan hikayesi vb), hikayenin kimsenin bilmediği başlangıcına gitmek ve aynı zamanda bir felsefe yerleştirme kuralına Transformers serisi de katılıyor. Henüz yüzlerini görmediğimiz ama artık varlıklarını bildiğimiz yaratıcılar tarafından Optimus Prime için bir ödül konmuştur ve ödül avcısı bir transformer olan Lockdown dünyaya gelerek insanlarla, ki bunun anlamı CIA ile demek, iş birliği yapmaya başlar. Amerikan hükümeti, dünyayı transformer tehdidinden kurtarmak için CIA bünyesinde çok gizli ve acımasızca bir operasyon başlatır. Niyetleri dünyayı tüm transformerlardan geri almak ve onları silah olarak üretebilmektir. Lockdown, insanların, dünyayı autobot veya deceptikon demeden transformerlardan temizlemesine yardım etmek ve karşılığında Optimus Prime’ı avlamak için dünyaya gelir. Galaktik bir diplomasinin işlediği hikayede otobotların bu seferki düşmanları deceptikonlar değil, seriye bu filmde dahil olan Lockdown. Tabi CIA yetkilileri Lockdown ile anlaşarak yaptıkları büyük hatanın farkında değillerdir. Autobotları da avlayan insanlarla yüzleşmeye karar veren Optimus Prime, insanların transformerları artık üretmeye başladığı, autobotlara ihtiyacının kalmadığı düşüncesiyle karşılaşır ve artık kendi savaşının olmadığına karar verir. Ancak olayların gelişimi onun sırtını dönüp gitmesini engeller. Evrendeki bazı sırların gizli kalmasının gerekliliğini, bazı teknolojilerin keşfedilmemesinin daha iyi olacağına dair mesajla pekiştiriyor film ve her konuda biz insanlara dersler veren Optimus, bilim etiği konusunda da sınıfta kaldığımızı gösteriyor. Nihayetinde, Optimus Prime ve autobotlar yine insanları kurtarmak için bir savaşa girişiyorlar.

    İlk üç filmde sürekli olarak daha güçlü rakiplerin karşısına çıkmasıyla, giriştiği ilk mücadelede yenilen, halden hale giren, ama sonunda mutlaka insanların da yardımıyla gücünü toplayan ve giriştiği savaşı kazanan Optimus Prime, Age of Extinction’da transformerları avlayan insanların asıl amacının ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Lockdown ile karşılaştığında ise durumun vehameti anlaşılıyor. Seriye bu filmde katılan Lockdown; acımasız, karizmatik ve hem diğer transformerlardan hem de insanlardan daha çok şey bilen bir transformer olarak resmediliyor. Seyircinin, Lockdown ile tanıştığı sahnede söylediği, “Autobotlar ve Decepticonlar… Sizler durmadan savaşıyorsunuz, sonra gelip ben temizlemek zorunda kalıyorum.” ifadesi ile hepsinden bağımsız ve tek başına bir güç olduğu en baştan seyirciye hissettiriliyor. Kendine has muazzam silahları ile fazlasıyla göz korkutuyor. Lockdown seriye bu filmle katılan tek karakter değil. Shia LaBeouf ve Megan Fox ile başlayan, oldukça da iyi giden serinin insan kadrosu, seri içerisinde küçük değişikliklere uğramıştı. Age Of Extinction ise, yeni bir sayfa olduğunu hissettirmek istermiş gibi bu kadronun tamamen değiştiği bir film. Özellikle de Cade Yeager karakterini canlandıran, rolünü genellikle trajik ya da motivatör karakter olarak filme yansıtan Mark Wahlberg’i görmek mutlu etse de önceki kadronun, bu kadrodan -Wahlberg hariç- oyunculuk olarak daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Wahlberg’in yanında kariyerlerinin böylesine büyük ilk filminde rol alan Tess rolündeki Nicola Peltz ve Shane olarak karşımıza çıkan Jack Reynor bekleneni verememiş. Yeni ekibin içinde filme renk katan, canlandırdığı Joshua Joyce karakteriyle Stanley Tucci olmuş. Ben, özel olarak John Turturro’nun filmde olmamasına üzüldüm. Mizah kısmı onunla daha güçlü ve başarılıydı.

    Eş zamanlı olarak gelişen çok fazla olayın olduğu, üstelik bunların büyük bir çoğunluğunun da birbiriyle bağlantılı olduğu film için senaryo açısından serinin en güçlü halkası diyebiliriz. İki saat kırk beş dakika süren filmdeki malzemeyi biraz daha yaymak isteseniz iki ya da üç film çıkarabilirsiniz. Bu kadar girift ve dolu olan senaryo sebebiyle seyircinin de dikkati sınanıyor, belki biraz da zorlanıyor. Ancak diyaloglar için aynı iyimserliği göstermek zor. İlk 3 filmde de mizah, yer yer ufak espriler vardı ancak yerindeydi ve işe yarıyordu. Bu filmde ise birçok espri güldürmediği gibi, birçoğu da yersiz kullanılmış. Bununla birlikte yönetmen Michael Bay’in huyu olduğu üzere, yoğun bir şekilde sürekli olarak mesaj kaygısı taşıyan bir film seyrediyoruz.

    Hikayede Transformer’ların fazla insanlaştırıldığını düşünen tek kişi ben miyim orasını bilmiyorum. Ancak Lockdown, gemide kaçakların olduğunu anladığı sahnede köpeklerine emir vermesiyle koşuşturmaya başlayan robot köpeklerin, bizim bildiğimiz köpeklerden hiçbir farkı olmayan hareketleri, işin içine dinobotların dahil olması gibi ayrıntılarla transformerların kendi doğaları hiç var olmamış gibi davranılmış. Transformer ekibinin, kökenlerin de hikayeye dahil olmasıyla bizi nelerin beklediğine dair ipuçlarını gösterdiği (ipuçlarını vermiyorlar, sadece uzaktan gösteriyorlar) serinin beşinci filminde, dinobotların nasıl olup da dinozorları kopyalayabildiklerini de anlatacaklarını umut ediyorum. Çünkü bu ve buna benzeyen birçok unsur bir sonraki film için merak uyandırmak üzere kullanılmış.

    Filmde “Üzerine düşünülseymiş keşke” dedirten bir nokta daha var, o da film müzikleri. Soundtrack, birçok filmde gerilimi, dramı ya da korkuyu arttırmak için, kısaca seyirciye hissettirilmek istenen duygu her neyse onu daha iyi yaşatabilmek için vardır. Yani filme ruh katmak için (Forrest Gump ya da High Fidelity tarzında filmleri bunun dışında tutabiliriz. Film müzikleri, bu tarz filmlerde daha çok filmin bir anı haline gelmesini sağlıyor). Hans Zimmer’ın müziklerinden artık alıştığımız “heroic” müziklerin film sahnelerinin önüne geçmesiyle ilgili problemin tam tersi yaşanıyor. Serinin ilk 3 filmi de dahil olmak üzere müziklerine imza attığı birçok filmle ödüller alan Steve Jablonsky, bu seride de maharetlerini ortaya koymuş. Özellikle; fragmanda da kullanılan, filmin kötüsü Lockdown için yaptığı müzik gayet tadında ve başarılı. Lakin, seyirciyi o ruha sokabilecek şahane bir “kötü adam” müziği varken, onu alıp da efektlerin arasında kaybetmek, duyulmasını engellemek akla yatmıyor. Tabi ki filmin ruhunu verebilmek adına efektler fazlasıyla yeterli ama soundtrack etkisi başka bir şey ve her daim bu filmle anılabilecek, hatta karakterle anılabilecek iyi bir tema, yüksek efekt seslerinin arkasında heba olmuş gitmiş.

    Transformers, sinemada hayat bulacağını öğrendiğimiz andan itibaren yaşattığı heyecanı, belli klişeler geliştirmiş olsa da yaşatmaya devam ediyor. Görselliğiyle, efektleriyle oldukça başarılı giden seri, her biri iki saat yirmi dakikadan uzun filmleri ve gişe rakamları ile yapıldığına değdiğini gösteriyor. Devam filmlerinin her birisi biraz daha çıtayı yukarı çekmeyi hedeflemişse ve bunu başarıyor olsa da, ilk filmden bu yana giderek daha “blockbuster” kültürü olduğunu yadsıyamayız. İlk filmde, Transformers çizgi filmlerini seyreden bir neslin bambaşka bir merakla beklediği sinema versiyonu, bugün, artık yakından tanıyor olduğumuz Optimus Prime ve arkadaşlarının maceraları havasına girmiş durumda. Bu durum haliyle bir sonraki film için yapım ekibinin işini, özellikle de hikaye bakımından -beklentileri de bu kadar yükseltmişken- çok daha zorlaştırıyor. Transformers serisini ve aksiyon filmlerini seven herkesin mutlaka izlemesini öneririm
    Muhammed D.
    Muhammed D.

    9 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    19 Şubat 2016 tarihinde eklendi
    Güzel fılim izlenir samim gitmesi üzücü ancak bir kadarda mantıklı sinemada izlemiştim bir daha izleyeceğim
    Mahsum Ç.
    Mahsum Ç.

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    26 Temmuz 2015 tarihinde eklendi
    ben bu film izlesem bile hiç sıkılmam nedenmi optimus prime varken hiç siıklımam
    erdemgtr
    erdemgtr

    Takipçi 41 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    28 Ocak 2015 tarihinde eklendi
    Michael Bay'in aksiyon konusundaki ustalığını severim. Önceki yıllarda çektiği kaliteli filmlerden sonra son 8-10 senesini bu filmlere harcamaya değermiydi?
    1. film ilkti, ilginçti, tanışmaydı, güzeldi; 2. film çok vasattı ve gürültü doluydu sinemada dayanamıştım.
    3. film ise hadi çekelimde 3 olsun havasındaydı hele o kız ( rosie h. whitley) yok mu akıllara zarar bir oyunculuğu vardı.

    Bu 4. filme geldiğimizde ise Mark wahlberg işin tecrübelisi olarak filmin artısı ilk yarısı onun üzerinden iyi gidiyor ama sonra robotlar çoğalınca işi bozuyorlar; saçma sapan bir senaryoyla filmi berbat ediyorlar. Fanatiğiyseniz izleyin yoksa zamanınıza yazık başınız ağrır boş yere. ( o dinozor konusuna hiç girmeyeceğim nasıl bir rezilliktir o )
    Tuna D.
    Tuna D.

    Takipçi 1 değerlendirme Takip Et!

    2,5
    27 Kasım 2014 tarihinde eklendi
    Sam ve Megan Fox Olmadıktan Sonra Hiç Güzel Olmaz
    Furkan Y.
    Furkan Y.

    Takipçi 214 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    26 Kasım 2014 tarihinde eklendi
    Tamamen efektlerden oluşan ve bu yüzden güzel olan bir film. Tekrar izler miyim ? Sadece izleyecek film bulamazsam.
    y-osmanoglu
    y-osmanoglu

    Takipçi 59 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    9 Ekim 2014 tarihinde eklendi
    Hareketli bir film olmuş ama oyunculuk olarak diğer transformers filmlerinin gerisinde kalmış. Başrolde ki kız başarısız megan fox un yerini tutmuyor. mark iyi anca oda shia ya yan oyuncu olsa daha iyi olurdu. shia yokken transformers eksik gibi.
    Enes Berker Ç.
    Enes Berker Ç.

    Takipçi 3 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    25 Eylül 2014 tarihinde eklendi
    Öncelikle hikaye klasik bir transformes serisinin devamı nitelikte bize güzel gelen konu yine korunmuş,bu her ne kadar güzel gibi görünsede bir değişiklik olmaması bizi içten içe filmin sıkıcı olduğuna ikna ediyor.Film iki buçuk saat olması bir ara bırakayım mı dedirtecek kadar beni etkiledi,üstüne çekilmeyen atlanan o kadar sahne oluşu keşke 2 film şeklinde çekilseydi dedirtti. spoiler: Son olarak filmin sonundaki savaş sahnesi gerçekten çok kötü olmuş savaşı parçalı parçalı yapıyorlar ve üstüne diğer filme hazırlık yapabilmek için bu filmin güzelliğini dahada zedelemişler
    Ali B.
    Ali B.

    Takipçi 3 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    20 Eylül 2014 tarihinde eklendi
    Olay örgüsü iyi olmamasına rağmen her zamanki transformers aksiyonunu yakalayan bir film.
    Engin Yüksel
    Engin Yüksel

    Takipçi 1.438 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    14 Eylül 2014 tarihinde eklendi
    görsel yönden iyi olmasına rağmen bu kadar gereksiz yere uzatılması seyir keyfini düşürüyor 6/10
    Tunahan U.
    Tunahan U.

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    11 Eylül 2014 tarihinde eklendi
    Bana göre bu serinin en iyi ve en güzel ve en aksiyonlu filimi sinemasına gittim 3D sinemasına ve diyeceğim tek kelime 1 2 3 unutun 4. seri tüm serinin iplerini tutuyor seride aksiyon bol ses sahne leri patlamalar olaylarla çok uyumlu ve en son sahnesindeki Battle Cry adlı şarkı çok uyumlu filmi izlerken ana karakterin sen olduğunu zannetiren bir şarkıda etkileyici olmuş grafikler süper ötesi karakter değişikliği iyi olmuş denebilir yeni robot karakterleri mürkemmel en güzel tarafı artık robotların yeni görünüm alırken nasıl değiştiklerini görebilmemiz olmuş diğer serilerde bu yoktu galba . gelecek film serisi hakkındaki düşüncem optimus en sonda bir mesaj vermişti yaratıcılarımıza - dünyayı rahat bırakın çünkü sizin için geliyorum dediğini duyduk - bana kalırsa 5. filmda galvatron ve optimus prime birlikte yaratıcıları ve sahip oldukları herşeyi yok edicekler ve cybetron tarzı bir aksiyon bizi bekleyecek dünyadan ziyade uzay macarası 6. film eğer çıkacak olursa dünyada bummbulbi ve diğer otutobot lar kaldı lar 6. filmde dünyaya geri dönüş olucak diye düşünüyorum fakat bu yazdıklarım film seneryosu tahmini sizi bilmem ama bence asıl seri yeni başlamış gibi yorumlarınızı esirgemeyin herkeze iyi günler ßß
    Furkan Özden
    Furkan Özden

    38 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    17 Ağustos 2014 tarihinde eklendi
    Tutkunu olduğum serinin dördüncü filminde eskiye nazaran daha çok aksiyon, daha çok transformer ve daha uzun soluklu gerilim dolu dakikalar var. Bu filmde yönetmenimiz Michael Bay geçen üç filmin ardından ‘yeni bir başlangıç’ fikriyle filmin oyuncu kadrosunda önemli değişikliğe gitmiş. Özellikle Megan Fox‘un ardından Shia LaBeouf ve Josh Duhamel‘in de kadrodan çıkarılması serinin sevenlerini oldukça üzse de Mark Wahlberg onların yerini doldurmayı başarmış.

    Filmin geçtiği zaman konusunda da oldukça göze çarpan bir değişime gidilmiş. Chicago’da yaşanan savaşın ardından 5 yıl geçmesine rağmen ‘walkman’ kelimesini bile garip karşılayacak bir nesil var karşımızda. Bu durum Will Smith‘in başrolünde yer aldığı ‘Ben Robot’ filmindeki bir sahneyi çağrıştırdı bana. Belki de serinin ilerleyen filmlerinde Optimus Prime ve Mark Wahlberg arasında ve bu filmden önceki üç filmde de benzer diyaloğun geçtiği ‘insanoğlunun gelişebileceği’ konulu konuşması da referans alınarak ‘Ben Robot’ temalı bir film gelebilir. Belki de Shia LaBeouf eski taraftarı bir karakterle geri dönebilir.

    Filmin 166 dakikalık upuzun süresi… evet upuzun dedim çünkü gerçekten 166′dan fazlaymış gibi geliyor. Çünkü ardı arkası kesilmeyen kovalamaca sahnelerine ve bitmek bilmeyen dövüş sahnelerine bolca yer verilmiş. Bazı sinemaseverleri sıksa da ben filmi sıkılmadan aksine keyifle izledim.

    Film o kadar iyi olmasına rağmen hoşuma gitmeyen yanları da var. Onlardan biri de yeni jenerasyon Decepticon’ların dönüşüm sahneleri. Tamam film bilim-kurgu olabilir ama ‘Transformers’ denilince kafamızda canlanan bu değil. Özellikle filmde eski ve yeni dönüşümün aynı sahnede gerçekleştiği bir bölüm var. Galvatron, Prime’ı kovalarken dönüşüyor ve aynı anda Prime da dönüşüyor. İkisi aynı anda dönüşürken dikkatimi çeken tek şey Optimus Prime’ın dönüşümünün yeniye göre daha çekici olduğu. Bu aksi iddia edilemez bir gerçek.

    Yeni dönüşümün yanında bu filmde transformer kadrosunda da farklılıklar var. Serinin dördüncü filminde Autobot ve Decepticon tayfasına Dinobot’lar da dahil oluyor.

    Serinin diğer filmlerinde bu kadar ürün yerleştirme reklamının olduğunu hatırlamıyorum. Bu filmde rahat 4-5 tane markanın göze batacak şekilde reklamı yapılmış.

    Autobot kadrosuna yeni katılımların olduğu bu filmde favorim Drift’ti. Mark Wahlberg’in oyunculuğu da Shia LaBeouf’u aratmayacak kadar kaliteliydi. Eğer imkanınız varsa filmi 3D seçeneğiyle izlemenizi tavsiye ederim.
    Oktay K.
    Oktay K.

    10 değerlendirmeler Takip Et!

    2,0
    11 Ağustos 2014 tarihinde eklendi
    Bir TF fanı hiç olmadığımdan dolayı beni yadırgamayın lütfen ama film insanda baş ağrısı yapıyor,Mark Wahlberg ve Nicola Peltz olduğu için benden 2 puan alabildi filmin konusu güzel tamam ama sadece patırtı kütürtü gerçek bir film gibi değil izlemenizi tavsiye etsem de objektif bakarsanız filmi beğeneceğinizi düşünmüyorum.
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top