Hesabım
    Kurtuluş Son Durak
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Kurtuluş Son Durak
    Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

    Kadına karşı şiddet, yakın zamanda medyada sıklıkla cinayetler ve namus davaları ile gündeme gelen bir olgu. En iyi ihtimalle kocadan, sevgiliden dayak yemekle elinden ‘kurtulunuyor'; mahkeme ile eve yaklaşma yasağı çıkarttırdıktan sonra hayatta kalabilenler şanslı sayılıyor. Kadına uygulanan fiziksel ya da psikolojik şiddet her iki taraf açısından da eğitim seviyesi ayırmıyor, bunu da biliyoruz; bu madalyonun en rahatsız edici yüzlerinden biri.

    Yazıya karamsar bir tablo ile başladım ama ele alacağım film Kurtuluş Son Durak, aslında afişindeki sarılı, pembeli, morlu renkleri gibi eğlenceli, nane şekeri tadında bir film. Hikaye Kurtuluş semtinde, eski mimarili ‘Saadet' apartmanında geçiyor. Alt katı Füsun'un (Asuman Dabak) işlettiği bir kuaför olan bu apartmanda yaşayan Vartanuş (Demet Akbağ), Goncagül (Nihal Yalçın) ve Gülnur (Ayten Soykök) yıllardır birbirlerini tanıyan ve erkekler tarafından çizilen kaderlerine bir şekilde boyun eğmiş dört umutsuz kadındır. Bir gün apartmana soğuk ve mendebur görünümlü ‘yalnız' bir kadın, psikolog Eylem (Belçim Bilgin) taşınır; ne var ki ağır ayrılık acısı çeken psikoloğun kendisine dahi faydası yoktur. Hepsi erkeklerden farklı biçimde darbe yemiş olan bu beş kadın (ve bir de Damla Sönmez'in canlandırdığı genç kız Tülay), erkeklere karşı birlikte hareket etmenin gücünü keşfederler; ama bu güç birkaç ‘büyük' sakarlığı da beraberinde getirecektir!

    Hikayenin gerisine seyir keyfini bozmamak için girmek istemiyorum. Film ‘kadına karşı şiddet' olgusunu, mesaj kaygılı biçimde masaya yatırmakla birlikte bunu mizahi ve doğal bir dille yapıyor. Senaryoda özellikle diyaloglar oldukça akıcı, espriler seyircinin hikâyeye daha çok girmesine izin veren cinsten. Hatta kara mizaha dönen ve ‘yok artık!' dedirten bazı sahneler kadınların başları sıkışınca ne kadar yaratıcı(!) çözümler bulabildiklerini kanıtlar cinsten.

    Ne var ki filmin akışı özellikle son 15 dakikada iyice sönüyor; kadınların kesin çıkmaza girdiklerini anladıkları halde içinde bulundukları durumu sakız gibi uzatmaları, seslerini duyurma niyetlerini de gölgeliyor. Ve senaryonun altındaki isim Barış Pirhasan olunca insan ister istemez Adı Vasfiye, Asiye Nasıl Kurtulur?, O Da Beni Seviyor gibi filmlerin hatırına daha zekice manevralar bekleniyor. Yerli sinemamızın özelikle 1980'lerde öne çıkan isimlerinden Pirhasan, 2007'de çektiği Adem'in Trenleri'nden bu yana sessizliğini koruyan isimlerden. Hal böyle olunca kendisinin yazdığı, oğlu Yusuf Pirhasan'ın çektiği, kadın meselesine el atan bir filmden ortanın üstünde performans bekliyor insan.

    Öte yandan, her birinin oyunu ve tecrübesi farklı olan 6 kadın oyuncuyu, genç Pirhasan'ın dengeli bir biçimde yönettiğini de söylemek gerek; hem de pek çok erkek bir kadınla dahi baş edemezken! İşin şakası bir yana Demet Akbağ Ermeni Vartanuş karakterinde inandırıcılığını korurken, oyunculuğunu Menekşe rolünden beri takdir ettiğim tiyatrocu Asuman Dabak'ın üzerine bu orta sınıf, hafif dedikoducu ama iyi niyetli kadın tiplemesi yapışmak üzere. Ayrıca umarım bu, Damla Sönmez'in oynadığı son ergen genç kız rolüdür; yoksa onun oyunculuğunun da ablası Belçim Bilgin gibi pişmesini daha çok bekleyeceğiz.

    Erkeklerin yer yer kurban olduğu bu kadın filminde dayakçı koca Recep rolünde bir başka önemli tiyatrocu Hüseyin Soysalan kısa ve öz olarak yer alırken, hayattan umudu kesmiş ayyaş tipi ile Mete Horozoğlu başarılı iş çıkarsa da maalesef karikatürize olmuş. Zaten bu filmden daha fazlasını da bekleyemezdik ama Horozoğlu, sarhoş ve felsefik Nejat'tan başlı başına bir karakter yaratma potansiyeline sahip, demedi demeyin. Pısırık koca Macit rolüyle Ahmet Mümtaz Taylan döktürürken, Yavuz Bingöl ise etliye sütlüye bulaşmadan maço polis amiri Hüseyin'den bekleneni yerine getirmiş.

    Nihayetinde Kurtuluş Son Durak oyuncularından ve hikayenin çıkış fikrinden kazanan bir yapım. Finalindeki örgüsü hariç, eli yüzü düzgün kotarılmış, oldukça ciddi bir meseleye mizah ekseninden ama sulandırmadan yaklaşan, kadın desteğini de arkasına alabilecek bir pembe-mor film. Haftanın "kız kıza gidelim" filmleri kategorisinden, "bana çektirirsen, bak başına bunlar gelir!" diye erkeklere seyrettirilebilecek cinsten bir film. Sonuçta kadın da olsa insan insandır, çok üstüne gelirseniz kayışlar her an kopabilir!

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top