Hesabım
    Benim Sinemalarım
    Ortalama puan
    3,0
    4 Puanlama
    Benim Sinemalarım hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.898 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    1 Temmuz 2023 tarihinde eklendi
    Senaryosunu da, aynı isimli kendi öyküsünden uyarlayan Füruzan'ın, ilk (ve son) uzun metrajlı (debut) sinema filmlerini çekmek üzere Gülsün Karamustafa ile beraber yönetmen koltuğunda oturmakta oldukları “Benim Sinemalarım”; 1960'lı yılların İstanbul'unun Beyoğlu ilçesindeki bir kenar mahallesi olan Tepeüstü'nde yaşayan fakir, mutsuz ve de umutsuz genç bir kızın...

    Kendini filmlerin dünyasına kaptırarak, yoksulluk içindeki "gerçek hayatın" pençesinden kurtulmak için gösterdiği "hayallere dalma" çabasını konu alan harika bir drama olarak geliyor karşımıza...

    ***

    Gelin isterseniz...

    1990 Cannes Film Festivali'nin "Eleştirmenler Haftası" ve "Altın Kamera Bölümü"ne...

    Dünyadan katılan, 118 film içinden sevilen 8 filmden biri olarak değerlendirilmesinin yanı sıra; 1991 yılındaki Tokyo Uluslararası Film Festivali'nde, seçilen "En İyi On Asya Filmi" arasında kendine yer bulabilen bu sıra dışı filme biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Film...

    Zamane patates, soğan, domates ve benzeri zerzevat satıcıları tarzında...

    Elde megafonla, cazgırlar gibi bağıran Bahriyeli Salih'in (Yaman Tarcan)...

    Hareket halindeki, söz konusu filmin afişinin de giydirildiği bir kamyonetten...

    Akşama Yavuz Sineması'nda gösterime girecek olan ve aslında "Sinbad the Sailor"dan (1947) başkası olma ihtimali de bulunmayan "Gemici Sinbad" filminin duyurusu ile başlar...

    ***

    Ki...

    Küçük Nesibe (Dilek Bayram) ile arkadaşı Atike (Esra Yıldız) ve mahallenin diğer çocukları...

    Anında...

    O aracın etrafını sararlar...

    ***

    Derken...

    Mesaisini tamamlayarak işinden çıktıktan sonra, aradan geçen üç gün boyunca evine uğramayan ve nerelerde olduğu bilinmeyen Nesibe'nin üzgün olan annesi (Sema Aybars)...

    Kızının Beyoğlu'ndaki işyerine uğramasının ardından evine dönmüş ve kızının yatağını kontrol ederek henüz gelmediğini bir kez daha teyit etmişken, birden kapı çalınır...

    ***

    Gelen...

    Neden polise başvurmadıklarını da soracak olan meraklı sokak komşusu kadından (Güzin Çorağan) başkası değildir...

    ***

    Gerçi...

    Aynı binanın üst katına, beş yıl önce gelin olarak gelmiş olan ve dolayısıyla...

    İzlediği filmlerin hikayelerini anlatmayı seven Nesibe'nin ergenliğe geçiş halini de anımsayan...

    İki çocuk annesi genç Ayşe'de (Ayşegül Uyguner) Nesibe'yi sorar...

    Ama onunki meraktan değil de...

    Daha çok komşusuna, yakınlık ve ilgi göstermek telaşındandır...

    ***

    Neyse...

    Biz yeniden kendimizi...

    Sinemacı ağabeyleri Bahriyeli Salih'in kendilerini "çifte kumrular" olarak nitelendirdiği küçük Nesibe (İpek Güneş) ile Atike'yi...

    Duvarlarını...

    "Frankenstein" (1931), "Waterloo Bridge" (1931) ve "King Kong" (1933) gibi sinema klasiği filmlerin afişleriyle süslenmiş bir sinemadaki çocuklar matinasında...

    Türkçe alt yazılı bir kovboy filmini izlerlerken buluruz...

    ***

    Aslında bu durum...

    Marilyn Monroe'nun, "Niagara" (1953) gibi baş rollerde kendini gösterdiği 1950'li yıllar ile John Huston'ın Zsa Zsa Gabor'lu "Moulin Rouge"una (1952) kadar da uzar gider...

    ***

    Elbette...

    Kollarını omzuna dolayacak samimiyetteki değişik erkekle beraber...

    O sinema salonu senin bu sinema salonu benim gezerek, kendini temaşalarına kaptırdığı...

    "Ramona" (1928), "Camille" (1936), "Double Indemnity" (1944), "The Blue Lagoon" (1949) ve "Peyton Place" (1957) isimli filmleri de atlamamak lazım...

    ***

    Ancak artık...

    Nesibe (Hülya Avşar), yetişkin bir genç kızdır...

    ***

    İşte...

    Henüz sırra kadem basmadığı o günlerden birinde...

    Evin anahtarını unutmuş olan Nesibe...

    Üst kat komşuları Ayşe ablasına şöyle bir uğrayıverir...

    ***

    Onlar hem kahve içip hem de sohbet ederlerken...

    Bizde böylelikle...

    Nesibe'nin yaşamakta oldukları semti mezarlığa benzettiğini ve rahat yüzü görmeyen...

    Evin idaresine destek olmak gayesiyle, taksitlerini (Şimdilik nereden ve kimlerden bulduğunu bilmediğimiz parayla diyoruz... Zira işyerinden kazandığı sınırlı miktardaki haftalık yevmiye ile bunu karşılaması asla mümkün değildir...) Nesibe'nin ödediği Singer dikiş makinasıyla dışarıya dikiş diken...

    Ve...

    Bu sefaletten kurtulmak için adaklar adayıp, üç aylarda oruçlar tutan anneciği ile düzenli bir işi olmaması nedeniyle pazarcılık yapıp kahvehaneler de takılan babası Recep Efendi'ye (Yaman Okay) acıdığını...

    ***

    Hatta...

    Beyoğlu'nda bir manifaturacı da çalışan Nesibe'nin bazı günler...

    Bayağı bir sıkıldığı bilgisine de sahip olacağız...

    ***

    Nesibe'yi hayata bağlı tutan tek şey ise...

    Kendini, rüyada gibi hissettiği; hepsi birer hayal ürünü olan, Hollywood prodüksiyonlarının ışıltılı dünyasından ibarettir sadece...

    ***

    O sebeple de...

    "Niagara" (1953) filminden aklında kalanları...

    Şarkısını, ezberden İngilizce olarak seslendirmeyi de ihmal etmeden Ayşe ablasına, bir güzel anlatıverir...

    ***

    Öyle ki...

    Neredeyse bayılmıştır Nesibe, Marilyn Monroe'nun canlandırdığı Rose Loomis karakterine...

    ***

    Ancak...

    Gerçekte Nesibe, halen ortalıklarda yoktur...

    Dakika 30...


    Sözde "imar" ve "modernleşme" saçmalıkları adı altında...

    Paris, Londra, Madrid, Barselona, Roma, Milano ile benzeri dünya miraslarını bünyelerinde barındıran köklü kentlerdeki insanların akıllarına gelmeyen, gelse de kimsenin izin vermeyeceği açıkça ortada olan bir biçimde...


    İstanbul'un kendisinin ve nadide güzellikteki sinema salonlarının da henüz...


    Gözü paradan başka hiçbir şey görmeyen vandalların, rant taciz ve tecavüzüne uğramamış olduğu günlerin manzaraları ile Selim Atakan'ın özgün müziği eşliğinde...

    Siz değerli sinemasever dostlarımızı; ilgiyle seyrederek Nesibe ve Nesibe gibilerinin sonlarının nereye varacağını da öğrenecekleri, 60 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top