Hesabım
    Aşk
    Ortalama puan
    3,9
    290 Puanlama
    Aşk hakkında görüşlerin ?

    39 Kullanıcı yorumları

    5
    7 Eleştiri
    4
    23 Eleştiri
    3
    6 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    1 Eleştiri
    0
    2 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Ali Sarp Sönmez
    Ali Sarp Sönmez

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    16 Haziran 2023 tarihinde eklendi
    Öncelikle üniversite ödevim olduğu için bu filmi izledim. Çok güzel film Theodor karakterinin içine kapalı olması ve yapay zekaya aşık olması tuhaf bir durum ama filmin oyuncu Kadrosu müthiş oynamış.
    Erkan Sert
    Erkan Sert

    1 değerlendirme Takip Et!

    0,5
    21 Şubat 2023 tarihinde eklendi
    filmi neden izleyemiyorum sadece fragman çıkıyor aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa. spoiler:
    Emirhan Yener
    Emirhan Yener

    8 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    28 Kasım 2022 tarihinde eklendi
    Film güzel fakat 4-4.5 yıldız kadar kesinşikle değil. Tekrardan; film güzel fakat nedense beni içine çekemedi. Duyguya çok az kapılabildim. Puanına göre yeterince iyi değil.
    Suat
    Suat

    5 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    18 Haziran 2022 tarihinde eklendi
    Yavaş ilerleyen ama harika oyunculuklar ile izleme zevkini arttıran müthiş bir film. Keşke daha önce izleseymişim.
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.880 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    3 Ocak 2021 tarihinde eklendi
    Senaryosunu yazmanın yanı sıra yapımcılığını da üstlenen Spike Jonze’nin yönetmen koltuğunda oturduğu “Her”, yakın gelecekte deneyimlenen “bilim – kurgu” olaylar zinciri ve “eleştirel” bir altyapıya da sahip olan romantik bir drama…

    Filmin ana fikrinin Jonze’nin kafasında, 2000’li yılların başında yapay zekâ programıyla anlık mesajlaşmaya izin veren bir web sayfası hakkındaki makaleyi okuduktan sonra canlandığını ve ilk meyvesini de benzeri bir temaya sahip olan 31 dakikalık "I'm Here” (2010) ile verdiğini biliyoruz…

    Jonze’nin tek başına yazdığı ilk (debut) uzun metrajlı sinema filmi senaryosu ile çekimleri Los Angeles ve Şangay’da gerçekleştirilen filmin hikayesine gelince…

    İlk olarak “enguzelmektuplar.com” isimli bir şirkette başkaları adına (günümüzde özen gösterilmeden ve hiçbir dilbilgisi kuralına uyulmaksızın yazılarak yollanan SMS’ler yerine) nostaljik mektuplar kaleme alarak hayatını kazanan “yalnız”, “içine kapalı” ve “depresif” bir ruh hali sergileyen Theodore Twombly (Joaquin Phoenix) ile tanışıyoruz…

    Mesai bitiminde masasında oturmakta olan Paul (Chris Pratt) ile kısa bir hoşbeş sonrasında kendini dışarıya atan Theodore yürürken, herkes için artık bir günlük rutin halini almış olan gelen mesajları ile haberleri kontrol etme işini halleder…

    Mesajları içinde en dikkat çekici olanı, aynı binada yaşadığı Amy’den (Amy Adams) gelen hafta sonu yapılacak olan bir partiye hep beraber gitme davetidir…

    Ancak yanıtlamaz ve evine giderek akşamlarının vaz geçilmez eğlencesi olan sanal oyununu oynamaya ardından da sandviçini yemeye başlar…

    Yatağına geçtiğinde ise, neredeyse bir yıldır ayrı yaşadığı çocukluk aşkı karısı Catherine (Rooney Mara) ile mutlu olduğu günlerin hayalini kurar…

    Gözüne bir türlü uyku girmeyen Theodore, “Seksi Kedicik” (seslendiren Kristen Wiig) nick name’li bir kadın ile porno ağırlıklı bir chat yapar…

    Üstelik bu konuşmalar esnasında birden anadan üryan ve kendisiyle sevişmek isteyen hamile bir kadın da (May Lindstrom) peydahlanır…

    Ertesi gün reklamını gördüğü yapay zekalı işletim sistemi ile yönetilen OS1 programından, herkes gibi o da bir tane alarak evine döner…

    Kurulumun tamamlanmasını takiben sanal asistan Samantha (seslendiren Scarlett Johansson), Theodore’un dünyasına dahil olur…

    Bu yeni asistan Samantha o kadar beceriklidir ki, Theodore onu yazdığı mektupların redaksiyonunda da kullanır…

    Evinin bulunduğu asansörün kapısında Theodore, yakın dostlarından Amy ve kocası Charles’a (Matt Letscher) rastlar…

    Her akşam olduğu gibi sanal oyun oynarken Mark Lewman’dan (Luka Jones) bir mesaj gelir kendisine…

    Ona dört yaşındaki “vaftiz kızının” (Nicole Grother) doğum günü partisini hatırlatırken Mark, biriyle tanışmasını istediğini de yazmış ve hatta önümüzdeki Cumartesi’ye bir randevu ayarladığını belirtmeyi de unutmamıştır…

    Kim mi bu, Samantha’nın sıra dışı marifetlerinin yardımıyla kimliğini öğrendiği “tanımadığı kız” (Olivia Wilde)?

    Harvard’da bilgisayar mühendisliği eğitimini tamamladıktan sonra barmenlik dersi de almış olan oldukça ilginç bir tiptir…

    Bu arada bir süre daha sessiz kalacak olsa da boşanma avukatından, evrakları imzalamaya hazır olup olmadığını soran bir mesaj da alır Theodore …

    Ve “tanımadığı kız” ile buluşacağı günde gelip çatmıştır…

    Birbirlerini “köpek” ve “kaplana” benzeten ikilinin kimyaları pek uyuşmadığı için iş olumlu sonuçlanmaz…

    Ertesi sabah uyandığında Theodore’u Samantha arar ve kendisine, tanımadığı kız ile beraber olduğu gecenin nasıl geçtiğini sorar…

    Bu kez bir bedeni olmadığı için canı sıkkın olan Samantha gibidir…

    Yine de Theo ile Sam, “çifte kumrular” gibi sanal da olsa bir seks deneyimi ile plajda gezinti yapmayı da ihmal etmezler…

    Tam da mevzu yalnızca Theodore’un etrafında şekilleniyor derken, mutlu ve mesut bir görüntü çizen Amy ile Charles’ın da ayrıldıklarını öğreniyoruz…

    Ki bu durum, Theodore’dan feyz alan Amy’nin de tanıdığı pek çok insan gibi kendi işletim sistemindeki sanal asistan ile avunmasına yol açacaktır…

    Hepsi bu kadar mı?

    Olur mu hiç…

    Jonze’nin insanı neredeyse çevresine karşı duyarsızlaştırarak üç maymuna çeviren “teknoloji bağımlılığı” ve aynı insanın her şeye tek başına sahip olmaya dair olan “egosuna” yönelik “kara mizah” tarzı eleştirileri hız kesmeden devam ediyor…

    Eğer fırsat bulup da bugüne kadar izlemediyseniz bu filmi:

    Eminiz Arcade Fire’ın müzikleri ile favori görüntü yönetmenlerimizden Hoyte Van Hoytema’nın kamerasından yansıyan kareleri de fazlasıyla beğeneceksiniz…

    Bitirmeden yorumumuza ekleyeceğimiz son husus, “Samantha” karakterini seslendirmek üzere düşünülen ilk ismin Samantha Morton olduğu biçiminde olacak…

    Keyifli seyirler,
    Betül Duran
    Betül Duran

    3 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    17 Kasım 2020 tarihinde eklendi
    Çok iyi filmdi. Nedense teknoloji ve insan üzerine yapılmış en iyi film diyebilirim. İnsan ruhunun teknoloji karşısında nasıl çaresiz kaldığını genele yayarak da okuyabiliriz. Gelecek üzerine harika bir okuma.
    Kleopatra
    Kleopatra

    59 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    26 Temmuz 2020 tarihinde eklendi
    Filmi bas yapit olarak gorenler var. Aslinda ne soyliycemi tam bilemiyorum ama bas yapit diyemiycem kesin. Farkli film oda ayri. Farklilik arayanlara bire bir.
    Tamer Taş
    Tamer Taş

    94 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    23 Haziran 2020 tarihinde eklendi
    Yadırgamayın, çünkü çok yakın bir gelecekte insanoğlu çeşitli işlemcilerle yanlızlığını ve cinsel hayatını ortak yaşayacak..Zaten bir kaç senedir internet üzerinde sanal ortamlarda her türlü fanteziyi bir çok kişi yapıyor.İnsanı mahkum eden '' yalnızlık '' duygusudur.
    Deniz S
    Deniz S

    Takipçi 3 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    24 Ekim 2019 tarihinde eklendi
    HER

    O. Gerçekten de “O” yani. Filmi tam şuan bitirdim ve nasıl karmaşık duygular içindeyim anlatamam.Romantik miydi? Drama mıydı? Gerilim miydi? Hiçbiriydi ve hepsiydi aslında.
    sanal bir kadınla sex yapabilen fakat gerçek hayatında evli olduğu kadın ile ilişkisini bir türlü yürütemeyen,aşk da kaybeden olmasına rağmen meslek olarak aşk mektupları yazan, bir işletim sistemiyle aşk yaşayan Thedore...bedensiz kimliğimizin altındaki anlam. Bedenden mi ibaretiz yoksa asıl biz ruhumuz mu? İşletim sisteminin oluşturduğu bir kadının ruhu olabilir mi? Gibi konuların güzelce işlendiği toz pembe çekimler ve usta bir oynuculuk ile süslenen, tipik romantik filmleri yıkıp geçen hatta imkansız aşk filmlerini bile arkada bırakan bir filmdi Her.

    Aslında Her ,tipik bir romantik drama senaryosu ile biçimlendirilmiş bir bilim-kurgu filmiydi.Çok oyunculu olmayan ,Theo merkezli bir filmdi fakat çok başarılı yazılmış dialoglar sayesinde nefes almadan izletiyordu.çekimler ,renkler ve müzikler yumuşak ve sıcak. İzlerken hoş ve kolay bir izlenim sağlıyordu.Joaquin Pheonix her zamanki gibi muhteşemdi. Yazılım güncellemesi sırasında Samantha’nın kayboluş anındaki oyunculuğu aklımdan uzun süre çıkmayacak. Joaquin zaten her filmde baş rol olarak oynamalı bence çünkü yan rol oynayacak kadar arka plana atılamayacak bir aktör.Klasik aşk filmlerinden sıkıldıysanız göz atmanız gereken bir yapımdı Her.
    Akhenaten
    Akhenaten

    Takipçi 51 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    1 Eylül 2019 tarihinde eklendi
    Filmde gelişmiş yapay zeka ile taçlandırılmış chat botların insanlarla ilişkisini görüyoruz. Chat botlar ne derseniz insanla sohbet etmek için geliştirilen robotlar. Bunun birkaç örneği var günümüzde de ancak gerçek bir insan kadar etkileyici bir sohbet edemiyorlar henüz. Bazıları da halka açıldıktan birkaç saat sonra sağa sola küfür yağdırmaya başladığından fiyasko ile sonuçlandı.

    Filme geri dönecek olursak herkesin ilk başta garipsediği ve ne yani bir yazılıma mı aşık olacakmışız? Saçmalık. Dedikten sonra denemeye karar veriyorlar. Bir çoğu ön yargılı olsa da çoktan yazılım binlerce kişiyi kendine aşık etmişti bile. Bunlardan biride Theodore. Theodore Samatha ile konuşmaya başladıktan sonra bol bol diyaloglarla donatılıyor film ve sizi bir şeyler düşünmeye itmeye çalışıyor arada sosyal mesajlarla ve tespitler de yapıyor. Bu konuşmalarda insanların dünyadaki olan bitenden çok "seksi" şeylere ilgi göstermesi, olmadığımız şeyler gibi rol yapmaya çalışmamız, aşkın toplum tarafından deliliğin kabul gören hali oluşu ve bağlılığın bağımlılıkla karıştırıp bocallamalarımız öne çıkıyor bence.

    Bunun yanında Chat botların ne kadar tehlikeli olabileceğine de tanık oluyoruz. Mesela Samatha Theodore'dan onunla birlikte gelmesini istese gelmez miydi?Bir insan bir işletim sistemini diğer insanlara tercih edebiliyorsa bu insanlık için tehdit oluşturmaz mı?
    Ahmet K
    Ahmet K

    1 değerlendirme Takip Et!

    1,0
    30 Mayıs 2019 tarihinde eklendi
    Filmin başından sonuna kadar sabırla izledim. Her karesinde resmen sıkıldım. Bilim kurgu bu kadar saçma olurdu ancak. Konu rezil. Oyunculuklar iyi.
    snkolas
    snkolas

    Takipçi 68 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    24 Mayıs 2019 tarihinde eklendi
    Farklı bir senaryosu var fakat film yarısından sonra sıkıcı bir hal almaya başlıyor.Filmin son anına kadar acaba Samantha, Yapay Zeka ve Chappie filmlerindeki gibi bir robot olarak ya da bir insan bedeninde karşımıza çıkacak mı diye beklerken film aynı şekilde bitiyor.
    Ugur Tazegül
    Ugur Tazegül

    Takipçi 672 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    18 Nisan 2017 tarihinde eklendi
    SÜPER BİR BAŞYAPIT 10/10

    Joaquin Phoenix'ten kusursuz ve her yönüyle seyredilesi bir performans.Bu karakter ancak bu kadar iyi canlandırılabilirdi diye düşünüyorum.Kendi halinde hem de çok yalnız bir adamı oynamak bana göre çok zor bir karakter ama bunu gayet başarılı bir şekilde yansıtmış.Ona Amy Adams ve Rooney Mara gibi iki güzel oyuncu eşlik ediyor ve elbette Scarlett Johansson,Samantha karakteriyle her saniye ses ile izleyiciyi daha farklı noktalara götürüyor..Tam bir Bilim-kurgu,dram-romantik film.Bu türün buluşmasının en iyi sergileniş biçimlerinden birisi bu film olsa gerek.Mutlaka izlenmeli ve hakkında düşünülmeli..

    Aşk (2013) Bazen insanları izliyorum ve onları hissetmeye çalışıyorum yanımdan geçip giden herhangi birinin ötesinde.. Ne denli aşık olduklarını hayal ediyorum.. Kalplerinin ne kadar çok kırılmış olabileceğini.. Samantha hayatımızda ne zaman olacak çok yakında.. Yönetmenliğini ve senaryosu Spike Jonze ait olan film geçtiğimizin yılın en çok konuşulan filmlerinden bir tanesi olduğunu söyleyerek başlamak istedim.. Film-Bilimkurgu-Romantik-Dram türlerini barındırıyor.. Filmin senaryosu ve kurgusu farklı dikkat çekici olduğu için filmi bir adım öne çıkarıyor.. Çoğu seyirci filmi beğenmez ve oldukça sıkılır hatta yarıda kapatanlarda bile çıkabilir.. Kısaca konusu ise Theodore isimli karısından boşanmış bir yazar tek başına yaşamaktadır.. Yapay zeka işletim sistemi olan ve sadece sesten oluşan Samantha adında bir yazılım yazarımızı yalnızlıktan bir nebzede olsa kurtarır.. Onunla gün geçtikçe farklı duygular içerinde olmaya başlar.. Sürekli iletişim halinde olurlar ve bu yakınlaşma farklı bir boyuta taşınır.. Geçtiğimiz yıl oscarda 5 dalda aday olan film En İyi Özgün Senaryo dalında ödülü kazanmayı başarır.. Kuşkusuz Spike Jonze bunu fazlasıyla hak ettiğini düşünüyorum.. The Master (2012), Walk the Line (2005) ve Gladiator (2001) filmleri ile oscara adaylıkları bulunan Joaquin Phoenix kusursuz performansıyla filmi alıp götürmüş gerçekten favori oyuncularım arasında farklı bir yere sahip olan oyuncu kendini bana bir kez daha hayran bırakmayı başardı diyebilirim.. Filmde sadece sesi ile eşlik eden Scarlett Johansson, Samantha karakteri olduğunu altını çizmek isterim alt yazılı izleyenler için hap bilgi niteliğinde.. Yani filmi Türkçe dublaj izleyenler Scarlett Johansson sesinden mahrum kalacaklar..Ayrıca dikkat çeken bir diğer oyuncu Amy Adams ağırlıkta bir rolü olmasa da onu izlemek her zaman olduğu gibi keyifliydi.. ‘’Bu ofiste bir kadin taniyorum.. Kendisi bir isletim sistemiyle çikiyor ve daha da tuhafi isletim sistemi kendisinin bile degil.. Baska birisinin isletim sistemini bastan çikarmis..’’ ‘’- Yoksa ona (işletim sistemine) asik mi oluyorsun?+ Bu beni bir kaçik mi yapar?– Hayir… Hayir, bence bu.. Bence asik olan herkes biraz kaçiktir zaten. Yapilacak en çilginca seylerden biri bu. Deliligin toplumca kabul gören sekli gibi..’’Günümüzde teknolojinin hüküm sürmesiyle sosyalleşmenin git gide kaybolması başımızı makinelerden kaldırmamamız Matrix filminde olduğu gibi git gide onlara kendimizi kaptırmamız, boğun eğdiğimizin göstergesi, olduğu gerçeği çıkartılabilir..Filmi kısaca özetlersek sanal bir aşkın gerçek bir aşktan daha gerçek olması durumu insanı git gide kaosa sürüklemesi.. Fiziksel olarak var olmayan bir sese nasıl aşık olabiliriz onunla vakit geçirebiliriz belki de böyle bir sistem insanlarla daha iyi anlaşır onu dinler ama daha fazlasını nasıl verebilir? İletişim araçları günümüzde artıp geliştikçe yalnızlıkta artıyor insanlar ister istemez kendi kabuğuna çekiliyor.. İnsanlar işletim sistemiyle nasıl aşk olur çok saçma diyebilir film yakın bir gelecekte olacakların sinyalini vermiş bence çok etkileyici bir bilimkurgu-romantik türünün harmanlanması diyebilirim.. Bu durum devam ettiği sürece kısaca sanal hastalığımız yakın gelecekteki aşklar bu şekilde olacak Filmin İmdb puanı:8.0 bence oldukça yerinde bir puan bana göre daha fazlasını hak ediyor..Senaryo orijinal geçtiğimiz yılın en iyi filmlerinden bir tanesi tabii bana göre.. Bilimkurgu-Romantik türünde farklı bir tat almak isteyenlere şiddetle tavsiye ederim.. 8.5 Yanında olup dünyayı senin gözlerinden görebildiğim için çok şanslıyım..
    mr why
    mr why

    2 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    1 Ağustos 2016 tarihinde eklendi
    charlie kaufman ın being john malkovich ve adaptation gibi iki kült senaryosunu sinemaya aktaran spike jonse un yazıp yönettiği filmde joaquin phoenix , amy adams , scarlett johansson oynuyor.
    ana karakter theodore her modern insan gibi güvensizlik, eşini kıskanmak, onun değişmesinden, terketmesinden korkmak gibi dertlerden muzdarip. ayrıca çok ilginç de bir mesleği var adamın.
    bu filmin verdiği tada en yakın lost in translation filmi vardı bir zamanlar.

    çocukluk ve ergenliğini internetin olmadığı dönemlerde geçirmiş izleyiciler için farklı anlamları olan bir film. ilk bilgisayarla tanışmamız , ardından yıllar sonra internet diye ne işe yaradığını bilmediğimiz bir bilgisayar şeysinin dedikodusunu duymamız tam da ergenlik zamanlarımıza rastladı.
    aslında yapay zekalı işletim sistemleriyle çoktan tanışmışız da haberimiz yokmuş. izlediğimiz bir çok çizgi film ve kara şimşek gibi yapımlarda kullanıcıyla interaktif iletişime geçen yapay zekalar vardı.
    sonra bu senaryolar biraz karamsarlaştı. james cameron un bir kabusundan yola çıkarak yazdığı terminator filmi izleyicilerin teknolojiye bakışını; başımıza bir şey gelmese bari minvaline kadar taşıdı. gelecekten gelen bir adam ,adamın peşinde bir android, bu androidin kopan kolu sayesinde yeni bir teknolojiyi keşfeden bir bilim adamı olaylar olaylar. kendi kuyruğunu yiyerek beslenen yılan gibi bir senaryo . bir sonuç kendi nedenine neden olabilir mi sorusunu kafamıza ilk kazıyan film buydu. neyse konu çok dağılmasın bu tamamen farklı bir entry konusu.

    tüm bu teknolojiye dair korku ve kara senaryolar hep insanoğlunun iktidar,can güvenliği,konfor , savaş, para vs.. kaygılarını işler. peki ya insani duygular?
    internette bedenimizi ve hatta ismimizi kullanmadan daha cesur veya yüzsüz olduk. şu sözlük hayatımızın bile bu gelişmelerin bir parçası olduğu bir gerçek. siyasi , dini ve tüm insani meseleler hakkında kim kırılır kim üzülür demeden atıp tuttuk. hatta birilerini sevdik, nefret ve kavga ettik, farklı kültürleri yok saydık. internet bize bedava terapist koltuğu gibi geldi. aslında bu duygu bizlere daha internetten bihaher olduğumuz zamanlarda gazetelerin kuponla dağıttığı sanal bebek zımbırtısıyla sunuldu. yapay bir cihaza duyulan merhamet, sevgi , sorumluluk ve son noktada da bu filmde aşk veya ona benzeyen bir şey.
    bu filmde de yıllarca beraber olduğu karısında ve çıktığı güzel kızlarda bulamadığı ilgiyi ve arkadaşlığı ve hatta aşkı bir işletim sisteminde bulan bir adamın hikayesi işleniyor. adam mağdur mu , bencil mi, salak mı, hassas mı karar vermek zor. ama şu gerçek ki tamamen kendi davranışlarımıza göre kendini geliştiren bir yapay zeka bile insanı mutlu etmeye yetmiyor.
    özetle bu film teknolojinin hayatımızdaki yeri meselesinden çok farklı bir yerde duruyor. bir ders vermekten çok herkesin kendisini biraz sorgulamasına sebep oluyor. kafada soru ve ünlem işaretleri bırakıyor. şekillendirmeye çalışmadan, suçlamadan, ak kaşık rolü oynamadan, yaftalamadan sevdiklerimizi kabullenebiliyor muyuz? yoksa her şeyi yaşamak benim hakkım diyerek insanları buruşturup bırakıyor muyuz?

    filmin atmosferi çok dingin. mekanlar temiz, insanlar saygılı. 2077 yılı newyorkunda geçiyordu sanırım. ama filmin çoğu sahnesi çinde çekilmiş. insanların giyimleri ve mekan tasarımları geleceğin dünyası saçmalığına girmeden gayet sade tasarlanmış. hatta pantolon kemerleri bile yok. mekan tasarımları nedense kırmızı ağırlıklı renklendirilmiş. zaman ilerledikçe nüfus artıyor ama insanlar yalnızlaşıyor, belki de her şey tek renge bürünmeye başlıyor.
    Şamil Ö.
    Şamil Ö.

    Takipçi 171 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    12 Aralık 2015 tarihinde eklendi
    İnsan tamamen duygulardan oluşan bir et parçası. Duygularıyla hareket eder, duygularıyla düşünür, duygularıyla konuşur. Her ne kadar bu işler için aklını kullanmak ve mantık çerçevesinde hareket etmek daha sağlıklı olsa da kendisi hep duygularının esiri olmuştur. Üzüleceğini bile bile... İşte Her tam da bu söylediklerimi kanıtlayan türden bir film. Bir işletim sistemine aşık olmanın, cansız, yapar bir şeye aşık olmanın bir taşa bir halıya veya bir kapıya aşık olmaktan ne farkı var ki? Ama Theodore aşık oluyor. Çünkü o bir insan ve insanlar duygularıyla yaşar. Ve işin içine duygular girince mantık hep 2. planda kalır...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top