Hesabım
    Hile Yolu
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Hile Yolu

    Hile yolları kapanır mı bir gün?

    Yazar: Banu Bozdemir

    Ersin Kana imzalı Hile Yolu’nu Antalya Altın Portakal’da izlediğimde son yıllarda izlediğimiz flmlerden farklı bulduğumu söylemeliyim, o yüzden ödül beklentim de vardı filmden ama olmadı, jüri nazarında değer bulamadı film.

    Hile Yolu’nun benim için iki önemli anlamı var. İlki Hrant Dink cinayetinin artık herkes tarafından bilinen arka planını anlamaya, çözmeye çalışıyor, ikincisi de ‘suç filmi’ dediğimiz türe bir hayli yaklaşıyor. Zaten bizde çekilen suç, mafya ya da derin devlet filmlerinin de bu minvalde olmaktan başka şansı olmadığını düşünüyorum.  Çünkü biz aksiyon üreten bir ülke değiliz, hesaplaşmalarımız aile dışına çıkmaz, bağlantılı cinayet planları yoktur, her şey küçük bir arena içinde olup biter. O yüzden failleri de bellidir meçhulleri de. Ama hep faili meçhul muamelesi görür o ayrı…

    Filmde erkek dünyasının bitmek bilmeyen hegemonyası da var, bir suç örgütünün arka planı da. Tabii bu arka planın uzantıları da var, herkesin birbirini etkilediği. Filmi Dink cinayetinin arka planından çıkardığımızda zaten elimizde bir suç örgütünün arka planı kalıyor. Ama öyle kelli felli, her şeyin belli planlar eşliğinde döndüğü bir örgütlenme değil bu. Gayet de laçka, Kofik isimli küçük bir çocuğu Dink cinayetinden iki yıl sonra bir papazı öldürmek üzere tetikçi yapacak kadar hem suça yakın hem de suçtan uzak. Ama Ozan Bilen’in başarıyla oynadığı Korhan karakteri kilit bir nokta yaratıyor bu sakillik içerisinde. Korumaya çalıştığı karizmasının aslında türlü oyunlara kurban olması da kimsenin kimseye güvenmemesi gerektiğinin altını çizer nitelikte.

    Sonuçta Hrant Dink davası ‘adalet istiyoruz’ istemiyle kitlesel bir çözüm istese de sonuçlanamıyor bir türlü, rafa kalkıyor. O yüzden çekim yaparken davası henüz devam eden bir cinayette söylenecek herşeye çok dikkatli davranmaları gerektiğini düşünmüş ekip ve olayın öbür tarafından bakalım bir de demişler!

    Yani bir cinayeti tetikçisinden, azmettiricisine kadar planlayan bir ekibin iç dünyasına dalmışlar. Tetikçilerin acısıyla tatlısıyla iç dünyasına eğilen film, bazı kişilerce yanlış bile anlaşıldı, tetikçileri aklama çabası olarak algılandı. Bence öyle bir durum yok, film tam da bu işlerin arkasındaki örgütlenmenin ne kadar zavallıca, güvensiz ve sakil olduğunu anlatıyor. Yani herkesin birbirinin maşası olduğunu ve sonrasında nasıl dağıldıklarını…

    Filmin çok sakin bir dili var, bu da Korhan karakterinden kaynaklanıyor bence. Onun dinginliği, yakın arkadaşıyla kurduğu ‘can dostum’ ilişkisi, filmin ivme kazanmasına engel olmasa da yavaş ivmelendiriyor, bu da filme farklı bir hava katıyor.

    Hrant Dink cinayeti için her acılı olay gibi yıllar sonra yüzleşilen bir film de olabilirdi ama daha önce Çarşı Grubu’nu anlatan Asi Ruh diye bir belgesel çeken ekip, sonra da kolları sıvayıp bu süreci anlatma gereği duymuşlar. Birebir cinayete, dava sürecine eğilmediği için kafa karıştırıcı yanları olabilir, ben biraz da dediğim gibi ‘tür’ filmi olarak bakılmasını doğru buluyorum... Bu ülkede cinayetler işleniyorsa onları her açıdan ele alan filmler de olmalı, çekilmeli!

    twitter.com/BanuBozdemir

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top