Hesabım
    Bir Hurdacının Hayatı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Bir Hurdacının Hayatı

    Fakirliği görünür kılan yeni gerçekçilik...

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Artık kimse fakirlikten bahsetmiyor. Ekonominin iyi yolda olduğu ve insanların yaşam standartlarının yükselmeye başladığı şeklinde bir hava, yukarıdan aşağı estirilmeye çalışılsa da, bunun gerçek olmadığını, tam tersine günden güne fakirleştiğimizi biliyoruz. Şık ünvanlar ve kıyafetler bile bu gerçeği gizleyemiyor. Fakat çoğu zaman insanın bunu kendine itiraf etmesi kolay olmuyor. Yüzleşme olmayınca başkasının bıçak sırtı fakirliği de görülmez oluyor.

    Herkes kendi 'popüler sinemasında' yaşayıp giderken fakirliğin sinemasını yapmak önemli. Öte yandan iyi niyet olsa da gerçeklik hissini, samimiyeti ve de çelişkileri hissetirmek kolay değil. Estetize edilmiş fakirlik, büyük bütçeli 'sefalet' manzaraları, dışarıdan samimiyetsiz bakışlar, bunlarla çok sık karşılaşıyoruz. Bir Hurdacının Hayatı gibi tartışmalı ama etkili yollar bulmak gerekli. Risk almak, sinemaya yeni anlamlar yükleyen cesur denemeler yapmak önemli.

    Tarafsız Bölge ve Güzel bir Hayat Düşlerken filmlerinin başarılı yönetmeni Danis Tanovic, Roman bir hurdacı ve ailesinin başından geçen trajik bir olayı kameraya almış. Adeta bir belgeselci gibi olayın geçtiği karlı köye gitmiş ve gerçek kahramanlarıyla birlikte çalışmış. Yönetmen onlardan yaşadıklarını kamera önünde yeniden canlandırmalarını istemiş. Hikaye sineması bu ama asla bize hikaye anlatmıyor.

    Hurda ve demir satarak günü kurtarmaya çalışan Nazif, karısının ameliyat parasını bulmaya çalışırken sistemin soğuk nefesini ensesinde hissediyor hikayede. Düşük sonrası kanaması geçmeyen Senada'nın ameliyatı için bin Bosna markı lazımdır. Büyük paradır, hastane ölümcül tehlikeye rağmen parasız ameliyata yanaşmamaktadır. Sağlık sigortası olmayan garibanlar ölüme terk edilmektedir.

    Nazif basit bir üçkağıtla ameliyatı yapacak hastaneye sosyal sigorta kartını veriyor, diğer masrafları da parçaladığı son arabadan çıkan demirlerle ödüyor. Bir günü daha kurtarıyor yani, üstelik bu defa zorlu bir sınavı son anda yetişerek  atlatıyor. Aile evine yeniden elektrik ve ısı geri geliyor. İkinci bir krize kadar demek daha doğru...

    Tanovic günlük yaşayanların, kenara kötü günler için üç beş kuruş atamayanların, azınlık olarak toplumda ikinci sınıf vatandaş görülenlerin zerre kadar düşünülmediği bir sistemde hayatta kalma rehberi sunuyor. Siyasi ve ekonomik ilişkileri yönetenler yukarıda paralardan kuleler dikerlerken aşağıda birileri karanlığa düşüyor. En alttakiler ölüyor. Bir Hurdacının Hayatı gibi filmler yozlaşmış bir sistemin yarattığı fakirliği anlatırken kapitalist sistemin çöküşünün de altını çiziyorlar.

    Danis Tanovic'in filmini başka türlü bir gerçekçilik deneyimlemek için Başka Sinema salonlarında gazete/kitap okur gibi tartışarak, altını çizerek izlemek lazım. Geriye son bir soru kalıyor; Nazif ve ailesinin kamera önüne geçerek yaşadıkları bir olayı bizim için canlandırmaları gerekli miydi? Bu gerçek hikaye gerçek oyuncularla anlatılamaz mıydı?

    Kamera arkasında iyi bir yönetmen varken böylesi de eminiz güçlü olurdu. Akla Bay Lazarescu'nun Ölümü filmi geliyor mesela örnek olarak. İçkiye meraklı ihtiyar bir münzevi, bir ambulans ile kendisine bakacak doktor arar ama bütün hastaneler onu geri çevirir. Unutulmaz filmde zavallı Lazarescu'nun yavaş  çekim ölümü insanlığın kalp ölümünün kısa tarihçesidir.

    Bir Hurdacının Hayatı'nda başka türlü bir gerçekçilik var. Bu belgesel hissiyatını en çok Nazif ve karısı arasındaki mücadeleci sevgide ve çocukların samimi oyunlarında görüyorsunuz. Bunlar az şeyler değil. Araba camlarını buza çeviren soğuk bir dünyada, yaşam savaşının orta yerinde sinema salonlarına ısı yayıyorlar. Bunun görünürlüğe de katkısı olduğu muhakkak.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top