Hesabım
    Fences
    Ortalama puan
    3,3
    27 Puanlama
    Fences hakkında görüşlerin ?

    6 Kullanıcı yorumları

    5
    1 Eleştiri
    4
    2 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    1 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.883 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    1 Şubat 2023 tarihinde eklendi
    1950'lerin Pittsburgh'undaki yoksul bir ailenin, özellikle de bu yoksulluktan kaynaklanan kendi iç çatışmalarının öne çıkartıldığı, yaşantısı eksenindeki bir ırkçılık öyküsünün gözler önüne serildiği senaryosunu, aynı isimli Pulitzer Ödüllü kendi oyunundan (1985) uyarlayarak August Wilson'ın yazdığı ve yönetmen koltuğunda da, başroldeki Troy Maxson karakterini de canlandırmasının yanı sıra yapımcılar arasında da yer alan Denzel Washington'ın oturmakta olduğu “Fences”; sıra dışı bir dönem draması olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz, 24 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilerek; "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu" kategorisinde Viola Davis'e, birer Academy, BAFTA ve Golden Globe ödülü kazandırırken, brüt 64.4 milyon dolarlık bir hasılat rakamına da ulaşılmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Onlarca yıldan bu yana tanıdığı en yakın arkadaşı Jim Bono (Stephen McKinley Henderson) ile birlikte, çöp toplayıcısı olarak çalışan Troy Maxson; haftalık mesaisini tamamlayarak, komşusu da olan Jim ile beraber evlerine dönmüşler...

    Ve...

    Jim, elindeki eşyaları Troy'un evinin kapısının önüne bıraktıktan sonra da; günlerden Cuma olması ve Cumartesi ile Pazar'ı da dinlenerek geçirecek olmaları gerekçesiyle, evin arkasındaki bahçe de, hem içip hem de laflamaya koyulmuşlardır...

    Elbette...

    Seslerini duyan Troy'un karısı Rose Maxson'da (Viola Davis) kendilerine katılır...

    ***

    Böylelikle de...

    Aralarında geçen konuşmalar esnasında...

    Okuldan arta kalan saatlerini değerlendirerek harçlığını çıkartmak amacıyla, A&P isimli market de geçici bir işe girmiş olan Maxson çiftinin oğulları Cory'nin (Jovan Adepo); okumakta olduğu lisenin futbol takımına seçildiğini de öğreniyoruz...

    Ki II. Dünya Savaşı öncesindeki dönemde, efsanevi Babe Ruth ve Josh Gibson kadar iyi beyzbol oynayan ve bir profesyonel olarak sadece Negro liglerde şans bulabilen Troy'a göre; bunun hiçbir önemi bulunmamaktadır...

    Zira zaman ne kadar değişmiş olursa olsun, Afro - Amerikan kökenli beyzbol ve futbol oyuncularının; spordan para kazanmaları, hala pek mümkün değildir...

    Bu sebeple de...

    Bir "öğrenilmiş çaresizlik" örneği olarak Cory, beyazların ilgilenmeyecekleri futbol yerine; araba tamirciliği vs. biçimindeki, kendisine para kazandıracak pratik bir mesleğe yönelmelidir...

    ***

    Gençliğinde, yakalandığı ölümcül bir zatürreden; eli oraklı ve sırtı pelerinli Ölüm'ü güreşte yenerek kurtulduğuna ilişkin bir hikayeyi de, ballandıra ballandıra anlatırken Troy...

    Birden...

    Troy'un önceki bir ilişkisinden doğan, müzisyen olarak para kazanma hevesindeki otuz dört yaşındaki büyük oğlu Lyons Maxson (Russell Hornsby), elindeki gitarıyla çıkıp gelir...

    Çünkü Troy; o gün maaşını almıştır ve düzenli bir iş de çalışmak istemediği için işsiz de olan Lyons babasından, 10 dolar borç isteyecektir...

    Her ne kadar Troy buna yanaşmak istemese de, Rose Troy'u ikna ederek; 76 dolar 22 sent olan sefalet ücreti niteliğindeki maaşının, 10 dolarını Lyons'a vermesini sağlayacaktır...

    ***

    Ertesi sabah...

    Troy uyandığında, "çitleri" onarmasını istediği oğlu Cory; futbol antrenmanına katılmak üzere, çoktan evden ayrılmıştır bile...

    Bu arada...

    Troy'un, II. Dünya Savaşı esnasında, Japonlarla savaşırken ağır yaralandığı kafasına metal bir plaka takılmış olan; erkek kardeşi Gabriel "Gabe" Maxson (Mykelti Williamson) ile de tanışıyoruz...

    ***

    Geçirdiği beyin travması nedeniyle akıl sağlığı yerinde olmayan Gabe, sokağın karşısındaki Bayan Pearl'ün evinin bodrum katında yaşamakta ama sağlıklı beslenememektedir...

    Sırf bu yüzden de olsa Rose, Gabe'in yeterince beslenebileceği bir hastaneye yatırılmasını önermektedir...

    Ancak...

    Devletin Gabe'e ödediği 3 bin dolar tazminatı, şu an oturmakta oldukları evin peşinatı olarak kullanmış olan elli üç yaşındaki Troy; Gabe'i hapsetmek olarak da algıladığı bu fikre, pek de sıcak bakmamaktadır...

    Sinirleri büsbütün gerilen Troy'da, aynan oğlu Cory gibi; "çitleri" düzenlemek yerine, her Cumartesi yaptığı şekilde kendini dışarıya atar...

    ***

    Derken...

    Okuldaki antrenmanını tamamlayarak gelen Cory ile sakinleşerek evine yeniden dönen Troy; sohbetinde belini kırmak suretiyle, birlikte "çit" yapma işine girişirler...

    Tabii ki Troy için asıl gaye, oğlunu futbol oynamaktan caydırmak iken; derslerinde de başarılı olan Troy'un asıl hedefiyse, alabileceği futbol bursu sayesinde kapağı bir üniversiteye atabilmektir...

    İşte oğlunun patronu olduğunu iddia eden bir baba ile çok farklı görüşlere sahip olan oğlu arasındaki bu hararetli konuşma, daha da doğrusu; kendi aralarına örmeye başladıkları aşılmaz "çit" engeli hali, bu çerçevede sürüp gider...

    Dakika 40...

    İzlerken yüreklerinizin derinden titreyeceğini düşündüğümüz filmin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; ters köşe sürprizleri de bünyesinde barındıran, 99 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Finale ve öncesindekilere dair "spoiler" verilmeden, emek harcanarak sizlerle buluşturulmuş; özgün ve büsbütün farklı bir başka yorumda yeniden bir arada olabilmek dileğiyle...

    Keyifli seyirler,
    Eylem Can
    Eylem Can

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    21 Şubat 2023 tarihinde eklendi
    Bir insanın verebilecekleri kadarına razı olup,onu olduğu gibi kabul ederken büyük bir erdem gösteren bir kadın gördüm...yinede babasının cenazesine oğlunun gitmeme isteğine karşı çıkmasına hak vermedim.roy da babasınin yaşayıp yaşamadığını bilmiyordu fakat ölmüş olmasını diliyordu.roy bunu haketmedi ama vicdanları rahat olacak...
    Berkant Cankoşar
    Berkant Cankoşar

    1 değerlendirme Takip Et!

    0,5
    19 Haziran 2021 tarihinde eklendi
    Hayatımda izlediğim en kötü Danzel filmi. Oğluna kötü davranan ve eziyet eden bir baba. Beyzbolcu olmasını istemiyor. Hani neden kötü davrandığına dair bir sahne de yok. Kötü adamların genelde seyirci anlasın diye belirli bir amacını anlatırlar ya bu filmde o yok. Neymiş kendi döneminde onu ezmişler diyeymiş(!) hiç iyi davrandığı bir sahne de yok oğluna. Yazmak istediğim çok şey var ama o kadar sinir oldum ki kelimeleri toparlayamıyorum kusura bakmayın. Çok ağır ilerleyen bir film. Zaten filmin yarısından sonra senaryo iyice saçmalıyor. Başka kadından doğan bir kızı oluyor yarısından sonra konu buna evriliyor. Ha bir şeyler olur ha olacak derken film bitiyor. Oğluna en sonunda daha da kötü davranıp neredeyse öldürecek hale getirip çocuğu evden kovuyor ama sonunda kahramanmış gibi anlatıyorlar Danzelin oynadığı karakteri. Vakit kaybı resmen. İzlemenizi önermem.
    Deniz O.
    Deniz O.

    Takipçi 170 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    23 Ekim 2017 tarihinde eklendi
    “Bazıları insanları dışarıda tutmak için, bazıları da içeride tutmak için çit örerler.”

    Eğer 60’lı veya 70’li yıllarda doğmuşsanız, zor zamanlarda bizleri dünyaya getiren ebeveynlere sahip olma şansınız yüksek. Kıtlık zamanlarda çocuk büyüten bu kişiler ya geçinme mücadelesi içindeydi ya da durumları iyi olsa da, bunu başkalarına göstermeden tutumlu bir şekilde yaşarlardı. Her iki durumda bir parça endişeli, tutumlu ebeveynler çocuklarını şımartmadan yetiştirme durumunda kaldı. Dünyanın genelinde durum çok farklı değildi. Bir çok savaş atlatan bu nesil zorlu zamanlarda hayatta kalanlardı.

    Kendilerini gerçekleştirmek, ne istediklerini bulmak, kendilerine vakit ayırmak, gönül eğlendirmek belki de çok azının sahip olduğu ayrıcalıklardı. Onlar bildiklerinin, elindekilerin en iyisini vermeye çalıştılar. Kimimiz minnet duyabiliriz, kimimiz şikayet edebiliriz. Ancak bugün, şu anda bu yazıyı okuyabiliyorsak, onların en önemli işi başardıkları ortadadır: Bize hayat vermişlerdir... Bir üstadın dediği gibi “çocuklarınıza yiyecek, barınak sağlayın ve yapabiliyorsanız onlara erdemli olmayı öğretin.”
    ...
    The Fences filmi, bin bir zorlukla ailesini geçindiren ancak bir o kadar da aile ilişkilerinde sıkıntı yaşayan Troy’un hikayesi: Maddi dertleri olan büyük oğlu, babasının itirazlarına rağmen sporcu olmak isteyen küçük oğlu, 18 yıllık eşi ve uzun süredir devam eden ilişkisi...

    Onun ilgisini, desteğini ve sevgisini arzulayan küçük oğlu ile sıkıntılar yaşayan Troy, ona yaptığı uzun bir konuşmanın arasında şunları söyler:
    spoiler: “Seni sevmek mi?.. Bir adam ailesine bakmakla sorumludur. Benim evimde yaşıyorsun, karnını doyuruyorum, yatağında yatıyorsun çünkü sen benim oğlumsun. Sana bakmak benim görevim, sana karşı bir sorumluluğum var, seni sevmek zorunda değilim! Şimdi, sana vermem gereken her şeyi veriyorum! Sana senin hayatını veriyorum! Şimdi hayatını biri seni seviyor mu, sevmiyor mu diye hayıflanarak geçirmeyi bırak!..”


    ... Yazının tamamı TuvaletKagidinaNotlar blogspot com da...
    rudeonerudeone
    rudeonerudeone

    Takipçi 1.698 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    9 Ekim 2017 tarihinde eklendi
    Washington ve Davis'in oyunculuk resitali sunuyorlar. Tiyatro oyunundan uyarlanan, zaten neredeyse tiyatro gibi çekilen bir film. Ancak sıkmıyor. Filmin içine çabuk giriyorsunuz. Dönemin Amerikasına kısa bir bakış.
    Gonca A.
    Gonca A.

    3 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    27 Şubat 2017 tarihinde eklendi
    Denzel Washington'ın bireysel oyunculuğu harika evet ama filmde o kadar çok dialog var ki bir yerden sonra bunalıyorsunuz. Hele ilk 20 dak geçmek bilmedi.
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top