Hesabım
    Sihirli Ay Işığı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Sihirli Ay Işığı

    Aşk, tek gerçek sihirdir...

    Yazar: Alper Turgut

    Sihir ve illüzyon, tutarlılık ve çelişki, dindar ve ateist, kararlılık ve bocalama, kadın ve erkek, aşk, aşk ve ille de aşk. İşte “Sihirli Ay Işığı” (Magic in the Moonlight), hayatın gerçek mucizesini, biricik sihrini arayan bir film.

    Yarım asır boyunca, oynamak, yazmak, yönetmek ve bizlere her yıl bir film hediye etmek... Woody Allen, artık eskisi gibi değil, son zamanlarda sinema yapmıyor, turistik gezi yapıyor, hazır dolaşmaya çıkmışken, ayıp olmasın diye film çekiyor diyenlere sakın aldırmayın. O, hep üretsin, biz, hep seyredelim, ne çekerse çeksin. Çünkü pelikül, bir dehanın izlerini taşıyor. Yaşını neredeyse 80’e yaslayan büyük usta, depresif ve sarsıcı Mavi Yasemin’in ardından, daha hafif, daha geveze, daha kolay tüketilir ve bu kez iyimser bir filmle, yine yerinde duramamış, Amerika’dan Avrupa’ya geçmiş. Evet, Sihirli Ay Işığı, Güney Fransa’yı mesken eyleyen, tarihi 1928’e sabitleyen, illüzyonu, aşkı, entelektüel laf kalabalığını, 97 dakikaya yediren, özetle yanılsamayı, beyazperdeden yansıtarak, bizleri şaşırtmayı deneyen bir seyirlik. Tamam, senaryo biraz hızlıca yazılmış, müthiş olabilecek şey, ıskalanmış, çok yeni bir şey anlatılmamış, yönetmen abimiz, bazı eskileri ısıtmış, yeniden önümüze sürmüş, ama arkadaşlar arasında olur bunlar, abartmayalım.

    Woody Allen´ın sarışın kadın takıntısı, malumunuz. İşte Mia Farrow, Diane Keaton, Scarlet Johansson, Cate Blanchet vs. derken, bu kez ezberini bozuyor ve şimdi kızıl zamanı diyor, hayli yetenekli ve şirinlik abidesi Emma Stone’u seçiyor. Genç kızların sevgilisi modundan, yaş aldıkça, daha zorlu rollere sıçrayan Oscar’lı aktör Colin Firth ile Stone, kimyaları uyan, müthiş bir ikili olmuşlar, haklarını verelim. Bildik mizah ile izah yolculuğuna, bu tatlı romantik-komedi formatına, Marcia Gay Harden, Hamish Linklater, Jacki Weaver, Simon McBurney ve Eileen Atkins de katılıyorlar, iyi de ediyorlar. Meşhur illüzyonist Stanley, öteki dünyadan havadis getirdiğini iddia eden medyumlara savaş açmıştır. Sihirbazlık, mekanik bir iştir, çok çalışma, sanat gibi icra ve dikkat dağınıklığından yararlanma demektir. Fili kaybetmek başka şeydir, ruh çağırma ritüeli bambaşka şeydir. Çekici medyum Sophie, detaycı ve inatçı elemanımızın yeni hedefidir. Kahramanımız huysuz ve huzursuz Stanley, bir tek şey hariç, her konuya hâkimdir, o, sevmekten bihaberdir. Alaycı, kibirli, mükemmeliyetçi bir adam, karşısına sevda öyküsü çıkınca, savunmasız yakalanır ve haliyle bocalar. Sevimli, gülünç ve zavallıdır artık, hatta benliğimi aldın, bari kalbimi alma diyecek kadar. Bir erkek için büyü diye bir şey varsa şayet, bir kadından büyülenmektir, sonrası ise filmimizde saklıdır. Memleket, canımızı sıkan ve yakan bir gerçekliğin esiri oldu kaç gündür ve çok fazla acı, haliyle hissizlik yaratır. İşte Sihirli Ay Işığı’na bu yüzden gitmeli, bir parça efsun, kafamızı dağıtsın, gündelik hayatı bir süreliğine unuttursun, yüzümüze tebessüm oturtsun diye.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top