Hesabım
    Meryem
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Meryem

    Meryem'e bir yol ver...

    Yazar: Banu Bozdemir

    Atalay Taşdiken’in ikinci filmi Meryem ilk filmi Kız Kardeşim Mommo’yu hatırlatıyor, aynı ellerden çıkma olduğunu belli ediyor. Teyzelerini bekleyen küçük kardeşlerin yerini Meryem almış durumda. Hatta belki de sadece Ayşe’nin… Meryem büyük bir saflıkla resmedilmiş, her şeye karşı geliştirdiği yumuşaklığı / sevgisi filmin gidişatını da yumuşatıyor. Evlendirildikten sonra kocasıyla sadece altı gün birlikte kalan Meryem’in adının Meryem olması da tesadüf değil. Çocuğu yok ama kocası da yok Meryem’in. Hatta adı da yok!

    Film önce bir rüya sahnesiyle başlıyor. Meryem’in rüyası. Göl kenarında bir adamla oturan Meryem bir anlık gafletle adamın yanından uzaklaştığını görüyor. Film boyunca da kocası yanında değil Meryem’in. Kadına dayatılan bekleme, sevme, hizmet etme ve bunun sonucunda boyun eğmenin bütün safhalarını yaşıyor Meryem. Konu o kadar bildik ki, bugüne kadar bu konu üç aşağı beş yukarı onlarca kez anlatıldı ama Taşdiken filmi getirdiği yerde bırakmıyor, seyirciyi şaşırtıyor ve hatta sürpriz denebilecek bir sonla bitiriyor hikayeyi. Yani ağzımıza gelip gelip içimize attığımız, kadının kaderini değiştirmeyi yine erkeğin kararıyla yaptığımız bir sona isyan ediyor adeta.

    Filmin görüntüleri bir masal dünyasını andırıyor, Meryem (Zeynep Çamcı) de bu dünyanın Polyannası adeta! Herkes ona beklemesini, sebat etmesini salık veriyor. Bir yandan da kocası dışında tüm erkeklerin bir şekilde odağında Meryem. Kayınbabası ona çok iyi davranıyor, sütçü göz koymuş durumda, zihinsel özürlü Celil’in arkadaşı ve Murat’ın takıntılısı. Kadın dünyası tarafından da eziliyor. Kaynanası ev işlerini yapan bir hizmetçi, kocasının kızkardeşi işleri kendisinden alan bir kurtarıcı köle, annesi ise boyun eğmesi gereken bir kadın olarak bakıyor ona. Böyle bir ortamda hala kocasını bekleyen, onun geleceği gün sayısını kavanoza taş olarak koyan, umut eden bir Meryem var karşımızda. Üçlü ilişkiye yakın kuracağımız dengede askerden dönen ve sevdiği kızı yani Meryem’i başka bir adamla evlenmiş bulan Murat’ın dramı da var. Askerlikte yaşadığı ağır durumları kaldıramayan, bir de üstüne üstlük sevdiği kızı başkasına kaptıran Murat normalin dışında tutuluyor ama aslında sevgisi herkesten gerçek! Meryem’in herkese kapattığı penceresini kendisini umursamayan kocasına açık tutması kimi zaman abartı tabii, ama bir yandan da çaresizlik ve umut hali var o bekleyişte. Filmin kötü adamı Murat (İsmail Hacıoğlu) ilan edilse de her konuşmasına ‘Naber Meryem?’ diye geniş bir tonda başlayan Mustafa (Mehmet Usta) daha kötü aslında. Ne zaman ki diğer kadından darbe yiyor, o zaman aklına geliyor Meryem’e gerçekleri söylemek!

    Filmin gerilimini de yine Meryem’in etrafındaki erkekler üzerinden kuruyor Taşdiken. Herkesin Meryem’e fiziksel kötülük yapacağını düşündürtüyor, buna kayınbaba (Mustafa Uzunyılmaz) ve Celil de dahil. Gerçek yaşam öyküsünden izler taşıyan film iyiniyetli bir bastırma hikayesi. Kayınbaba Meryem’e babasıyla olan yakın dostluklarını anlatırken, bir yandan da "Seni bizim haylaz oğlana kurban ettik güzel kızım" demeye getiriyor. Ama bunu o kadar iyi niyetli yapıyor ki, Meryem orada olduğu için bir kez daha şükrediyor. Film kötü dengesini hep Meryem’in kendisiyle barışık iç dünyasıyla yıkmaya çalışıyor. Biz de Meryem mutlu birşeyler yaşıyor diye mutlu olmaya çalışıyoruz.

    Görüntülerin güzelliği, rüyalarla bezeli bilinçaltı sıçramaları ve bunun gerçek hayata yansımaları kimi zaman dizi mantığına yaklaşan filmi gerçek sulara çekiyor. Kadının kendi kaderini yaşayamadığı dünyalara atıfta bulunan film, sonuna kadar Meryem’i durduruyormuş gibi görünse de yolunu bir şekilde açmayı başarıyor. Bu şekliyle de muadillerinden ayrılıyor.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top