Hesabım
    Behzat Ç. Ankara Yanıyor
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Behzat Ç. Ankara Yanıyor

    Çatışmıyorlar, direniyorlar!

    Yazar: Alper Turgut

    Çok sevilen ve fenomene dönüşen TV dizisi “Behzat Ç.”, ekrana veda etti ancak sinema yolculuğu hala sürüyor, başkentin cinayet bürosu ekibi, görevi yarıda bırakmıyor. Evet, “Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm”den iki sene sonra “Behzat Ç. Ankara Yanıyor”, beyazperdeyle buluşuyor. Serdar Akar, sürprizler yapabilen bir yönetmen, “Gemide”, “Dar Alanda Kısa Paslaşmalar”, “Barda” gibi vasatı aşan filmler de çekebiliyor, “Gecenin Kanatları”, “Kurtlar Vadisi” gibi vasat işler de… “Bir Ankara Polisiyesi” olan Behzat Ç., ekrana sığamamışsa, yani televizyondan sinemaya taşınmışsa, bu projenin başarısı su götürmez bir gerçektir. Ancak ve üstüne basa basa söylemek gerekirse, dizi, uzak ara filmlerden iyiydi, bu tartışmaya bile açık değil! Ankara Yanıyor’un senaryosunu Ercan Mehmet Erdem kaleme aldı, filmin belli başlı rollerini de Erdal Beşikçioğlu, Sanem Çelik, Nejat İşler, Aslı Tandoğan, Serenay Sarıkaya, Sadi Celil Cengiz, Fatih Artman, İnanç Konukçu, Berkan Şal, Seda Bakan ve Rıza Kocaoğlu sırtladı. Behzat Amir, Hayalet, Akbaba, Komiser Harun, zaten dizide olduğu gibi filmi de sürüklüyorlar. Fark ettim ki, bu yarı deli ve disiplin özürlü ekibi resmen özlemişiz.

    Film aksiyon fakiri... Neredeyse 2013’ün sonuna geldik, şu çatışma ve dövüş sahnelerinin görselliğini bir türlü yükseltemedik. Senaryo bir yere kadar tıkır tıkır ilerliyor, sonra aniden çalakalem oluyor. Rus ajanlar, silah ticareti, cinayetler, gösteriler, gaz bombaları, karanlık odaklar, günümüz siyasileri ve polisleri, intikam, ne ararsanız var. Bu karışık kokteyl, pek tat vermiyor, hikâyeyi zedeliyor. Neyse ki kahramanlarımız sayesinde mizah yardıma koşuyor, üstelik hem tempo, hem de diyaloglar iyi… Gezi’ye göndermeler olsa dahi, bu bir Gezi filmi değil, ancak muktedire, “sosyal medya” dışında kimselerin haykırmaya cesaret edemediği şeyleri, kısık sesle de olsa söylüyor, hakkını vermek gerek. Misal “Savaşın a..., barışa bir şey olmasın!” diyor, yine bol bol küfrediyor, rakıdan, biradan, şaraptan vazgeçmiyor.

    Behzat Ç.’nin yokluğunda Cinayet Bürosu, malum oluşumun eline geçmiştir, İçişleri Bakanının öldürülmesi, emniyeti karıştırınca ve Ankara’nın sokakları yanmaya başlayınca, Behzat, geçici olarak geri döner. Adamları, foto film, trafik, çocuk polisi ve narkotiğe sürülmüştür. Cinayeti, pardon cinayetleri (bir bakkal ve Alman konsolosluğu görevlisi de aynı katil tarafından öldürülmüştür), kendi meslektaşlarıyla da mücadele ederek çözmek zorundadırlar. Öykümüzün özeti bu…

    İlk film, Seni Kalbime Gömdüm’e dair yazımda; “diziyi izlemeyen bir insan bu filmi pek anlamaz, yurtdışında göstersen senaryodaki derin boşlukları apaçık görürler. Savcıyla polisin ilişkisi nedir? Ağabey göründü ve kayboldu, hayırdır? Behzat. Ç.’nin kızının ölümünün ve onda yarattığı tahribatın detayları nedir? Üstelik dizinin en güçlü yanı, yan karakterlerin sağlamlığı, ancak filmde Harun, Akbaba, Hayalet’in altı boş kalıyor, karakter değil tiplemeye dönüşüyorlar.” demiştim. Ankara Yanıyor ise, sinema filmine daha çok benziyor. Sinemaseverler de, hiç olmazsa suya sabuna dokunmayı deneyen, mevzunun derinine inemese dahi, ülkemizin dertlerini hatırımızda tutan bu filmi, gönül rahatlığıyla izleyebilirler. Keşke, Gezi’den nemalanıyorlar demesinler diye, pek çok sahne filmden atılmasaydı, bırak kim ne derse desin, sen bildiğini ve inandığı anlat, Behzat Ç.’ye de bu yakışırdı. Üstelik çatışmıyorlar, direniyorlar ya la!

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top