Hesabım
    Prens
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    1,5
    Kötü
    Prens

    Kolay seyirlik, klişe bir film...

    Yazar: Alper Turgut

    Prens (The Prince), kesinlikle B tipi, üstelik klişenin önde gideni ve başından sonu belli bir film. Televizyon kanalları, gece yarısı, benzeri filmleri yayınlıyor, hani sinemadan ırak, videoya yakın, kafayı yormayan, ortasından da yakalasan, finalini tahmin ettiğin, çok bildik işler. Hah! İşte Prens, onlar ayarında, onlar kıvamında, ucuz bir seyirlik. Ötesi, berisi yok.

    Şimdi efendim, eski bir profesyonel katil, haliyle asker kökenli olur bunlar, çünkü sanatını icra edebilmek için, öncelikle iyi bir dövüşçü, keskin bir nişancı ve bomba uzmanı filan olmak gerek, özetle eğitim şart! Asker ocağında pişecek, arka sokakta şişleyeceksin, biricik klişemiz budur ve resmen klasikleşmiştir. Sonra bir rakip, bir düşman şart, çatışmadan beslenecek örgümüz, üstünden hayli zaman geçen ve iyice demlenen intikam ile ilerleyecek öykümüz, buraya kadar tamam mı? Peki, devam edelim. Varoşların tozu attık, kan, her yerimize bulaştı, masum canlara da kıydık, haliyle pişman olduk. Ve vicdanımız isyan etti, zaman da her şeyin ilacıdır dedik ve zirvedeyken bırakıp, başka bir yere kaçtık. Bitti mi? Asla! Bir kızımız oldu, büyüdü, kaçtığımız kentte üniversiteye kaydoldu. Yavrunun başının belaya girmesi gerek, kurtarmak için sebebimiz olsun. Kötü adamlar ve uyuşturucu ne güne duruyor. Şimdi aksiyon, şimdi gerilim, şimdi dövüş kareografisi, yeniden başlayabilir ve sakın unutmayın, her katil, eninde sonunda cinayet mahalline geri döner

    Benzeri ne çok film seyrettik, ben sayamadım, zaten çoğunu da unuttum. Oto tamircisi, şefkatli ve eşini yitirdikten sonra, kızının üstüne daha da çok titreyen bir baba, bir anda dövmeli ve adaleli bedenli bir adama, adeta bir karizma deposuna dönüşür. Artık kim gelirse önüne, pata küte dövecek, hatta silahının son mermisine kadar, takır takır sıkacak, mekan basacak, kaçacak ve kovalayacaktır. Kızının, güzeller güzeli yakın arkadaşı, bu serüvende ona eşlik edecek, eski dostlar, yardımına koşacaktır. Herkes onun kente döndüğünü duyar da, kötü adam işitmez mi sanırsınız, ooo nerede, hemen peşinde…

    Arkadaşla, Prens’i konuşurken, babamın, en sevdiği filmlerin, bu tip, sabun köpüğü, sabaha unutacağın, çok da kasmayacağın işler olduğunu söyledim. Güldü. Dur, dedim, devamı geliyor. Bir gün babama, çok iyi bir film var, gel birlikte seyredelim dedim, kabul etti ve Sil Baştan’ı (Eternal Sunshine of the Spotless Mind - 2004) izlemeye koyulduk. Filmin yarısında bana döndü ve “Bir daha mümkünse bana film önerme, ben, böyle daha mutluyum” dedi. Arkadaşım bu kez kahkaha attı. Evet, bu tür filmleri sevenler de mevcut, ne diyelim, zevkler ve renkler tartışılmaz.

    Filmin belli başlı rollerinde Bruce Willis, Jason Patric, Jessica Lowndes, 50 Cent ve John Cusack var. Hayırdır Bruce, paraya çok mu sıkıştın? Durum vahimse, arkadaşlarla aramızda para toplayalım. Misal 50 Cent yeter mi? Şakası bir yana, sevdiğimiz aktör John Cusack seni de unuttuk sanma…

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top