Hesabım
    Aşk, Tutku, Dedikodu
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Aşk, Tutku, Dedikodu

    Kadın elinden, kadınları anlayan bir seyirlik...

    Yazar: Hilal Çetinder

    Fransız yönetmen Mona Achache, ilk uzun metrajı ‘Yaşamaya Değer (Le Herisson)’de ‘modern’ bir ailenin içine sokmuştu bizi. Küçük bir kızın gözünden, ölümle yaşam, mutlulukla mutsuzluk arasındaki dengeyi ve karakterlerinin sınırlarını derinlikli bir anlatımla, ustaca çizmişti. ‘Yaşamaya Değer’de olduğu gibi senaryosuna katkıda bulunduğu ikinci filmi Aşk, Tutku, Dedikodu'da, kadınların dünyasına davet ediyor bu kez seyircisini. Aynı zamanda senaryo yazarları arasında yer alan başrol oyuncusu Camille Chamox’un stand-up’ından esinlenilerek oluşturulan hikaye, sevgilisinden sıkılan, -aslında- hayatından ve kendinden memnunsuz 30’lu yaşlardaki kentli bir kadının değişim sürecini anlatıyor.

    Kağıt üzerinde sorunsuz sayılabilecek bir hayatı var Marie’nin (Camille Chamox): Lise yıllarında başlayan ve 14 yıldır devam eden ‘düzenli’ bir ilişkisi, bekar mesai arkadaşlarıyla arasındaki yazılı olmayan kurallarla (sürprizsiz hayatın getirdikleriyle öğle yemekleri arasında ofiste durması ya da akşam ofisi kapatması istenen kişi) geçen ‘düzenli’ de bir işi... En az yaşı kadar sürecek geri ödemeyle ev sahibi olma girişimi, uzun yıllardır aldığı tek riskli karar belki de... Değişmeyen hayatını sorgulayan ve işe sevgilisinden ayrılmakla başlayan Marie’nin özelinde, kadınları ve en nihayetinde hayatı algılayış ve ayakta kalabilme biçimlerini anlatan film, romantik komedi kalıplarına hapsolmuyor, ‘ne oldu?’ ya da ‘ne olacak?’ sorularıyla ilgilenmiyor. Onun yerine tüm bu değişim sürecindeki evrelere ve sırasında yaşananlara odaklanıyor. Doğru sıralamayla da ne söylediğinden çok (ki yeni bir şey söylemiyor belki) nasıl söylediği önem kazanıyor.

    Kadınların renkli ve karmaşık yapılarını daha da belirginleştirmek için Marie’nin karşısına üçüncü kişilerce belki de tek suçu sevmek olarak yorumlanabilecek bir sevgili koyuyor önce. Nedeni ‘gözünün üzerinde kaşın var’a denk düşecek bir ayrılış ekliyor hemen... Somut nedenler sıralanamayacak ya da sıralananları yeterli bulmayacak ebeveynler, uzak kalınan gece hayatı, önce bilinçsizce sonra bilinçli yapılan yanlışlar ve pişmanlıkların ardından yolunu bulan döngü, herkesi kucaklayacak türden değil elbette. Kadınların benzerliklerini, ayrılık kervanında yerini alan ve döngüye henüz eklenen yolun başındaki bir kadına yol haritası çizmenin gereksizliğini ve bekar bir kadınla, bekar bir anne arasındaki sınırları atlamayan Achache, anlatmak istediklerini özetleyen bir finalle noktalıyor filmini. Erkekleri incitmekten de hiç çekinmiyor...

    Kadın yönetmen ya da kadın eli gibi tanımlarla filmleri ayrıştırmak çok doğru bir yaklaşım değil belki, ancak karşımızdaki bu anlatımla bütünüyle örtüşen bir film. Renkli, hınzır ve hayli gürültülü tonuna rağmen dramatik bir alt metne sahip olan filmin gerçekliği yakalamasındaki en büyük pay kadınlardan oluşan senaryo ekibine ait. Sevgilisinden ayrılan bir kadının yeni hayatı ve manevraları, sıradan romantik komedileri akla getirse de, sadece eğlenmek ya da sadece romantik komedi izlemek isteyenleri şaşırtabilir. Kültürel farklılıklara rağmen benzer kadınların seçim ve kararlarında evrenselliği yakalayan Mona Achache, erkeklerin, filme ya da en azından ‘kadınlık halleri’ne sempati duymasını zorlaştırırken, kadınların kendilerinden bir şeyler bulmasını kaçınılmaz kılıyor, ki bu anlamda hedefine ulaştığını söyleyebiliriz rahatlıkla.

    Twitter.com/hilalcetinder

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top