Hesabım
    Balık
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Balık

    Çırpınan bir ‘Balık’…

    Yazar: Banu Bozdemir

    İnsanoğlunun doğayı dönüştürme algısına vurgu yaptığı Devir filmiyle yeni bir üçlemeye başlayan Derviş Zaim, serinin ikinci filmi Balık ile ilk kez Altın Koza'da karşımıza çıktı. Balık, Devir’in belgeselle kurmaca arasında yerleşen algısına oranla tamamen kurmaca. O da insanın doğayla ilişkisini kar – zarar dengesi üzerinden sorgulamaya çalışan filmlerden. O anlamda kendime yakın bulduğumu söyleyebilirim. Çünkü değişen dünyanın en büyük sorunlarından birinin doğaya verdiğimiz tahribat olduğunu düşünüyorum. Üstelik geri dönüşü en zor olanlardan, hatta mümkün olmayan bir sorun doğa tahribatı. O yüzden yönetmenlerimiz de bu konuya dikkat çeken filmler yapması en büyük dileklerimden biriydi, Zaim nispeten gerçekleştirmiş gibi. Balık doğaya bakışında düşle gerçeği birleştiriyor. Kızı Deniz'in hasta olduğunu ve sürekli balık yemesi gerektiğini takıntılı bir hale getiren annenin düzlemi, babanın çaresizliği (!) ile birleşince ortaya doğaya verilen zararın etkileri çıkıyor. Annenin kızına yedirdiği balığın bir nevi 'mucizevi', hatta eşi benzeri olmaması filmi mistik inanç noktalarına taşıyor. Burada nesli tükenen balıklara vurgu yapmak istemiş gibi Derviş.

    Yine de hikayenin kendi içindeki derinliği işlenişe pek etki etmiyor gibi. Yani hikaye doğanın gizemine ilişkin daha fazla laf ederken, film bir an önce sonuca ulaşma kaygısı güder gibi. O yüzden bazı yerlerinin hikayeye daha iyi yedirilmesi gerektiğini düşündürttü bana. Altın Koza'da en iyi senaryo ödülü kazandı Balık, jürinin doğru bir karar verdiği ortada bu anlamda.

    Doğa kendinden alınanı bir şekilde alır tezi, burada da doğrulanıyor, doğaya zarar verip fazla balık avlamak için denizi zehirleyen adamın ahı çıkıyor. Aslında hikayenin ikinci kısmı daha ilginç diyebiliriz. Karısının beslediği, kızının yediği balıklardan bulmak için zamana karşı yarışan adamın inancı hikayeyi baştan beri üzerinde durduğu noktaya daha fazla taşıyor. Doğanın peşinde koşmak, onun gizemi karşısında çaresiz ve kimi zamanda cevapsız kalmak kısmının daha etkileyici olduğunu söylemek mümkün. Hatta hikayenin gerçekçi kısımları bütünün içinde göze batıyor gibi.

    Tabii filmde abartılması gereken ama Zaim'in kendi bakış açısıyla naifçe çektiği yerler de mevcut. Örneğin denize zehir atılan sahnelerin abartılmasının hiçbir sakıncası yoktu. Yani çeşitli açılardan denize verilen zarar abartılı bir noktaya taşınabilirdi. Evet belki bu daha çok Hollywood'un kullandığı bir yöntem olabilir ama bu plan için şık olurdu diye düşünüyorum.

    Bir de adamın balıkları satın alan ve Anadolu'ya ulaştıran satıcının, adam hapse girince ailesine göz kulak olma meselesi fazlaca öykünün dışında kalıyor. Yani adamın karşısına sürekli onun dikilmesi ki, o da bir anlamda suça ortak, hikayede farklı bir algı yaratıyor. Kızı Deniz'in her türlü engellemeye rağmen babasının tarafında olması hem çocuk dünyasının saflığı hem de doğanın affediciliği konusunda bir şeyler söylüyor. Sonuçta karşımızda doğaya saygılarını sunan, bunu yaparken bir yandan da acelesi varmış gibi davranan bir sinema filmi mevcut. Keşke yaya yaya, sinemanın görsel ve sihirli dünyasına bizi daha da çekseymiş demeden duramadım Balık için... Nesli tükenen, belki de hiç var olmayan bir balığın peşinde koşan adamın dramı, zehirli balığı yiyip zehirlenenlerden daha etkili zira!

    twitter.com/BanuBozdemir

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top