Hesabım
    Hatırla
    Ortalama puan
    3,5
    15 Puanlama
    Hatırla hakkında görüşlerin ?

    7 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    4 Eleştiri
    3
    2 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    1 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Engin Yüksel
    Engin Yüksel

    Takipçi 1.438 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    6 Mart 2019 tarihinde eklendi
    bakmayın ağır aksak ilerlemesine vurucu final sahnesiyle hepimizi şaşırtan bir yapım izlemeye değer 8/10
    Deniz O.
    Deniz O.

    Takipçi 170 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    23 Mart 2016 tarihinde eklendi
    Tüm hafızanız silinseydi nasıl biri olurdunuz? Kim olurdunuz? Şu ana kadar zihninize kaydedilmiş, beyin tarafından gerektiğinde hatırlatılan tüm bilgiler, inançlar, düşünceler, duygu kalıntıları silinseydi ne olurdu?

    Kendinizi tanımladığınız meslekler, yetenekler, inançlarınız, bağlı olduğunuz kurum, tuttuğunuz takım, kendinizi tanımladığınız her şey... Tüm bu bilgiler beyin dediğimiz organımızda saklanıyor ve bazıları duyguların yoğunluğuna göre ya ufak değişikliklere uğruyor ya da hiç hatırlanmıyor... Tüm bu bilgilerin değeri nedir? Ruhumuzla ilgisi nedir?

    Remember filmindeki gibi yaşlandığınızda, hafızanız size oyunlar oynamaya başladığında,
    70 sene önce Nazi kampında yaşanmış olayların intikamını almak için yollara düşer miydiniz? Hafıza olmazsa hangisi olurdunuz? Fail mi? Kurban mı? Yoksa ikisi aynı şey mi? Kurban intikam peşine düştüğünde, kendini suçluluk hissinden kurtaramayan kişinin faili durumuna gelir...

    Eşinin ölümünden sonra olayları hatırlamakta zorlanan Zev, Nazi kampı müdürlerinden intikam almayı hayatının son ödevi gibi görür. Müthiş bir kurgusu olan filmde görünen şudur ki, kendilerini kurtaran Nazi subayları, yaptıklarından dolayı geçmişlerini gizlerler. Suçluluk ve açığa çıkmayanlar bu kişilerin üzerinde nesiller boyu devam edebilen bir yük ortaya çıkartır.

    Oysa her kişi belli bir nedenden ötürü hayatımıza girer... Dışarıdan baktığımızda anlamak çok zor olsa da hayatta iyi veya kötü yoktur. Bireyselliğin ötesinde çok daha büyük ve yüce bir sistem devrededir. Biz sadece bu sistemde yer alan aktörleriyizdir. İntikam, öfke, nefret, suçluluk... Ortaya çıkan tüm duygular bir kez hakikat ortaya çıktığında sistemi ayakta tutan tek güce yerini bırakacaktır; sevgiye...

    Yapılması gereken, olanın ötesine bakmaktır:
    “Üzgünüm, olanları olduğu gibi görebiliyorum, anlıyorum...”
    theyurdal
    theyurdal

    Takipçi 550 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    22 Mart 2016 tarihinde eklendi
    bence çok güzel ve çok etkileyici bir film filmin ortalarında breaking badten hatırlayacağımız biri var ama şaşırtıcı bir film olmuş 10 üz 8.2
    martinscorsese
    martinscorsese

    Takipçi 125 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    22 Şubat 2017 tarihinde eklendi
    Filmi Siyad'ın en iyiler listesinde görünce izledim. Siyad listesi genelde sanat filmlerinde oluşur ancak bu film klasik anlatı ve her izleyicinin keyif alabileceği bir film. Film Akıl Defterini hatırlatıyor biraz. Süresini çok iyi kullanmış, boş bir sahne yok, film boyunca merak duygusu hep aktif oluyor. Filmin yönetmeni Atom Egoyan bir ermeni, filme konu olan olayı yahudi değil de, "ermeni meselesi" ile işleseydi. İkinci bir gece yarısı ekspresiyle karşı karsıya kalabilirdik.
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.883 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    19 Şubat 2021 tarihinde eklendi
    Senaryosunu Benjamin August’ın kaleme aldığı “Remember”, yönetmen koltuğunda Atom Egoyan’ın oturduğu gizemini sonuna kadar korumayı becerebilen gerilim dolu bir drama...

    2015 yılında çekilmiş olan bu filmi, 5 Şubat 2021 tarihinde yani tamı tamına bundan on dört gün önce hayatını kaybetmiş olan 1 Academy, 1 Golden Globe, 2 Primetime Emmy ve 1 BAFTA ödüllü usta oyuncu Christopher Plummer’ın anısına yorumlamak istedik...

    Umarız yazdıklarımızı okuduktan sonra bu filmi, bugüne kadar fırsat bulup da izlememiş olanlar da izlerler...

    Gelin isterseniz Auschwitz Toplama Kampı Blok Liderlerinden (Blockführer) Otto Wallisch’in yakalanarak ortadan kaldırılma mevzusunun anlatıldığı bu “yol hikayesine” biraz daha yakından bakalım...

    Demans hastalığının pençesine düşmüş olduğu için karısı Ruth’un öldüğünü dahi anımsayamayan doksan yaşındaki Zev Guttman (Christopher Plummer) ile Auschwitz’de kendisi gibi Yahudi tutsaklardan biri olan Max Rosenbaum (Martin Landau), New York’daki bir yaşlı bakım evinde birlikte kalmaktadırlar...

    Bakıcısı Paula’nın (Kim Roberts) kahvaltı için yemek salonuna götürdüğü Zev’in masasına yanaşan tekerlekli sandalyedeki Max ona, Ruth öldükten sonra yapmaya söz verdiği şeyi hatırlayıp hatırlamadığını sorar...

    Elbette ki yanıtı hayırdır...

    Nasıl hatırlasın ki zaten...

    Fakat Max’e göre bu hiç de önemli değildir...

    Zira Max, Zev’in yapmayı planladığı her şeyi en ince ayrıntısına kadar yazılı olarak not ettiği gibi yola çıkacağı zaman bir el rehberi olarak kullanabileceği talimatlar da içeren bu mektubu bizzat Zev’in kendisine teslim edecektir...

    Peki, nedir bu kadar önemli olan bu görev?

    Tabii ki de Rudy Kurlander sahte adını kullanan “gerçek” SS Otto Wallisch’i teşhis ederek yakalamaktır...

    Neden mi “gerçek” dedik?

    Zira Nazi avcısı Simon Wiesenthal’in iddiasına göre savaş sonrasında bu adı kullanarak yargılanmaktan kurtulmak üzere Almanya’dan Kuzey Amerika kıtasına kaçan dört Alman bulunmaktadır...

    Neyse...

    Bakım evinden gizlice ayrılarak Cleveland’a doğru yola koyulan Zev, trende kardeşleriyle yolculuk yaparak babasını (Duane Murray) görmeye giden küçük Tyler (Peter DaCunha) ile tanışır...

    Bu arada aniden ortalıktan kaybolan babası Zev için polise de başvurmuş olan oğlu Charles (Henry Czerny) oldukça endişelidir...

    Trenden inen Zev, istasyonda bir sürücü (Patrick Haye) tarafından karşılanır ve önce satıcının (James Cade) önerdiği Glock 17 marka bir tabanca alacağı bir silah dükkanına ardından da kalacağı otele götürülür...

    Odasına yerleşir yerleşmez tüm organizasyonları ayarlayan Max’ten bir kontrol telefonu gelir...

    Ne de olsa Zev’in aklı gidip gidip gelmektedir...

    Ertesi sabah Zev, ilk Rudy Kurlander’ın (Bruno Ganz) evine gider...

    Ancak o Auschwitz’de değil Kuzey Afrika cephesinde Erwin Rommel’in emrinde savaşmıştır...

    Yani aradıkları kişi değildir ve bunu Max’e de bildirir...

    Sıradaki Rudy Kurlander’i (Heinz Lieven) bulmak üzere Zev bu kez, Kanada’daki bir yaşlı bakım evine gider ama o da eşcinsel olduğu için Auschwitz’deki tutsaklar arasında yer almış olan bahtsızlardan biridir...

    Bitti mi?

    Olur mu hiç...

    Dakika henüz 34...

    Geride sizleri, iki tane Otto Wallisch adayı Rudy Kurlander ile sürprizlerle dolu “ters köşe” bir finalin de yer aldığı 60 dakikalık bir bölüm daha bekliyor...

    Keyifli seyirler,
    Alp T.
    Alp T.

    Takipçi 441 değerlendirmeler Takip Et!

    1,5
    2 Eylül 2016 tarihinde eklendi
    Remember, hatırlama zorluğu çeken (Memento'daki gibi) yaşlı bir adamın, arkadaşının isteği üzerine ailelerini öldüren adamı öldürmek için yollara düşmesini anlatıyor.

    Bu filmden umudum yüksekti çünkü başrolde oldukça yetenekli bir oyuncu, Christopher Plummer vardı. Ayrıca yönetmen Atom Egoyan'ın da bazı başarılı işleri olduğunu biliyorum. Konu da oldukça ilgi çekici geldi. Bu yüzden bu filmi sinemada izlemeye karar verdim.

    Filmin iyi yanlarından başlamak istiyorum. Tıpkı tahmin ettiğim gibi Christopher Plummer, bu filmde müthiş bir performans sergilemiş. Karakterinin yaşlılığını, hafıza sorununun sonucunda yaşadıklarını çok iyi ortaya koymuş. Bir Oscar adaylığı alırsa şaşırmam, çok başarılıydı. Aklıma da başka iyi bir yan gelmediği için filmin kötü yanlarına geçiyorum.

    Plummer dışındaki filmdeki bütün oyuncular (figüranlar da dahil), çok kötüydü. Çok yapmacık ve amaçsızlardı. Mesela Plummer'ın karakteri Zev'in arkadaşını oynayan kişi, oldukça amaçsızdı ve fazla tekrara sarıyordu. Filmdeki bütün ana, yan ve figüran karakterler için bu geçerli. Hepsi çok yapmacıktı.

    Bunun nedenlerinden biri filmin, elindeki hikayeyi tam olarak ortaya koyamaması. 90'lı yaşlarında olan Zev'in tek başına ülkeleri gezip neden böyle bir şeye kalkıştığını hiç bilemiyoruz mesela. Arkadaşı "yap" diyor, o da yapıyor.

    Film çok yavaş ilerliyor bu arada, 94 dakikalık süresi bana 150 dakika gibi geldi. Hem de gereksiz yere. Film, başladığı şeyi hiçbir ekleme yapmadan, aynen devam ediyor ve seyirciyi yerli yersiz sıkmaya başlıyor. Filmin ortalarındaki bir silahlı çatışma sahnesi tempoyu 5 saniyeliğine yükseltse de hiçbir şey değişmiyor.

    Peki film bu konuda ne yapıyor? Final sahnesini ters köşe yaparak bitiriyor. Şimdi, ben ters köşe yapan filmleri severim. Seyirciye alışılmışın dışında bir son verip filmin kendisine yeni bir perspektif kazandırıyorlar. Ama bu son, seyirciyi resmen aptal yerine koyuyor. Bu yılın en saçma sapan sonlarından birisiydi. Hatta sonunu buraya yazacağım, spoiler içerebilir bu paragraf. (Ama spoiler başlığını bile hak etmiyor, bu yüzden bütün filmi bu son için izlemeye çalışmayın

    spoiler: Filmin sonunda Zev, ailesini öldüren kişiyi buluyor. Fakat ters köşe şu; adamın ailesini öldüren kişi aslında Zev'in koğuş arkadaşıymış ve Zev de, aileleri öldüren kişiymiş. Hafıza kaybı yüzünden bir türlü hatırlayamamış. Sonunda ikisi de ölüyor zaten. Ne?! Bakın, Zev'i bu yolculuğa yollayan arkadaş, adama bir ton para veriyor, her yere hazır olarak taksi tutup bütün otel hazırlıklarını ve silah olayını hallediyor. Madem bu yaşlı adamın böyle bir marifeti var, arkadaş Zev'i huzur evinin içinde öldürsün, arkadaşını da öldürmek için bir tetikçi yollasın. Üstelik bir de bu insanlar 90'lı yaşlarında, çok yaşlı! Bir kaç yıla vefat edecekler zaten. Hayatlarının sonunda dert ettikleri şeye bak! Zaten film baştan pert, finali de seyirciyi duygusal bir duruma sokmak için hazırlanmış ama yemezler! Üzgünüm ama, 7.3/10'luk IMDb puanına rağmen bu film vakit kaybından başka bir şey değil. Christopher Plummer bile bu filmi maalesef kurtaramamış. Bu arada madem spoiler başlığının içerisindeyiz, filmin çok saçma 2 sahnesi daha var bu arada. Bunlardan bir tanesi, Zev'in yolculuk ettiği otobüsün mola verdiği sıralarda, elindeki silahı boş koltuğun üzerine koyup, üstünü ceketi ile kapatmasıydı. Herhangi birisi o silahı oradan alabilir, saçmalığı biraz abartmışlar. İkincisi de filmin fragmanında olan bir sahne: Zev'in bir mağazadan çıktığı sırada bir polisin, onun çantasını kontrol etmesiydi. Çantanın içinden silahı bulunca da adamın "gençlik günlerine dönüp" Zev'i mutlu mesut yollamasıydı. Fragmanı izlediğim zaman o sahnede ne olacağını çok merak etmiştim ama seyirciye verilen şey buysa, diyecek başka sözüm yok.


    Kısacası lütfen bu filmi izlemeyin, vakit kaybından başka bir şey değil. Eğer bu tarz tahmin edilebilir, sıkıcı ve yaratıcılıktan yoksun filmleri görmeyi istiyorsanız bir kere bakabilirsiniz. Genel anlamda böyle bir filme kötü diyemem ama her haliyle zayıf bir iş olmuş. Tavsiye etmiyorum.

    FİLMİN İYİ YANLARI:

    + Christopher Plummer.

    FİLMİN KÖTÜ YANLARI:

    - Filmdeki bütün ana ve yardımcı oyuncular (figüranlar dahil).

    - Saçma diyaloglar, mantık hataları, tekrara saran sahneler.

    - Süresini gereksiz yere uzatması.

    - Temponun ve konunun yerlerde gezinmesi.

    - "Ters köşe" yapan finali.

    TOPLAM PUAN: 3/10
    the-good
    the-good

    4 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    23 Temmuz 2022 tarihinde eklendi
    Oyunculuk iyi. Senaryo idare eder. Ancak Hollywood'un bu bitmeyen nazileri öldürme ve 2.dunya savaşı mağduriyetinden nemalanma işleri bitmiyor. Bu film de bu durumdan nasibini almış...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top