Hesabım
    Lion
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Lion
    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Sebepsiz korku, zenofobi, ve ırkçılık yüzünden masum insanlara ve yardıma ihtiyacı olan mültecilere kapılarını kapamış olan ABD’nin vatandaşı olmaktan utandığım şu günlerde, sevginin sınır ve kültür farklılığı tanımadığını kolaycı melodrama kaymayarak içten bir duygusallıkla aktaran Lion ilaç gibi geldi vallahi. Hindistan’da yanlış trene bindiği için kaybolduktan sonra ailesini bir daha bulamayan sekiz yaşındaki Saroo (Sunny Pawar) evsiz kalınca yardımsever Avustralyalı çift Sue (Nicole Kidman) ve John Brierley (David Wenham) tarafından evlat edinmeseydi, bu çift Saroo sırf Hintli ve kahverengi derili olduğu için ona evlerini açmasalardı bu çocuğa ne olacaktı? Şu günlerde bu sorunun cevaplarını global bir alanda arıyoruz, ve bu yüzden Lion gibi filmler önemli. Avustralya’lı televizyon yönetmeni Garth Davis’in ilk uzun metraj eforunu temsil eden, olağanüstü gerçek bir hikayeden uyarlanmış olan Lion, sanki iki ayrı, fakat eşit oranda etkileyici filmi peş peşe izliyormuşuz izlenimini veriyor. Filmin ilk yarısı, genel sinema seyircisinin Selam Bombay veya Slumdog Millionaire gibi yapımlardan tanıyacağı, Hintli evsiz çocukların zor yaşamlarını betimleyen bir drama oluşturuyor. Lion’ın pazarlaması, tabi ki Nicole Kidman ve Dev Patel gibi yıldızlara odaklanıyor, fakat ilk yarı boyunca bu isimleri görmektense çocuk Saroo’nun hikayesini Hindistan’ın muazzam doğal manzaralarından tamamen avantajlanan bir sinematografi ve ünlü olmayan küçük oyuncuların doğal performanslarından haz alan bir biçimde izliyoruz.

    Davis, sırf Kidman ve Patel’e daha erken gelelim diye zaman içinde ileri geri zıplayan bir hikaye yaklaşımını tercih edebilirdi. Fakat sürenin neredeyse ilk bir saatini tamamen lineer bir biçimde anlatması yerinde bir seçim olmuş. Bu şekilde aralarında çocuk fahişe satıcıları da olmak üzere binbir türlü tehlikeden kaçan Saroo’nun yanlızlık ve korku dolu hikayesini tamamiyle sübjektif bir biçimde yaşayabiliyoruz, ve bu yaklaşım karaktere olan empatimizi güçlendiriyor. Bu sahneler sırasında Davis, Saroo’nun kocaman kalabalıklar arasında yanlız olduğunu gösterdiği uzun kadrajlarla Hindistan’daki ve bir bakıma dünyadaki milyonlarca evsiz çocuğun ne kadar umursanılmadığını sinemanın görsel dili ile ustalıkla aktarıyor.

    Neyse ki Sue ve John, Saroo’yu evlat ediniyor ve Lion’ın ikinci yarısı, yirmi yıl sonra yetişkin yaşına gelmiş Saroo’nun (Dev Patel) Hindistan’daki ailesini bulmak için elinden geleni yapmasına odaklanıyor. İlk başta Saroo, Sue ve John’u ebeveynleri olarak kabul etmiş, eski hayatıyla pek ilgilenmeyen biri gibi görünüyor, fakat gittiği otelcilik okulunda tanıştığı Hintli öğrencilerle arkadaş olmaya başlayınca biyolojik ailesi hakkındaki anıları geri gelmeye başlıyor. Saroo’nun bir Hint tatlısı aracılığıyla anılarını canlandırdığı sahne, sinemada en basit görsel anlatımın bile ne kadar duygusal bir biçimde etkileyici olabileceğini bir kere daha kanıtlıyor.

    Bu noktadan sonra Saroo, interneti kullanarak (Filmde çaktırmadan bir Google Earth reklamı da var gibi, ama gerçek Saroo’nun da aynı programı kullandığını akılda tutarsak yapımcıları bu seferlik affedebiliriz) ailesinin yaşadığı kasabayı bulmaya çalışır. Luke Davies’in yazdığı senaryo, ikinci yarıda Saroo’nun ailesini bulmak için edindiği teknik yaklaşıma odaklanan kuru bir prosedürel yaratabilirdi, fakat bunun yerine Saroo’nun Avustralya’lı ailesini yoksaymaya başlaması yüzünden çektiği iç çatışmaya odaklanarak ‘gerçek aile’ kavramının ne olduğunu karakter bazlı bir biçimde inceliyor. Nicole Kidman’ın neden halen dünyanın en yetenekli aktrislerinden biri olduğunu tekrar gösteren bir monolog sırasında Sue, Saroo’ya kendi bakış açısıyla sevginin ve ailenin ne anlama geldiğini anlatıyor. Hayata kapalı sınırlar ve korku tolu bir tribalizm ile bakan insanlara bu sahneyi göstermek lazım.

    Lion, ritm ve hikaye yapısı bakımından mükemmel değil, ve bir ilk uzun metraj yönetmeninden beklenen bazı hataları gösteriyor. Hikayenin ikinci yarısında oluşan bazı alt-konular ya gereksiz, ya da tatmin edici bir biçimde bitirilmiyor. Saroo’nun psikolojik problemlerden yakınan uyuşturucu bağımlısı kardeşi ile olan ilişkisi buna örnek olarak verilebilir. Rooney Mara’nın canlandırdığı bir kız arkadaş ise Saroo’nun araştırmalarına devam etmesi için motivasyon sağlıyor, fakat bir karakter olarak hikayeye pek bir şey kamıyor. Buna rağmen duygusal bir biçimde tatmin eden bir final sunan Lion, haftanın en iyi seçimlerinden biri.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top