Hesabım
    İçimdeki İnsan
    Ortalama puan
    3,1
    11 Puanlama
    İçimdeki İnsan hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    1 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    0 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Yusuf Solmaz
    Yusuf Solmaz

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    16 Kasım 2021 tarihinde eklendi
    Fareyi Öldürmek Filmi Üzerine
    İrfan Yalçın’ın “Fareyi Öldürmek” adlı romanından yola çıkılarak senaryolaştırılan, yönetmen, senaryo yazarı Aydın Sayman tarafından sinemaya aktarılan İçimdeki İnsan filmine bakarak, toplumu, günümüzü, nasıl bir ortamda yetiştiğimizi anlayabilir miyiz?
    Film, gazeteci, yazar Nuri’nin, doğup büyüdüğü, uzun yıllar sonra döndüğü, çok değiştiğini fark ettiği küçük bir taşra kentinde başlar. Kenti dolaşırken eski arkadaşlarından tapu memuru, karısıyla çocuğunu yıllar önce kaybettiğinden ikinci evliliğini yapmış olan Sabri’yle karşılaşır. Sabri, aradan uzun yıllar geçtiğinden önce Nuri’yi tanıyamaz. Daha sonra iki arkadaş, mesai bitimi, kahvehanede buluşmak üzere sözleşip ayrılırlar. Sonraki sahnede Sabri’nin kriz geçirerek, eline geçirdiği demiri mesai arkadaşlarından birinin kafasına vurarak cinayet işlediğini görürüz. Sabri kriz esnasında çevresindekileri fare gibi gördüğünden, aslında birine vurduğunu değil, fareye vurduğunu sanmıştır.
    Kente geliş amacı babasından kalan bahçeyi satmak olan Nuri olayı öğrenince Sabri’yi tanıyan herkes gibi çok şaşırır. Sabri’nin karıncayı incitmeyecek kadar kibar, duyarlı biri olduğu düşünüldüğünden bu cinayet gerçekten de hayret vericidir. Gazeteci Nuri bu olay üzerine bir süre daha şehirde kalarak, olayın detaylarını öğrenmek ister. Eskiden beri kişiliğini bildiği Sabri’nin neden cinayet işlediğini merak ettiğinden konuyu, Sabri’nin çevresindekilerle görüşerek anlamaya çalışır. Önce tutuklanan, tutuklandıktan sonra da intihar eden ya da üzüntüden ölmüş olabileceği söylenen Sabri’yle cezaevinde görüşür. Sabri Nuri’ye bir sırını açıklar gibi, o sırada her yerde fare gördüğünü, fareyi öldürmek isterken kendine geldiğinde mesai arkadaşlarından birisinin kafasına demirle vurduğunu anladığını söyler. Sabri’nin ölümünden sonra Nuri, Sabri’yi tanıyanlara fare olayı hakkında sorular sorar. Sabri daha önce de fareden söz etmiş midir? Filmin konusu bu soruya cevap bulmaktır da denebilir.
    Farenin kim ya da ne olduğunu anlamaya ve anlatmaya mahallenin delisi olarak bilinen Naci’yle başlayalım. Çocuklar sokakta gördükleri, Naci adındaki ihtiyarı kızdırmak için alay etmektedir. İyi eğitim almadıkları, en basit ahlak kurallarını dahi öğrenmedikleri anlaşılan bu çocuklar, bastonla yürüyen, dedeleri yaşındaki Naci’nin, dağılın ısrarına rağmen iki de bir toplanarak çirkin davranışlarını sürdürmeye, kızılacak şeyler söylemeye, kötü, istenmeyen davranışlar sergilemeye, kızdığını anladıkları yaşlı adamı daha çok kızdırmaya devam etmektedirler.
    Diyebiliriz ki, iş yerinde görevini yaparken kriz geçiren Sabri’nin kafasına demirle vurduğu ilk fare bu sahnede karşımıza çıkar. Anne babalar, toplum, okul, öğretmenler, nasıl çocuklar yetiştirmişse bu çocuklar sokaktaki, dedeleri yaşındaki ihtiyarı kızdırmaktan zevk duyarlar. Yaşça büyük ya da engelli birine nasıl davranmaları gerektiğini öğrenmemişlerdir. Farklı, güçsüz gördüklerini alaya alıp ilkellik içinde eğlenmeye çalışırlar… O sırada çocukların ihtiyarla alay ettiği sahneyi gören, Nuri’yi gezdiren taksi şoförü şöyle der: “Biz akıllılarımızı sevmeyiz ama delilerimize düşkünüzdür.” Halbuki sahnede insan sevgisinden eser yoktur, sadece alaya alma vardır.
    İkinci fareyi, Nuri ile Sabri’nin karşılaştığı sahnede görürüz. Bu sahnede okula ait olduğu anlaşılan bahçede dövülmekten eli yüzü morarmış, burnundan kanlar sızan, kavlamış derileri kan içinde, canından bezmiş, mutsuz görünen, başlarında polisin durduğu, gıda çalmak suretiyle hırsızlık yaptıkları konuşulan üç ortaokul öğrencisi vardır. Yoldan geçenler, çocuklara bakarak durumu anlamaya çalışır. Olayı görenlerden biri, soru üzerine, ne olup bittiğini anlamadan, çocuklara atılan dayak için, “Kim pataklamışsa iyi etmiş,” der. Genç kadınsa bu söze itiraz eder, ne olduğunu bilmeden konuşmamak gerektiğini söyler. O sırada olayı gören Sabri, üzgünce, kendi çocukluğunu görmüş gibi elbiseleri toz toprak ve kan lekeleri içindeki çocuklara bakmaktadır. Daha sonra, yeni karşılaştığı arkadaşı Nuri, olayı fazla önemsemezken, şöyle diyecektir: “Yazık, daha çok gençler.”
    Filmin sonraki bölümlerinde Sabri’nin iş arkadaşlarını tanırız. Amiri konumundaki Hulusi Bey dışında insan ilişkilerinden anlayan kimse yok gibidir. Kimi memurlar, eğlenmek için Sabri’nin ceketine kuyruk niyetine kâğıt iliştirirler. Sonra da sinir bozucu çocuklar gibi kahkahayla gülüp eğlenirler. Sabri’nin kibarlığını, çaycıya bile saygıyla teşekkür etmesini saflık olarak gören bu memurlar, tıpkı sokaktaki ihtiyarı rahat bırakmayan çocuklara benzerler. Halden anlamadıkları gibi kendileri gibi hoyrat olmayan birini küçük düşürmenin yollarını ararlar. Kendilerince de buldukları bu yolları kullanarak güzel vakit geçirirler. Kötü olanın, yanlış davranış sergileyenin kendileri olduğunu görmezler, hiçbir zaman da göremeyecekleri toplumsal bir ortam içinde yaşarlar. Eğlencelerinden biri de Sabri adına, kadın memur Necla’ya yazdıkları aşk mektuplarıdır. Necla aşk mektuplarını aldıkça Sabri’nin karşılıksız aşkından rahatsızlık duyduğunu söyler. Necla da ihtiyarla dalga geçen çocuklar kadar insan ilişkilerinden habersizdir. Gerçekte bütün ilgisi kendi üzerine çevrili, kendini beğenmiş, “Gencim, güzelim, elbette herkes bana âşık olacaktır ama yeter ettiniz, düşün yakamdan, aynaya bakın kendinize gelin, babam yaşındasınız,” diyen bir karakterdir. Halbuki hem kendisiyle hem Sabri Bey’le dalga geçildiği çok açıktır. Değişik vesilelerle bu konu gündeme geldiği halde öfkesini sürekli Sabri Bey’e yansıtır. Sabri Bey'se bir türlü durumu anlayamaz. Sonunda olay iyice büyür; eğlenenler bu olmayan aşkı, Sabri Bey’in ikinci karısı olan Şükran Hanım’a kadar bildirirler. Şükran Hanım da olayı araştırmadan, sorup soruşturmadan daireye kadar gelerek kocasını rezil eder, olmayan ilişkiyi varmış gibi herkesin içinde konuşmaya, koca adamı gerçek olmayan davranışlar üzerinden eleştirmeye başlar.
    Sabri’yi filmin kimi bölümlerinde çevresindekilere benzemeyen, mesela kitap okuyan, kendini yetiştirmeye çalışan, dünya klasiklerine kadar pek çok kitabı okumaktan zevk alan bir karakter olarak da görürüz… Okumasından rahatsız olanların başında karısı Şükran gelir. Öyle ki, Şükran, kocasının elindeki kitabı alıp yırtacak kadar saygı sınırlarını aşan, “Oku sen, başkaları ev bark sahibi olurken sen bir şey yapma, oku, sadece oku,” diyen bir kadındır. Bu yönüyle kafasına demirle vurulan farelerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Şükran karakteri aynı zamanda okuma özürlü, kitap okumayı gereksiz bulan toplumu simgeliyor dersek yanlış bir şey söylemiş olmayız.
    Kafasına demiri hak edenlerden birinin de Sabri’nin evlat ayırt eden babası olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Sabri’nin babası rolündeki Yüksel de tıpkı sokaktaki çocuklar, dairedeki memurlar, hırsızlıkla suçlanan çocuklara dayak atan yetişkinler gibi büyümemiştir, insan ilişkilerinde bir arpa boyu yol gidemeyecek olanlardandır. Oğlunun birini diğerine göre neden üstün tuttuğunu anlamanın imkânı yoktur. Sonraki yıllarda sevdiği oğlunun hizmetine girerek terzi yanında çalışmaktan ayrılacak, diğer oğlundan nefret etmeyi sürdürürken, büyük oğlundan sevgi dilenecektir. Halbuki en büyük desteği de hep horladığı, sevmediği oğlundan görecektir. Buna rağmen tutumu değişmeyecek, seneler önce nasılsa hep öyle kalacaktır.
    Üzerinde durulması gereken, demiri kafasına hak eden bir diğer karakterde Sabri’nin annesi Sebahat karakteridir. Kazayı gören kocası rüşveti kabul etmediği halde Sabahat, para karşılığında, hiç görmediği, kocasından duyduğu trafik kazasına, mağdur yakınlarının aleyhine olacak şekilde tanıklık etmeyi kabul eder…
    Aslında filme konu olan karakterlerin hemen hepsi kötülüğü, kötülük olsun diye yapmazlar. Temel neden, cahillik, bilgisizlik, sosyal ortamda kendini geliştirme yollarının kapalı olmasıdır. Mesela Sabri’nin annesini para karşılığında yalan ifadeye teşvik eden şey, yoksul hayatın, işsizliğin neden olduğu sıkışmışlık durumudur. Tapuda çalışanlar da rüşvet alır. Bir tek Sabri’dir rüşveti görünce gülmeyen, kızan, tepki gösteren.
    Sabri’nin bir diğer özelliği de siyasi nedenle polisten kaçan birine sadece insan olduğu için, bir şey sormadan yardım etmesidir. Bilmediğimiz olaylara karıştığı anlaşılan yaralı adamın yardıma ihtiyacı vardır ve Sabri için bunun dışındaki olayların önemi yoktur.
    Kuşkusuz film, psikolojik özellikleri bakımından bunların dışında da konuyu değerlendirmek isteyenlere pek çok malzeme sunmakta. İnsan malzememiz filme konu olan karakterlerde gözlediğimiz gibiyse, neden bugün bu durumda olduğumuz da iyi anlaşılır diye düşünüyorum. Mesela Sabri gibi kriz noktasında yaşayanların sayısı 2021 yılının bu hukuk tanımaz, liyakatin değil, torpilin öne çıktığı siyasal ortamında, fareyi öldürme arzusu sizce az mıdır? Sabri gibi olmayanlar, başkalarının eteğine kâğıttan kuyruklar takıp eğlenirken, kitap okuyan, karıncayı bile incitmemek için bastığı yere dikkat edenler, torpile, rüşvete karşı çıkanlar, insan olan herkese mesleğine bakmadan saygı duyanlar kriz noktasında, bunalım içinde yaşamıyor mu?
    Yazan: Yusuf Solmaz/ https://twitter.com/yusuf35solmaz
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top