Hesabım
    Unutursam Fısılda
    Ortalama puan
    4,0
    483 Puanlama
    Unutursam Fısılda hakkında görüşlerin ?

    68 Kullanıcı yorumları

    5
    22 Eleştiri
    4
    27 Eleştiri
    3
    10 Eleştiri
    2
    3 Eleştiri
    1
    4 Eleştiri
    0
    2 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Liliana Ş.
    Liliana Ş.

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    3 Kasım 2014 tarihinde eklendi
    film HARİKA...HARİKA...HARİKA!!!!! Kimi tebrik edeyım bilemdedim;oyuncular süüüüüper....genç olanlar da onlara eşlik eden ustalar oyuncular da.Ne yazık ki kelimelerim yetersiz kalıyor bu filmi anlatmak için.BENDEN 10 PUAN DEĞİL 1000,10000,100000 PUAN BİLE AZ GELİR.HERKESE AMA HERKESE ÇOK BÜYÜK BİR ALKIŞ.HARİKASINIZ!!!!!!
    Hasan T.
    Hasan T.

    Takipçi 1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    2 Kasım 2014 tarihinde eklendi
    Gerçekten etkileyici bir film. Müzikleri bir harika. İnsanın hayallerinin peşinden gitmesi güzel şey...
    Burak A.
    Burak A.

    2 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    1 Kasım 2014 tarihinde eklendi
    Fragmanlarda filmin tam olarak güzelliğinin yansıtılmadığını düşünüyorum. kesinlikle gidilmesi gereken filmlerden birisi. ve hayallerinden koşan insanın mutluluğu, kararlılığı. Bazı yazıların defterler arasında kalarak çürüyüp gitmesi yerine gün yüzüne çıkarmanın güzelliği. belki filmde bir kaç gözyaşı damlanıza mani olamayabilirsiniz. ben erkek olmama rağmen olamadım.
    Huseyin K.
    Huseyin K.

    1 değerlendirme Takip Et!

    4,5
    1 Kasım 2014 tarihinde eklendi
    gercek yasamlar uzerıne kurulu flımler unutulmazlar arasına her zaman gırıyor.çagan da bunu fevkalade basarıyor .tebrikler
    Ilbay D.
    Ilbay D.

    1 değerlendirme Takip Et!

    0,5
    4 Temmuz 2018 tarihinde eklendi
    vizyonda türk filmi görmekten midem bulanıyor........................................
    Cihat Furkan Ş.
    Cihat Furkan Ş.

    2 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    31 Ekim 2014 tarihinde eklendi
    “Bir Çağan Irmak Klasiği”ne davet ettim kendimi bu hafta sonuna merdiven dayamış perşembe akşamında:
    “Bileti gündüzden alalım ki, akşama salona kuyrukta ezilmeden sağ salim girebilelim…” Öyle de oldu! İnsanların meraklı bekleyişleri arasında assolist edasıyla boş kalmış ama en önceden yeri ayırtılmış yerimize kurulduk. İnsanlar kendini ağlamamak için sıkacaklarını bildikleri için montlarıyla kucaklarında bir yuva yapmıştı çoktan.
    Nihayet film başladı…
    Dikkatimi ilk çeken şey giriş castının yazı fontu oldu. Acaba Çağan Irmak böyle yaparak filmin içerisinde mi oraya bir atıfta bulunacaktı? Kaç kişinin dikkatini çekmişti ki böylesine bir anekdot? Öte yandan dinamik bir şarkı karşıladı bizi: “Eyvah!” Farah Zeynep Abdullah’ın mimik ve jestlerini harikulade bir geçişle süslemiş, seyircinin yeri almasını arzulamadan patavatsızca içine çekivermişti. Filmin flashback ile başlaması ister istemez bende bir ön yargı oluşturmuştu ancak ilerleyen dakikalarda çokça bu flashbacklere geri dönülmesi bendeki bu ön yargıyı ziyadesiyle yıktı.
    Ana karakterlerin genç ve yaşlı halleri mükemmel denilebilecek düzeyde seçilmiş, senariste hayran bıraktıracak düzeyde…
    Tarihsel olarak bakıldığında eski Türkiye’ye atıflarda bulunulmuş; eski Türkiye’nin modernliği ve yıkılmak istenen pespaye kavramları gözler önüne sermişti. Hem de acele etmeden, aheste aheste… Geçişler ise seyircinin filme odaklanması gerektiğini vurgulamış, zerresini kaçıranın pişmanlık duyacağı şekilde atfedilmişti.
    Senaristin içine işlemiş olacak ki; sanatçının insan değilmiş- toplumda sanki içinden çıkmıyormuş gibi bir var olan algısına da ince bir göndermeyle serzenişte bulunmayı ihmal etmemiş. Bunu ise başlarda okul bahçesi diyaloğu ile dikkatimizden kaçırmamıştı.
    Tarık karakterinin doktor ile olan diyaloğu hem seyirciyi keyiflendirmiş hem de muhafazakâr sayılabilecek bir aksana(klişeye) yerinde bir göndermede bulunmuştu. Farah Zeynep Abdullah’ın ise çeşitli karakterlere bürünebildiğini biliyorduk. En azından daha önceki filmlerinde muzip, duygusal, melankolik, güleç tavırlarını yakalamıştık. Ancak usta senarist bu filminde oyuncusundan son derecede verimli yararlanmıştı.
    Acaba ne zaman Çağan Irmak’la köşe kapmaca oynayacağız diye aklımdan geçiriyordum ki Tarık’ın Hatice’yi ilk defa dudaklarından öpme sahnesinde bu imzaya tanık oldum. Tam duygusal ruh haline bürünmüşken yine bizi ters köşeye yatırdı akıllı adam: “Ağzım kokuyor mu diye düşündüm? Bilseydim sabah karanfilli sakız falan çiğnerdim!” Kahkahalarımızı da eksik etmedik elbette. Bu tarz anlık ters köşelerine sahnelerde oldukça yer vermişti. Belki de Çağan Irmak’ı da markalaştıran buydu.
    Perspektifi değiştirecek olursak; kamera açı teknikleri daha sanatsal olabilirdi. Duyguyu içinde bulabilmek adına farklı kadrajlar beklendi seyirci açısından. Bu nedenledir ki yönetmen kimliği konuşturulmalıydı senaryoya çekim tekniği ve kamera açıları gözünden bakacak olursak…
    Tarık, Erhan ve Hatice’nin piyasaya girerken gayet elin bir mekânda yaptıkları konuşmada her dönemin yakındığı “sinema piyasasına” gayet nükteli atıflarda bulunulmuş. “Kurtlar Kapanı” olarak tabir edilen piyasaya atıfta kimsenin burnu bile kanamadan bu işin altından kalkılmış. Yetenekli ancak cesareti yetkin olmayan gençlere ise çağrı niteliğinde bir yapıt çıkmış ortaya.
    Hatice’nin babasının ölüm sahnesine gelene kadar ise ritim durağanlaşıyor, seyirci filme kendisini biraz uzak hissetmeye başlıyordu. Nitekim babanın ölüm ve telgraf sahneleri hızla geçilmişti. Acaba ölüm sahnesinin üzerinde yeterince klişeleşmiş ve duygu sömürüsünden kaçmak namına mı uzak durmuştu senarist? Buna keza Tarık’ın ölümü ve Hatice’nin bu ölüme üzülmesi de gayet yüzeysel geçilmiş. Oysaki Hatice’nin şöhretin yanında ikame ettirdiği ağır bunalımı detaycı bir anlatımla işlenebilirdi. Sanırım senarist, filmin uzunluğundan ve sıkıcı bir hal almasından çekinmiş olmalı ki altın makasını eline almış.
    Hikâyenin devinimsel olarak; her ne kadar Hanife’nin gözünden aktarılmaya çalışılsa da Hatice’nin bakış açısından çıkılamamış oluşu diğer bir negatif taraf. Bunu abla-kardeşin sarılma ve final sahnelerinde vermiş olsa da yeterli olduğu kanaatinde değilim.
    Tam “Bitti artık!” dediğimiz anda ise Tarık’ın mektubu ve sonundaki özür mesajı ise ritimden kopan seyirciyi kendine getirir nitelikte. Bu ve buna benzer sahnelerde söylenebilecek söz varsa o da şudur: “Çağan Irmak insanın bam teliyle oynamayı gerçekten iyi biliyor!” Alıyor sizi evinizden iki saatlik bir serüvene çıkarıyor ve gerçekten insanoğlu “Bu film hiç bitmesin, müzik hiç susmasın!” diyor kendi karanlığında.
    Filme yakışmayan tek şey ise Kerem Bürsin’in vasat sayılabilecek oyunculuğu. Tavsiye üzerine mi yoksa popülariteyi mi kafasında kurgulayarak oyuncu listesine eklenmiş, gerçekten merak konusu… Kerem Bürsin o güçlü tavrı ve söylemleri ile “2. adam olmayı” oyunculuğu ile yansıtamamış.
    Final sahnesine gelecek olursak; oldukça oval hatlar kullanmış, başta acele etmediği gibi yine o aceleci tavırdan uzak durmuş ve bir ressamın yıllardır üzerinde çalıştığı tablosu gibi işlemiş tuvaline… Kendine yakışır bir sonla yapıştırmış alkışı gönüllere. Hem de tek söylemde! Filmin kıymetini böylelikle bildiriyor bizlere: “Unutursam Fısılda…”
    Ferdi D.
    Ferdi D.

    1 değerlendirme Takip Et!

    4,0
    30 Ekim 2014 tarihinde eklendi
    Daha önce bir film için hiç yorum yazmamıştım bu filim gerçekten izlemeye değer oyuncu kadrosu mükemmel konusu mükemmel yönetmeni için ne diyeceğimi bilemiyorum çağan ırmak dendiği zaman akan sular durur zaten mehmet günsür farah zeynep hümeyra ve diğerleri çok güzel bir çıkarmışlar kesinlikle izlenmesi geren bir film diye düşünüyorum hem geçmiş dönemi yansıtan hemde dostluk aşk ve en önemlisi kardeşliğin anlatıdığı güzel bir yapım olmuş izleyecek olan arkadaşlara iyi seyirler... Gitmeyi düşünen arkadaşlara ise düşünmeyin gidin... :)
    Umut K.
    Umut K.

    Takipçi 3 değerlendirmeler Takip Et!

    1,5
    29 Ekim 2014 tarihinde eklendi
    Çağan Irmak artık bayatladı bu senaryolar...Aile fertlerinin küsüp barışması, ege kasabası İstanbulla ilişkisi, bir birini çok sevdiği halde film boyu duygularını gizleyip filmin sonuna doğru patlatan babalar, kız kardeşler... vs. vs. vs. Hani diger filmlerde seyirci az cok kendinden bir seyler buluyordu... simdi 70'lerin assolisti, bestecisi, kuskun muzisyeni, produktoru...günümüzün alzheimerli ve şair ihtiyar kiz kardesleri....sirin ege kasabasi top oynayan cocuklar lise mektebi falan hiç şirinlik veremedi bu sefer. Film boyunca ne gülümsedim ne de hüzünlendim....genç sanatçılar ve seyirciler hiç olmamis çok yapmacıktı. Teknik olarak sadece bunu kusur gördüm. Ama teknik güzellik hiç yeterli olmuyor. Gidince anlarsınız ki çok sıkıcı ve yavaş bir film. Hele de Birleşen Gönüller'in güzelliğinin üzerine bu vasat film hiç gitmedi. Resmen bunalttı.
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top