Hesabım
    Delisin! Delisin!
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Delisin! Delisin!

    Deliliğe övgü!

    Yazar: Funda Sularöz

    Karışık gündemimizle ve yaşam şartlarının gün geçtikçe zorlaştığı, insan ilişkilerinin sanallaştığı dünyada giderek psikolojimiz bozulurken, kim normal kim değil; sınırlar bulanıklaşıyor. Bir taraftan da teşhisi konan, yaptıkları her şeyin kabul görüldüğü kişiler var. Delisin! Delisin!’de, delilikleri meşrulaşmış üç akıl hastasının her türlü absürtlüğe izin veren hikâyesini izliyoruz.

    Uzun süredir akıl hastanesinde tedavi gören Sadri, Asabi Rami ve Tombik Fırat, şizofreni teşhisiyle hastaneye gelen Arhan'dan aldıkları akılla hastaneden kaçmaya karar verir. Arhan’ın dışarıdaki hayata dair vadettiği tanışacakları kadınlar ve gezecekleri yerler bu kararı almalarına sebep olmuştur. Beş kuruş parasız atıldıkları bu yeni dünyada güzel ve genç Burcu ile tanışırlar ve üçlü, ne olup bittiğinin farkında olmadıkları bir maceraya atılır.

    Deliliğin insanlara her şeyi yapma hakkı tanıdığını düşünürsek; bu kavram, bir hikâyede mizahın çok rahat zenginleşebileceği bir alan açıyor. Nitekim delilik kavramını; akıl sağlığı sorunlarının kültürel karşılığı olarak, çok da negatif bir anlam yüklemeden kullanıyoruz. Ki buna dair ‘delidir ne yapsa yeridir’ gibi söylemler, kendimiz için dahi söylense gülüp geçiyoruz. Hatta bizim için kimi zaman -Türk Sineması’nda da- dünyadan kopan bu kişiler saflığı simgeliyor.

    Akıl hastanesinden kaçan Sadri, Rami ve Fırat karakterlerinin yaptıkları ve aralarında geçen diyaloglar da bu alandan fazla klişeleşmeden faydalanıyor. Karakterler derin olmasa da tipleştirilmeden kendine has özellikleriyle hikâyede vücut buluyor. Özellikle Rami karakteri hem Turgut Tunçalp’in başarılı performansı hem de karakterin yapısı ile ilgi çekiyor. Fakat üçlünün arasındaki diyaloglar ve durumlarda mizahın yeterince güçlü olmadığını söyleyebilirim.

    Filmin en büyük sıkıntısı, hikâyede bırakılan büyük boşluklar. Burcu karakteri neden akıl hastalarıyla yoluna devam ediyor? Onları kullanıyor mu, yoksa sevmiş midir? Sevmişse neden sevmiştir? Gülmek dışında hiçbir paylaşımı olmayan bu kişileri neden kurtarmak ister? Vb. hiçbir cevabı alamadığımız bir akış izliyoruz. Karakterlerin geçmişlerine dair küçük -o da mizah parçası olarak- bir bilgiden başka elimizde hiçbir şey yok. Karakterlerin yalnızca o anki durumlarına şahit oluyoruz ve bağ kurmakta zorlanıyoruz. Özellikle filmin sonunun bağlanış şekli ise daha başka soruları akla getiriyor ve cevapsız bırakıyor. Bu da izleyiciyi hikâye açısından doyurmuyor.

    Twitter: fundasuo

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top