Hesabım
    Muna
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Muna

    Sert bir savaş dramı...

    Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

    En baştan açık açık dile getirelim; ağır ve acı bir film var karşımızda bu Cuma gösterime giren Muna ile. Senaryosu gerçek, yaşanmış bir öyküye dayanan Muna, Ortadoğu coğrafyasında her gün bir yenisine tanıklık edilen, ağır bir savaş dramını beyazperdeye taşıma hedefiyle yola çıkan bir proje. Filmin yapımcılığını İkinci Yeni Film üstleniyor ama Muna, TRT TV Filmleri projesi kapsamında da destek alan bir yapım. Bu anlamda bir savaş arka planı oluşturmak adına, projelendirme açısından belli bir çıtanın üzerine çıktığı da söylenebilir.

    Filme başlı başına kendi adını veren Muna, Filistin Gazze’de, bombardımanların arasında ailesiyle hayatta kalmaya çalışan küçük bir kız çocuğu. Hayattaki tek gerçekliği divanın altına sakladığı oyuncak bebeği olması gerekirken, çok küçük yaşta büyüklerin dahi kaldıramayacağı bir drama en sert haliyle sürüklenen bir kız çocuğu. Ve Muna’nın bu ağır sorumluluk gerektiren performansını canlandıran isimse ilk sinema filmine imza atan küçük oyuncu Pınar Balkış. Filmin tüm öğeleri bir yana Balkış’ın büyümüş de küçülmüş oyunculuğunun olgunluğunu ve yetkinliğini iyi gözlemlemek ve değerlendirmek gerekiyor. İleride adını daha da sıklıkla duyacağımız aşikar.

    Muna’nın bombalanan mahallesinin yakınlarında bölge halkına yardımcı olmak için görev alan Doktor Ela, Ali ve Süleyman’ın yolları, bu küçük kızın hayatta kalma mücadelesi ile çakışıyor. Yeryüzü Doktorları olarak Filistin’de görev alan bu hekimlerin de kendi hayatlarında farklı sıkıntılar, çekişmeler ve hesaplaşmalar olduğunu ekleyelim. Bir şekilde hiç kimse tam ve bütünlüklü değil. Bu anlamda paramparça olmuş ve yaşadığı travmayla ağzını dahi açmayan Muna’nın, Doktor Ela ile birebirdeki ilişkisi filmin kırılma noktası olmasından dolayı önemli. Zira hikâyenin ikinci bir duygusal boyutu da burada ortaya çıkıyor. Görünen o ki filmin senaryosunda imzası olan isimler, gerçek bir öyküden yola çıkarken dramatik yapıyı da beslemek istemişler. Senaryo yer yer sarksa da, Ela’yı canlandıran Leyla Göksun kendi karakterine boyut katmayı başarmış. Fakat karakterlerin tümünü değerlendirmeye aldığınızda maalesef yer yer kopukluklar, ikili oyunculuklarda inandırıcılıktan uzak sahneler de göze çarpmıyor değil.

    Öte yandan doktorlara hem tercümanlık yapan hem de geçmişiyle sorunları olan Doktor Ali karakterinin yakınını canlandıran Kaan Çakır ve onun şapka çıkartılacak oyunculuğu filmin en göz alıcı noktası; ki 52. Antalya Film Festivali’nde bu oyunculuk, En iyi yardımcı Erkek Oyuncu ödülü ile de tescillendi zaten.

    Sahneleri ağırlıklı olarak Tarsus’ta çekilen filmde, Filistin’de görev alan bir kameraman ekibinin çekmeyi başardığı gerçek kesitleri de görmek mümkün. Gazze’deki dramın gerçekliğini daha da körükleyen bu sahneler, set çekimlerine iyi yedirilmiş. Bir savaş dramında olmaması gereken pür-i pak temizlik ve düzgünlük neyse ki Muna’da yok. Yönetmen Serdar Gözelekli’nin oyuncu yönetimi kadar, filmin bu küçük detaylarına da dikkat ettiğini dile getirelim.

    Yerli sinemamız açısından Filistin/Gazze savaşını ve dramını beyazperdeye taşıyan ilk film olma hedefindeki Muna, ajitasyondan sert virajlar alan, en başta da dediğimiz gibi teknik açıdan kaliteyi belli bir çıtanın üzerinde tutmayı başaran, duygusal yoğunluğu yüksek bir yapım. Yer yer gözyaşlarınıza hakim olamayabilirsiniz…

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top