Hesabım
    Yemekteydik ve Karar Verdim
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Yemekteydik ve Karar Verdim

    Yemekteydik ve masayı devirdik!

    Yazar: Alper Turgut

    Yemekteydik ve Karar Verdim”, bir ilk film, geçen sene Adana Altın Koza Film Festivali’nde yarıştı, sıfır çekti, birkaç gün önce de İstanbul Film Festivali'nde gösterildi. Ve artık vizyon diyebilir. Yapıt, en nihayetinde kendine sinema salonu bulduğu için şanslı sayılır, nice ödüllü film dahi, ya bir yıl sonra gösteriliyor, ya da beyazperdeyle buluşamadan, DVD’nin ve TV’nin yolunu tutuyor. Peki, film nasıl? Bir ilk filmin tüm amatörlüğünü taşıyor, bir türlü dilini bulamıyor, vay arkadaş, derdin ve meselen bu mu dedirtiyor, yani aklı karışık, hatta karmakarışık.

    Filmin yönetmeni Görkem Yeltan ile kısa film jürisinde tanıştık, kaynaştık, zeki, yetenekli ve on parmağında on marifeti olan bir arkadaş. İşte tam da bu yüzden, beklenti büyük oluyor, iyi bir aktris ve hikâyeciden, özgün ve tıkır tıkır işleyen bir proje bekliyor insan, her şeye rağmen. Umarım bu yazdıklarım yüzünden alınmaz, hem dost acı söyler, değil mi? Sinema sanatında ürün, hem madden, hem de manen yıpratan ve zorlayan bir sürecin ardından doğabiliyor. Şimdi parası pulu olan, ekibi, tekniği ve tür yelpazesi geniş tutulan, filmi salt efekt sanan gişe odaklı işler, resmen sinema salonlarını işgal etmiş durumda.

    Bu noktada, festival odaklı sanat filmlerinin, seyirciyle barışması ve kucaklaşması için, akılda kalan, farklı olan, iyice ve güzelce kotarılan yapıtlar olması gerekiyor. Bu ne şimdi, ne gereği vardı, ya bu olmamış, paramıza yazık, keşke şuna gitseydik falan filan. Bu ve benzeri tepkilerle karşılaşmamak için, yani seyirciyle arayı açmamak için, yereli, evrensele ulaştırabilecek film veya filmler, sinemamızın acil ihtiyaç listesinin tepesinde konuşlanıyor. Bize değişim arayan, değişiklik yaratan, sarsan, çarpan, unutulmayan öyküler gerek, aksi takdirde, yavan, kuru ve sarmalamayan senaryolar ile çırpınır dururuz, o kadar.

    Özetle bu bir aile filmi, bir yandan kolay, diğer yandan da zordur anlatımı ve elbette devamında üretimi… Nasıl mı? Eldeki öykünün, katmanı, dramatik yapısı, oyuncu seçimi, özdeşlik kurabilme hali, inandırabilme ekseni, tüm bunlar iyi olmak, cuk oturmak zorunda. Çünkü aile tipi seyirliklerde, senaryonun en afili hali olan çatışma pek yoktur. İyiler ve kötüler bariz değil, gridir çoğunlukla… Ve klişe olmazsa olmazıdır, haliyle aileler benzeşirler, çok uçta değillerse şayet. Herkes birbirinden bir şeyler gizler ve finale doğru patlama yaşanır, sırlar açığa çıkar, birikmiş öfke taşar. Kol kırılır, yeninde kalır ezberi şaşar, aile adlı kabilenin kimyası bozulur. Hah! Çocukları büyümüş, everilmiş, yani genişlemiş ailelerin, nadir buluşmaları, bırakın çekirdek yapıyı, tüm sülalenin gizeminin ortaya döküldüğü bir kirli çıkına dönüşür, ister istemez. Misal benim babama, arkadaşları ‘sekter’ lakabı takmıştı, oysa gayet şeker adamdır. Benim bundan bir çatışma ve hesaplaşma yaratmam mümkün mü? Elbette hayır!

    Yemekteydik ve Karar Verdim ailesinin biricik derdi, baskıcı yaşlı baba gibi görünüyor, oysa yakınlarını bir arada tutmaya çalışan, kaçmaya değil, toplamaya çabalayan bir adamdan ne kadar dram çıkartabiliriz? Eh para var, huzur yok! Memlekette haber seyreden biri, arkadaşlar, sizin derdiniz bu mudur diye sorar insana, trajedi hani, çatırdamak değil, şımarıklık bu bile der. Çünkü karar vermekte zorlanmak, mutlu olacağı işin peşine düşmek ile konfor arasında bocalamak zengin işidir biraz, yoksulun hayatını ise genellikle mecburiyetler belirler, seçenek az, gündelik hayat ise ağır mı ağırdır. Kurban bayramında toplanan ve eteklerindeki taşları atmaya hazırlanan aile, kendine içlerinde bir kurban arayacak ve bulacak mıdır? Veya yeter artık baba, yetişkin ergen olmaktan sıkıldım, bak ömür gidiyor sonbahara diyecekler mi?

    Öyküyü çok da açmaya gerek yok, oyunculara geçelim. Arzu Okay, Mehmet Güreli, Sema Poyraz, Gökçer Dinç, Ayçıl Yeltan, Kaan Çakır, Görkem Yeltan, Turgay Aydın… Kadro geniş, hele Arzu Okay, yıllar sonra sinemaya dönmüş, ona dair hatırladığımız, bildiğimiz şeyler artık geyik konusu olmasın mümkünse, onu tanıyan insanlardan dinledim, iyi bir insan, umarım bir gün gerçek hikâyesini, dayanışma ruhunu ve yaşanmışlıkları ondan duymak mümkün olur. Ha ötesinde, filmin oyunculuklarında da sorun var, kimi öylesine, kimi ayakta kalıyor, kimi daha baskın. Filmi ustaca sırtlayacak, tipleme yüzeyselliğinden, karakter derinliğine geçirtecek bir performans yok, ne yazık ki. Bu hal, parçaları eksik bir yapboz etkisi yaratmakta, ah, ah, yarım kalan bir tablo bu, tamamlansaydı keşke.

    Bunca laf ettim, yine de festivalde seyrettiğim birçok filmden daha iyi, belirteyim. Artık o denli çok kötü filmler çekiyoruz ki, Yemekteydik ve Karar Verdim gibi filmler, izlenmeyi ve şans verilmeyi hak ediyor. Aslında Görkem’den daha iyi filmler beklediğim için bu veryansın, umarım ciddiye alır, üstüne kata kata ilerler sinema yolculuğunda… 

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top