Hesabım
    Mutlu Son
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Mutlu Son

    “Neden Haneke Olamıyorum?”

    Yazar: Başak Bıçak

    Hazırladığı enfes seçki ile yılın en iyi filmlerini izleme imkânı bulduğumuz Adana Film Festivali, Mayıs ayında Cannes’da Altın Palmiye için yarışan Mutlu Son’u (Happy End) ilk kez Adanalı sinemaseverlerle buluşturdu. Michael Haneke’nin beş senelik bir aradan sonra gelen ve değindiği göçmen temasıyla adından söz ettiren filminden çıktığımızda ise aklımızda tek soru vardı: Haneke bu filmin neresindeydi?

    Avusturyalı yönetmen Michael Haneke, sinema için çektiği ilk filmi Yedinci Kıta’dan (Der siebente Kontinent) itibaren kendine has bir üslup ortaya koyarak auteur sıfatını kazanan yönetmenler arasında kabul ediliyor. Hemen her filminde o güne dek görülmemiş biçimler yaratan, keskin anlatım dili ve hikâyelerine yerleştirdiği sinemasal kodlarıyla farklılaşmayı başaran yönetmen, ilk kez bu kadar kendi stiline uzak ve tekrara düştüğü bir filmle karşımıza çıktı. Bilhassa Beyaz Bant’tan (Das weiße Band) sonra, gözle görülür bir biçim değişikliğine giden fakat bu dönüşümü, kendi üslubunu koruyarak sinemasına yediren Haneke, Mutlu Son ile ideolojik açıdan ele almamakla övündüğü toplum meselelerini de göçmen temasıyla bir kenara bırakmış oldu. Zira incelediği kavramlardan biri olan “öteki” algısı, her ne kadar toplum bilimlerine ait bir kavram gibi görünse de, göçmen ve göçmenliğe dair her mesele siyasi bakımdan değerlendirilmeye mahkûmdur ve uluslararası politikanın alanına girer.

    Dolayısıyla filminde sırtını yasladığı hikâyeden hareketle yola çıkan ve “içimizdeki öteki” kavramını, “toplumdaki ötekiler” fikriyle desteklemeye çalışan Haneke bu fikrini, Calais’de yaşayan varlıklı bir ailenin torunlarının bir anda onlarla yaşamaya başlamasıyla değişen hayatları ve çocuğa bakış açıları ile toplum içerisinde yer alan göçmenlere yaklaşım temelinde ilişkilendirmeye çalışıyor. Ki bu, Mutlu Son’u bir Haneke filmi olarak ele almadığınızda size etkileyici gelebilir. Çünkü ailenin film boyunca kendilerine yeni katılan üyesine olan bakışını, finaldeki göçmen söyleviyle bir anlamda özetliyor yönetmen. Ancak Mutlu Son bir Haneke filmi ve Haneke sinemasının “göçmen sorunu” gibi bir kisveyle jürileri etkilemeye ihtiyacı yok. İhtiyacı olmadığı gibi söz konusu durum, tüm iyi niyetine rağmen filmde absürt durmaktan başka bir işe yaramıyor. Belki birkaç sekansta daha işlenseydi, evet yine siyasi bir hal alırdı ve Haneke’nin tarzından uzaklaşmasına sebep olurdu ama en azından bu kadar “tuhaf” olmaz; hikâyenin anlatmak istediğiyle daha yakın bir ilişki kurabilirdi.

    Mutlu Son’un, Haneke sineması açısından geriye dönüş olarak tanımlayabileceğimiz bir diğer durumu ise başroldeki Fantine Harduin’in canlandırdığı Eve Laurent karakterinin yenilikçi olmaktan uzak hali… Haneke’nin, 1992 tarihli Benny’s Video filminde Arno Frisch’in canlandırdığı Benny’yi fazlasıyla andıran Eve, tıpkı onun gibi sürekli olarak videolar çekmeyi seviyor ve şiddetle olan bağı, Benny kadar olmasa da güçlü sayılabilir. Fakat Haneke’nin şiddet tasviri ve bu kavramı ele alırken dayandığı rahatsız edici mizahın ve üslubun zerresi yok Mutlu Son’da. Sanki onun karakterlerini alıp, sinemasal denklemleri üzerinden bir Haneke hikâyesi anlatmaya çalışan bir filmi andırıyor.

    Klasik müzik dinletileri, müzisyenler, “duygusal buzlaşmadan” muzdarip veyahut şiddete eğilimli karakterler, sorunlu ebeveyn-çocuk ilişkileri, Isabelle Huppert gibi fetiş oyuncular vb… Haneke sinemasına uygun fakat ekseriyetle onun orijinalitesinden uzak, “neden Haneke olamıyorum?”un cevabını veren bir film Mutlu son. Açıkçası Aşk (Amour) gibi bir filmden sonra, Haneke’nin bu kadar çabuk tekrara düşmesine şaşırdığımı ve epey hayal kırıklığına uğradığımı söylemeliyim.

    Mutlu Son’un yegâne güçlü yanı ise Eve’i canlandıran Fatine Harduin ve daha önce Aşk filminde izlediğimiz Jean-Louis Trintignant ikilisinin müthiş performansları… Geri kalan her şey yine, Haneke sinemasına uygun bir estetik anlayışıyla resmediliyor. Mutlu Son’u, bir Haneke filmi beklentisiyle izlemezseniz seveceğinizin garantisini verebilirim; aksi halde hayal kırıklığı olacaktır.

    Başak Bıçak – basakbicak@gmail.com

    https://twitter.com/BasakBicak

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top