Hesabım
    Yıldızlar Asla Ölmez
    Ortalama puan
    3,0
    5 Puanlama
    Yıldızlar Asla Ölmez hakkında görüşlerin ?

    3 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    2 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Burak P.
    Burak P.

    Takipçi 26 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    5 Mayıs 2018 tarihinde eklendi
    Flashback anlatiminda oldukça başarılı bir film. Aynı övgüyü filmin görüntü yönetmeni için de yapacağım. Fakat buraya kadar. Filmin yarısı itibariyle tam bir Yeșilçam filmine dönüşmesi, karakterlerin "karakter" olmaktan çıkıp birer "tip" haline bürünmesi filmin ikinci yarısını kolay tahmin edilebilir akabinde de sıkıcı kılıyor. İşte kız hasta olur oğlanı düşünür o da acı çekmesin diye soğuk davranır ayrılırlar falan... İhtiyar kadınla genç erkeğin aşkı fikri ilgi çekici olmasına rağmen ancak bu kadar klişe ve kötü bir öyküleme ile anlatılabilirdi. Fazladan bir puanim flashback anlatım başarısına, görüntü yönetmenine ve de yönetmenin filmin ilk yarısındaki performansınadır. Çok güzel bir ekip bir araya gelmiş, böyle kolay Yeșilçam tuzaklarına bir daha düşmemeleri dileklerimle.
    Alp T.
    Alp T.

    Takipçi 441 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    28 Şubat 2018 tarihinde eklendi
    Film Stars Don’t Die In Liverpool, aynı adlı kitabından uyarlanmış olan bir film ve hikaye, gerçek hayatta Oscar almış olan ünlü kadın oyuncu Gloria Grahame'in yaşlandığı sırada ondan genç olan komşusu Peter'a aşık olmasını, birlikte geçirdikleri birkaç yıldan sonra Grahame'a kanser teşhisi konulmasıyla birlikte ilişkilerinin kötüleşmesine odaklanıyor. Film bu bölümleri flashback yardımıyla anlatmayı tercih etmiş; günümüz zamanında Peter'ın hasta olan Gloria'ya bakmasını izlerken bir yandan da ikilinin birbirine ilk defa aşık olduğu zamanı görüyoruz.

    Öncelikle herkesin çoktan bildiği şeyi belirtecek olursam; oyunculuklar gayet başarılıydı. Her türlü role bürünebilen Annette Bening, bu filmde de harika bir performansa imza atmış. Film boyunca karakterinin kendi içinde yaşadığı çelişmeleri ve zorlukları Bening'den daha iyi bir oyuncu ortaya koyamazdı herhalde. Fakat en az Bening kadar başarılı olan Jamie Bell'i de es geçmek istemiyorum. Bell, filmde en çok umursadığım karaktere sahipti ve onu Bening'le karşılıklı izlemek gerçekten de keyifliydi.

    Bunun dışında senaryonun ortaya attığı bazı düşünceler gerçekten ilgi çekiciydi ve bu sayede film biraz ilginç bir hal almayı başarmış.

    Fakat genel itibariyle bu filmin beni biraz hayal kırıklığına uğrattığını söylemeliyim. Bu film hakkında sevilecek bir sürü şey var ama bazı tarafları da hikayedeki harika potansiyeli epey zayıflatmış. Mesela Bening ile Bell'in performanslarını çok sevmeme rağmen, bir türlü aralarındaki aşkı umursayacak bir sebep bulamadım. Bu kısım filmde gerçekten de hızlı geçiştirilmiş ve sürekli bu bölümlere yapılan flashbackler, sonucu epey dikkat dağıtıcı bir hale getirmiş. Eğer film daha uzun bir süreye sahip olsaydı ve hikayesini kronolojik bir şekilde anlatmayı tercih etseydi, filmde yaşanan duygular seyirciye daha iyi yansıtılabilirdi. Çünkü filmi bu haliyle izlerken ileride nelerin yaşanacağını biliyorsunuz zaten. Ve film de geçmiş ile günümüz arasındaki zaman aralığını doldurmak için en klişe senaryo numaralarına başvurmuş.

    Ama filmin tamamı bu şekilde ilerlemiyor. Filmin son 20 dakikasında karakterlerin yaşadıkları duyguları gerçekten hissetmeye başladım mesela. Bu kısımda aralarındaki aşk gerçekten net bir hale bürünüyor ve bu kısmın sade işlenmiş olması da gerçekten ferahlatıcıydı. Çünkü filmin geri kalanı öyle monoton ve klişe bir havaya sahipti ki, son 20 dakika esnasında "Bu tempo filmin geri kalanında nerelerdeydi acaba?" diye düşünmeden edemiyor insan.

    Bir de bu tam olarak bir negatif sayılmaz ama nedense film boyunca sahnelerin ışıklandırması biraz canımı sıktı. Sırf açılış sahnesindeki yazıların ekrana geliş şekli ve filmin tamamına hakim olan karanlık bir renk paleti, adeta düşük bütçeli bir korku filminden çıkmış gibiydi. Bu türdeki bir film için bir hayli garip bir seçim olmuş.

    Genel itibariyle, Film Stars Don't Die In Liverpool hakkında yeterince sevdiğim ve sevmediğim şeyler vardı. Senaryodaki farklı fikirler ve harika performanslar bu filmi izlenebilir kılsa da, tahmin edilebilir konusu ve tonundaki tutarsızlıklar yüzünden türünün sıradan filmlerinden birisi olarak akıllarda kalıyor. Sonuçta izleseniz de, izlemeseniz de bir şey kaybetmeyeceğiniz filmlerden. Sadece beklentinizi biraz düşük tutmanızı tavsiye ederim.

    FİLMİN İYİ YANLARI:

    + Annette Bening ile Jamie Bell'in performansları.

    + Bazı yaratıcı fikirler.

    + Son 20 dakikası.

    FİLMİN KÖTÜ YANLARI:

    - Filmin çok monoton ve klişe bir senaryoya sahip olması.

    - Ana karakterler arasında gereğinden hızlı gelişen romantizm.

    - Dikkat dağıtan flashback sahneleri.

    TOPLAM PUAN: 5.2/10
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.882 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    25 Haziran 2021 tarihinde eklendi
    Senaryosu, Peter Turner’ın aynı isimli anılarından uyarlanarak Matt Greenhalgh tarafından yazılan “Film Stars Don't Die in Liverpool”, Paul McGuigan’ın yönetmen koltuğunda oturduğu biyografik bir drama…

    Prömiyeri, 1 Eylül 2017’de Telluride Film Festivalinde yapılan ve 16 Kasım 2017 tarihinde İngiltere’de vizyona giren filmin, 6.7/10 (8.951 oy) ve 3.6/5 (1.000 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 6.7/10 (169 yorum) ve 65/100 (34 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, her ne kadar oylamaya katılan sayısı çok yüksek olmasa da, orta karar bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor…

    Yine de isterseniz 10 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve sadece 4 milyon dolarlık bir gişe hasılatı yapabilen bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle birde biz inceleyerek yorumlayalım, ardından da puanlamaya çalışalım…

    Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…

    Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, kazandığı 2 Golden Globes ve 1 BAFTA ödülünün yanı sıra 4 Academy ödülü adaylığı da bulunan Annette Bening ile 1 BAFTA ödüllü Jamie Bell’in izleyenlere şapka çıkarttıracak tarzda bir performans sergiledikleri bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…

    Ki zaten o yıl bu ikili “En İyi Kadın” ve “En İyi Erkek” oyuncu kategorilerindeki BAFTA ödüllerini, “Three Billboards Outside Ebbing, Missouri” (2017) filminde oynayan Frances McDormand ile “Darkest Hour” (2017) da Winston Churchill karakterini canlandıran Gary Oldman’a kaptırırlarken, “En İyi Senaryo Uyarlaması” ödülü de bu film yerine “Call Me by Your Name” (2017) filmine gitmiş…

    Aslında sadece bu durum bile, “Film Stars Don't Die in Liverpool” un yabana atılacak bir film olmadığını göstermeye yetiyor…

    Academy ödüllü Amerikalı film yıldızı Gloria Grahame’in, 5 Ekim 1981 günü henüz daha 58 yaşındayken meme kanserinden ölmeden önceki son birkaç yılının anlatıldığı filme damgasını vuran bir diğer önemli isim ise yönetmen Paul McGuigan’ın bizzat kendisi…

    Editör Nick Emerson ile birlikte kurguda öyle bir iş çıkartmışlar ki, yıllar arasındaki flashback geçişlerindeki zarafet inanılmaz olmuş…

    “Hani tereyağından kıl çeker gibi” diye bir deyim vardır ya…

    İşte bizzat öyle…

    Ama tabii bu ince nüansı fark edebilmek için filmi izlemiş olmak gerekiyor…

    Yoksa bu söylediklerimizin neredeyse tamamı havada kalmış olacak…

    Bu arada, “Alien” (1979) filmi aracılığı ile Ridley Scott’a ve baba oğul Turner’ların (Jamie Bell - Kenneth Cranham) Liverpool’da işçilerin takıldığı bir Pub’da bira içmeleri yolu ile de onların sınıfsal konumlarına ilişkin olarak yapılmış olan göndermeler de çok iyiydi…

    Aynen sol görüşlere olan yakınlığı ile tanınan usta oyuncu Vanessa Redgrave’e verilen minik bir rol de olduğu gibi…

    Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda da olduğu gibi yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…

    İlk önerimize gelince:

    O hakkımızı da bu kez; iyi filmin yanı sıra iyi oyunculuk performansı izlemeyi de alışkanlık edinmiş sinemasever dostlara, “İngiliz sinemasının çok nadir bulunan bu türden ince işçilik içeren filmlerini de izleme listelerinizden eksik etmeyin” diye seslenerek kullanmış olalım…

    Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz puan ve yorumlara aldırmadan “bir şans da siz verin” şeklinde olacak…

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top