Hesabım
    Phantom Thread
    Ortalama puan
    3,3
    39 Puanlama
    Phantom Thread hakkında görüşlerin ?

    5 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    1 Eleştiri
    3
    3 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    1 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    rudeonerudeone
    rudeonerudeone

    Takipçi 1.698 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    3 Mart 2018 tarihinde eklendi
    Efsane aktörün son performansı olduğu söyleniyor. Hakkını vermiş. Fakat film bir klasik değil ne yazık ki. Enteresan bir ilişkiyi, enteresan bir atmosferde işliyor. Kesinlikle başarılı. Fakat bittikten sonra bir şeylerin eksik kaldığı, tam oturmadığı hissediliyor. Boşlukları seyirciden doldurmasını istemiş yönetmen. Kötü bir tercih değil aslında. Yine de bazı 'önemli' kararların çok çabuk verildiği ve hikaye akışının ağırdan gitmesi gereken bölümlerin hızlı, hızlı gitmesi gereken bölümlerinin ağırdan ilerlediği düşüncesine sahibim. Senenin kaliteli yapımlarından. Oscar'da ne yapar göreceğiz.
    martinscorsese
    martinscorsese

    Takipçi 125 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    9 Mayıs 2018 tarihinde eklendi
    Vizyona giren standart filmlerden farklı bir film, aristokratların hizmetinde ki bir burjuvanın işçi sınıfından bir kadın ile sıra dışı aşkı anlatılıyor. Oyunculuklar çok iyi, karakterlerin motivasyonları çok farklı ama gerçekçi mi emin değilim.
    Alp T.
    Alp T.

    Takipçi 441 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    27 Şubat 2018 tarihinde eklendi
    Phantom Thread, gerçek bir sanatçının elinden çıkmış olan bir sanat filmi adeta. Çağımızın en iyi yönetmenlerinden olan Paul Thomas Anderson'ın tüm zamanların en iyi oyuncularından Daniel Day-Lewis ile There Will Be Blood'dan sonra bu film için yeniden bir araya gelmelerinden de ancak böyle bir sonuç beklenebilirdi zaten.

    Bu film 1950'li yılların Londra'sında geçiyor ve Reynolds Woodcock adındaki ünlü bir terziye odaklanıyor. Woodcock, kardeşi Cyril ile yaşayan, belli bir günlük rutini olan, sadece elbiseler yapmakla uğraşan birisidir ve işinde en iyisidir. Fakat bir gün Woodcock, Alma adında bir kadınla tanışır ve ikili kısa süre içerisinde birbirlerine aşık olur. Fakat Reynolds, hayatında elbiselere öncelik verdiği için Alma sürekli ikinci planda kaldığını ve pek sevilmediğini hisseder. Ve bundan sonra ikilinin ilişkileri hiç beklenmedik bir şekilde ilerler.

    Paul Thomas Anderson, Phantom Thread ile insanların hakkında uzun bir süre boyunca konuşacağı bir filme imza atmış. Phantom Thread, sinemanın neden harika bir sanat dalı olduğunu hatırlatan, her karesi özenle hazırlanmış bir film. Görüntü yönetmeninden kostümlerine, senaryosundan oyunculuklarına kadar bu film her tarafıyla seyirciye eşsiz bir deneyim sunuyor. Bu aralar sinemada fazla elde edemediğimiz bir deneyim. Fakat bu filmin herkese göre olmadığını da belirtmeliyim. Phantom Thread, sıradan sinema izleyicilerinin film bittikten sonra "hiçbir şey yaşanmadı ki" deyip nefret edecekleri, ama aslında hikayenin asıl noktasının bununla hiçbir alakası dahi olmadığı filmlerden birisi. Çünkü bu filmin hikayesinin merkezinde, Reynolds Woodcock'ın kişiliği hakkında hiç kimsenin çözümleyemeyeceği bir gizem var. Sırf hikayeye eklenmiş bu ufak detay bile Phantom Thread'i özgün bir deneyim haline getirmeyi başarıyor. Ayrıca eğer filmin konusundan da anlayacak olursanız, bu filmin içeriği "Güzel ve Çirkin"e bir hayli benziyor. Oldukça katı düşüncelere sahip olan ana karakterin hayatına bir kadın giriyor, hem onun çevresini ve hem de kişiliğini olumlu yönde değiştirmeye başlıyor... Fakat Phantom Thread'in hikayesi böyle ilerlemiyor. Paul Thomas Anderson, senaryoya sadece onun gibi harika bir yönetmenin yapacağı türden bir tercihle büyük bir riske imza atmış. Ve eğer film boyunca Anderson'a ve senaryosuna güvenip biraz sabırlı olursanız, filmde kesinlikle beklediğinizden fazlasını bulacaksınız.

    Tahmin edebileceğiniz gibi performanslar şahaneydi. Daniel Day-Lewis'in oyunculuktan emekli olduğunu ve bu filmin onun son performansı olduğunu göz önünde bulundurursak Day-Lewis, sinemaya veda etmek için bundan daha iyi bir rol seçemezdi. Daha onu gördüğümüz ilk andan itibaren Day-Lewis karakterinin içinde kayboluveriyor. Yani yüzünden oyuncuyu tanıyorsunuz fakat karakterinin konuşması, mimikleri, hatta yürüyüş şekli o kadar farklı ki, bu kişinin gerçekten var olduğuna inanıyorsunuz. Bunun dışında Vicky Krieps'e hayran kaldım. Krieps'in geçen yılki Genç Karl Marx filmindeki ufak rolünden sonra bu kadar etkili bir performansa imza atacağını tahmin bile edemezdim doğrusu. Ayrıca Lesley Manville de bulunduğu her sahneyi çalmayı başarıyor, bu sahnelerin çoğunda Day-Lewis'in olmasına rağmen.

    Film hakkındaki tek ufak sorunum ise, filmin bazı bölümlerinin kendisini biraz tekrarlıyor izlenimi uyandırmasıydı. Senaryo, hikayenin sonlarında yaşanacak şeyler yüzünden seyirciye güven duysa da, bu esnada nelerin yaşanacağını merak ederken bazı bölümler biraz gereğinden ağır geçmiyor değil. Bu yüzden filmi izledikten sonra içinizden kolay kolay yeniden izleme isteği gelmiyor.

    Ama bunun dışında, Phantom Thread'e bayıldım. Şu sıralar vizyonda dev bütçeli sıradan filmleri izlemekten sıkılmış olan ve sinemayı bir sanat dalı olarak takdir eden izleyicilere yeni bir şey sunmayı başaran bir yapım olmuş. Filmi ne kadar seveceğinizi bilemem ama içerisindeki kusursuz oyunculuklar, kostümler, görüntü yönetmenliği, şaşırtıcı senaryosu ve film bittikten sonra bile kafanızda çınlayacak olan Jonny Greenwood'un müzikleri, Phantom Thread'i mutlaka sinemada izlenmesi gereken bir film haline getiriyor. Sakın kaçırmayın.

    FİLMİN İYİ YANLARI:

    + Prodüksiyon dizaynı, kostümler, filmin müzikleri.

    + Paul Thomas Anderson'ın şaşırtıcı senaryosu ve harika yönetmenliği.

    + Daniel Day-Lewis, Vicky Krieps ve Lesley Manville'in mest eden performansları.

    FİLMİN KÖTÜ YANLARI:

    - Hikayede bazı sahnelerin kendisini tekrarlıyor hissi uyandırması.

    TOPLAM PUAN: 8.8/10
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.883 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    28 Şubat 2021 tarihinde eklendi
    Senaryosunu da yazan Paul Thomas Anderson'ın yönetmen koltuğunda oturduğu “Phantom Thread”, 1950'lerin Londra'sında kent sosyetesi ile Avrupa kraliyet ailelerine haute couture tarz kıyafetler tasarlayarak diken Reynolds Woodcock (Daniel Day-Lewis) ve kız kardeşi Cyril'in (Lesley Manville) işyeri olarak da kullandıkları evde yaşanan olaylara odaklanan ilgi çekici bir drama...

    Gelin isterseniz, filmde kullanılan söz konusu bu kıyafetlerin, gerçek tasarımcısı Mark Bridges'a, yılın "En İyi Kostüm Tasarımı" kategorisindeki Academy ve BAFTA ödüllerini kazandırmış olduğunu da belirterek filme biraz daha yakından bakalım...

    Gün, çevresindeki kadınlardan kolayca sıkılan Reynolds'ın kendisine yüz vermiyor olması nedeniyle Johanna (Camilla Rutherford) adına oldukça kötü başlar...

    Kontes Henrietta Harding (Gina McKee) ile Peter Martin (Philip Franks), Cyril ve Reynolds'ın terzihanesine gelirler...

    Amaçları Reynolds'ın Henrietta için tasarladığı, bir kraliyet balosunda giyeceği kostümü son kez deneyerek alıp götürmektir...

    Ki, bayıla bayıla alır götürürlerde o şahane kıyafeti,

    Reynolds'ın katılmadığı bu etkinlik de Henrietta'yı süzen ve aslında kıyafetin yarattığı etkiyi anlamaya çalışan Cyril, kardeşi ile bir restoranda buluştuklarında ona, Johanna konusunu sorar...

    Aldıkları karara göre keyifsiz olan Reynolds akşamdan şehir dışına çıkarken, ertesi gün Cyril'de peşinden gelecektir...

    Sabah kahvaltısı için gittiği mekandaki, filmin Dr. Robert Hardy'e (Brian Gleeson) anlatıcısı da (narrator) olan sakar garson Alma (Vicky Krieps), Reynolds'un dikkatini çeker...

    Hatta o kadar etkilenir ki Reynolds, siparişerini getiren Alma'ya akşam yemeğine çıkmayı teklif eder...

    Tabii enayi değil ya, kapağı atacağı yağlı kapıyı bulduğunu fark eden Alma'da hiç düşünmeden hemen atlar bu teklife...

    Yemekten sonra da birlikte Reynolds'ın evine giderler...

    Evlilik hakkında biraz laflamanın ardından Reynolds, dikmekte olduğu bir elbiseyi üzerinde prova ettiği Alma için tamamlamaya karar verir...

    Derken Cyril'de çıkar gelir...

    Böylelikle Reynolds, mezura ile Alma'nın vücut ölçülerini alırken Cyril'de ölçülere ilişkin notları bir deftere kaydeder...

    Artık Alma ile Reynolds beraber takılmaktadırlar...

    Elbette her seferinde Cyril'de vardır yanlarında...

    Ancak bir sabah kahvaltısında, çok gürültü yapan taşra kökenli Alma'da aynen Johanna gibi her konuda disiplinli bir yaşam şeklini benimsemiş olan Reynolds'un öfkesinden payına düşeni alır...

    Ama ipler kopmaz...

    Tersine gösterilerde diğer kızlarla beraber podyum mankenliğine de başlar Alma...

    Bu arada Reynolds'ın, kimi zaman birkaç gün süren krizlerinin mevcut olduğunu da öğreniyoruz...

    Düğünü için kıyafet dikeceği Barbara Rose'un (Harriet Sansom Harris) kendisini de davet edebileceğini söyleyince Cyril Reynolds'a...

    Reynolds, ne yapması gerektiğini sorduğunda ablasına...

    O da kabul etmesini tembihler kendisine...

    Zira o kadın en iyi müşterileridir...

    Zaten yapılan ilk prova da Barbara, muhakkak gelmesi hususunda ısrarda da bulunur Reynolds'a...

    Fakat düğünde fenalaşan Barbara, aniden önündeki masaya yığılarak bayılınca Alma'nın da verdiği gazla Reynolds diktiği kıyafeti geri isteyecektir...

    İşte bu Alma'nın, Reynolds'ın bütün kontrolünü eline alma çabasının işaret fişeklerinden ilki ve en önemlisidir...

    Dakika 55...

    Ve emin olun şu ana kadar henüz daha hiç bir şey görmediniz...

    Bünyesinde, nitelikli oyuncu performansının yanı sıra müziklerinin de etkili olduğu film asıl şimdi başlıyor...

    Her hangi bir ayrım yapmaksızın çektiği tüm filmleri izlemekle yetinmeyerek arşivimize de dahil ettiğimiz Paul Thomas Anderson'ın bu filmini de fırsat bularak halen izlememiş olan sinemaseverlere hararetle öneriyoruz...

    Keyifli seyirler,
    Leyla S.
    Leyla S.

    Takipçi 5 değerlendirmeler Takip Et!

    0,5
    30 Aralık 2020 tarihinde eklendi
    Binlerce film izledim Benim için bu film tamamen zaman kaybıi Alma karakteri itici bir karakter mi yoksa oyuncunun iticiliğimi anlıyamadım kolay kolay yorum yapmam bu film bende çok olumsuz negatif bir enerji oluşturdu bazen olur böyle filmler senaryosu yapım yönetmen vs vs çok iyidir ama beğenmezsiniz.Bazı ressamlar mükemmel resim yapar anlıyan harika der anlamıyan bu ne tuaf bunun neresi sanat eseri der işte bende bu filmin sadece zaman kaybı diyorum
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top