Hesabım
    Velayet
    Ortalama puan
    3,4
    3 Puanlama
    Velayet hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.885 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    5 Eylül 2021 tarihinde eklendi
    “Jusqu'à la garde / Custody”, yönetmen koltuğunda oturan Xavier Legrand’nin ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmi…

    Prömiyerini, 8 Eylül 2017 tarihinde Gümüş Aslan ve (ilk filmlerini çeken yönetmenlere verilen) Luigi De Laurentiis ödüllerini de kazandığı 74. Venedik Uluslararası Film Festivalinde yapan filmin senaryosu da aynı Xavier Legrand’e ait…

    Venedik’te kazandığı bu iki ödül dışında, Donostia - San Sebastián dâhil katıldığı pek çok uluslararası festivalden aldığı sekiz ödülü daha bulunan filmin, 7.6/10 (3.159 oy) ve 3.9/5 (212 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.9/10 (92 yorum) ve 83/100 (21 yorum) olan Rotten Tomatoes ve “Mutlaka İzlenmeli” özel etiketine de sahip Metacritic yorum ortalamaları, (her ne kadar oylamaya katılan yorum değil ama izleyici sayısı yetersiz olsa da) son derece etkileyici…

    Peki, durum gerçekte ne?

    Bunu anlamak için, oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan filme, gelin isterseniz, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle biraz daha yakından bakalım deriz… Böylelikle bir anlamda, Fransız sinemasının geldiği son nokta hakkında da fikir edinmiş oluruz diye düşünüyoruz…

    Bize göre “Jusqu'à la garde / Custody”; “Inglourious Basterds” (2009) da Nazi Albayı Hans Landa’yı (Christoph Waltz) zorunlu olarak evinde kızlarıyla birlikte ağırlayan ve ona süt ikram eden Fransız köylüsü Perrier LaPadite rolündeki Denis Ménochet’in, infilak eder gibi performans sergilediği bir film olmuş…

    Evet, eski karısı Miriam rolündeki Léa Drucker ile oğlu Julien rolündeki Thomas Gioria ve diğer oyuncularda iyi oynamışlar…

    Ancak emin olun, Denis Ménochet gerçekten de senaryodaki, kendisine uygulanan dışlanılmayı ve kendisinin de buna tepki olarak geliştirdiği duygusal ve fiziksel şiddeti, hakkını vererek izleyiciye yansıttığı farklı bir iş çıkartmış ortaya…

    Senaryo demişken de “spoiler” vermiş olmamak için bu konuya hiç girmiyoruz…

    Söyleyebileceğimiz tek şey, izleyenlerin, filmin konusunun Türk sinemaseverlere hiç de yabancı olmadığını hemen fark edecek olmaları… Zira bu ve buna benzer üzücü öyküler, ne yazık ki Türkiye’de artık neredeyse “vaka-i adiye” den bir hal almış durumda…

    İşin teknik kısmına gelince…

    Kamera önünde, Denis Ménochet ve diğer oyuncuların birlikte sergiledikleri olumlu performans; müzik, ses, ışık, kamera ve kurgu gibi teknik unsurlarla mekân, dekor, kostüm seçimleri ve makyaj uygulamalarında da geçerli olunca, oldukça düşük bir bütçeyle çekilmiş olmasına rağmen, ortaya ilgiyle izlenilen ibret alınası bir drama çıkmış…

    Sonuç olarak, eğer türün meraklısıysanız, şiddet içeren bazı sahnelerine rağmen rahatlıkla ailecek de izlenilebilecek (bizce izlenilmeli de) bu filmi kaçırmayın deriz…

    Keyifli seyirler,

    Son bir not:
    Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 20 Eylül 2018 günü saat 00.50’de yazılarak paylaşılmıştır...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top